Siber flört lügati

27 Ağustos 2017

Ne mutlu bize ki ilişkilerde yaşanılan durumların da bir sözlüğü var artık. Yani tek kelimeyle durumu özetleyebiliriz...

Bir arkadaşım bundan iki ay önce çocuğun tekiyle biricik siber flört platformumuz olan Instagram’da tanıştı. Çocuğun like ettiği ilk foto, kızın en son pilates yaparken paylaştığı değil, bir yıl önce anne ve babasıyla koyduğu bir mutlu aile fotosu oldu. Like’lar gitti geldi derken ilişkilerini bir adım ileriye götürerek DM’den konuşmaya başladılar. Üzerine iki kere buluştular.

Çocuğun gönderdiği mesajlar gayet duygusal, sanırsınız iflah olmaz bir romantik. Çabuk tüketilen günümüz ilişkilerinden çok sıkılmış, “o kadını” bulduğu anda hayatını değiştirmek istiyormuş, kedi mi alsaymış falan filan. Bu sübliminal ve ürün yerleştirmeli mesajları takiben iki kere de buluştular. Çocuk gayet tatlı, fotoşopsuz bir tip çıkmış. Sonra mı? Sonrası yok, bu kadar. Ha oldu ha olacak derken erkek tarafı ansızın ortadan yok olmuş. Ne bir ses ne bir nefes derken bir süre sonra yeniden hortlamış. Korku filmi gibi. Neyse, güncel durum çocuk yine kayıp.

Konuyu açıyorum

Arkadaşımın neşesini yerine getirmek için birer sade Türk kahvesi sipariş ettim ve bu tarz sadece kendi keyfine odaklı,

Yazının Devamı

FARKI NEYSE ÖDERİM

20 Ağustos 2017

Sıra dışı olmak, akla hayale gelmeyeni yapmak da bir çeşit moda oldu. Elimizde değil, bu bünye fark edilmek istiyor.

Bir grup elemanın talep ettiği 6 milyon dolarlık fidye geçtiğimiz hafta başında Amerika’da çokça konuşuldu. Hayır, bu fidye aşırı zengin bir ailenin kaçırılan bebeği için istenmedi. Yabancı televizyon kanalı HBO’nun biricik dizisi “Game of Thrones” un yeni bölümleri artı, dizi oyuncularının telefon numaraları için istendi.

Fidye isteme olayının hemen öncesinde dizinin henüz yayınlanmamış bir bölümünün senaryosunu çaldıklarını duyuran aynı ekip bununla yetinmeyip konuyu bir adım ileriye taşıyarak 1.5 terabaytlık veri çalmış ve karşılığında 6 milyon dolar değerinde bitcoin istemiş.

Bu haberi okudum ve kendi kendime “Voov! 1.5 terabaytlık veri ha?” diye şaşırdım. Sonra niçin bu kadar şaşırdığıma şaşırdım çünkü terabayt kavramı kafamda çok da net değildi. O an yanımda oturan bilgisayar kurdu arkadaşıma sorduğumda, “Detaya girmeyeyim anlamazsın ama bayağı çok demek” diye uyduruk bir açıklama yaptı. Hafif bozuldum ama üstelemedim.

Talep net

Neyse, bu fidyenin neden 6 milyon dolar tutarında olduğuna gelecek olursak dilerseniz buyurun, hacker’ların HBO’nun başkan yardımcısına

Yazının Devamı

Reytingim kaç gelmiş?

13 Ağustos 2017

Sokakta yürürken, bir mekanda eğlenirken, kahvemizi yudumlarken etrafımızda olan, yanımızdan geçen tanımadığımız birilerinin canlı yayınına girmemiz an meselesi artık. Instagram’a fotoğraf koymak için çektiğimiz 150 karenin arasından sadece bir tanesini zar zor beğenip de paylaşıyoruz fakat farkında olmadan en pespaye halimizle bir başkasının Instagram Hikayesi’ne konuk olabiliyoruz. Büyük risk. Olmaz olsun tesadüfün böylesi. Nur topu gibi bir canlı yayın olayımız var artık. Dizi reytingleri de neymiş? Önemli olan bizim reytingimiz!

Geçicilik revaçta

Geçtiğimiz hafta Instagram Hikayeler’in günlük kullanıcı sayısının 250 bine ulaştığı ve dünyada bu özelliği en çok benimseyen dördüncü ülkenin Türkiye olduğu açıklandı.

Instagram Hikayeler’e ilham kaynağı (!) olan Snapchat’in kurucusu Evan Spiegel bir röportajında şöyle demişti: “Snapchat’i yaptım çünkü günümüz dünyasında kalıcılık yerine geçiciliğin daha revaçta olduğunu düşünüyorum.”

Victoria’s Secret’ın gamzeli güzeli Miranda Kerr’le henüz evlendin sevgili Spiegel. Dediklerine dikkat edip evrene böyle bir enerji göndermesen mi acaba?

Mutlu yıllar İnstoş!

Instagram Hikayeler bir yaşına bastı efendim. Bu özellik lanse edildiğinden beri

Yazının Devamı

BİR GİRİŞİMCİNİN HATIRA DEFTERİ

6 Ağustos 2017

Alaçatı’da henüz yeni açılan Limonaia Hotel’in arka bahçesinde konuşlanan restoranındayız. Tatlı bir akşamüstü. Bahçenin ortasında bir limon ağacı, hemen yanında da bizim yuvarlak masa duruyor. İtalyan şef Roberto Galli’nin parmesanlı spagettisini hüpletirken bir yandan kendimden geçiyor bir yandan da masada yeni tanıştığım insanlara kulak kabartıyorum. Hem spagettiyi hem de yeni insanlarla tanışmayı pek severim.

Sol baştan sayacak olursam şöyle bir ekibiz: Televizyon programcısı, caz şarkıcısı, avukat, meditasyoncu, model, yazar (bendeniz) ve benim iki arkadaşım; biri mimar, kocasının işini de birazdan söyleyeceğim. Yani son derece eklektik bir masayız. Herkes ayrı telden çalıyor. Yan yana, karşılıklı ve çapraz olarak muhabbet ediyoruz. Kuvvetle muhtemel konuştuklarımızın sadece yarısını anlıyoruz fakat hepimiz çok mutluyuz.

İlk tanışma faslından sonra bireysel içerik kısmına geçtiğimizde her bir konuşana saygı göstererek sus pus oluyor ve anlattıklarını dinliyoruz. Hani “Ne iş yapıyorsun?” sorusuna insanlar nedense inceden bir gıcık olur ya. Hah, işte bu masada o insanlardan yok. Soru sormak serbest.

Girişimci derken?

Hepimiz işimizi anlattıktan sonra mimar arkadaşımın kocası söz

Yazının Devamı

IBIZA İÇİN UÇUŞA GEÇİYORUZ

23 Temmuz 2017

Şimdi rahatça yaslanın arkanıza ve Luis Fonsi’nin “Despacito” isimli şarkısını açın. Hazır mıyız? O zaman Ibiza için uçuşa geçiyoruz...

İnsan yıllar sonra alakasız bir ortamda ortaokul arkadaşıyla karşılaşır ve onun en yakın iki arkadaşıyla ayaküstü tanışıp çat diye Ibiza’ya gider mi? Onlar bu fikri kendi aralarında konuşurken “Bu tatile ben de varım!” dediğimde pek sallamadılar ama vallahi de vardım. Hatta tam o tarihlerde onların Ibiza’da evlenen arkadaşlarının düğün partisinde bile vardım. Kamber. “Bu nerden çıktı?” diye şaşkın gözlerle bana bakan güzel gelini her ne kadar tanımasam da kendisine bir ömür boyu mutluluklar diliyor ve Ibiza turumuza başlıyorum.

Uyku yok

Tüm kalbimle söylüyorum ki hayatımda en çok eğlendiğim tatil bu oldu. Ibiza hep çılgınlığıyla bilinir (ki hakikaten de çılgın) ama Akdeniz’deki Balear Adaları’na bağlı bu İspanyol adası keşfettikçe renklenen, asıl güzelliğini lokal mekanlarda saklayan, beş günün asla yetmeyeceği bir yermiş.

Güneşi batırmak için Cotton Beach Club’da aldık soluğu. Akşam yemeği için Ibiza Kalesi manzaralı, tapas’ıyla meşhur La Bodega’yı seçtik. Sonrasında Ibirosa’da birer top çikolatalı dondurma götürüp şehrin bilinen gece kulüplerinden

Yazının Devamı

DİKKAT TİROİT ÇIKABİLİR!

16 Temmuz 2017

Şu hayatta tanıdığım en iyi kalpli insan Nurcan’dı. İhtiyacı olana cüzdanındaki son kuruşu dahi verir, en değerli eşyasını ‘Beğendim’ de, paket yapıp sana yollardı. Sonra bir gün Nurcan şiddetli karın ağrısı sebebiyle hastaneye yollandı ve apar topar ameliyata alındı. Sorun apandisitmiş. Yalnız ameliyat esnasında aynı zamanda Nurcan’ın tek böbreğinin olmadığı ortaya çıktı. Biz şok. Meğerse böbreğini bağışlamış. Diğer iç organlarıyla birlikte.”

Ağzım bir karış açık halde Nurcan’ı anlatan kişiyi dinlerken hikayenin sonu, bir yazar olmama rağmen kırk yıl düşünsem bağlayamayacağım bir noktaya bağlandı. Ameliyattan sonra doktorlar Nurcan’ın tiroit hastası olduğunu fark ediyor. Tıp literatüründe “Plummer” olarak bilinen bu tiroit tipinde boyundaki bir nodül gereğinden fazla iyilik hormonu salgılayabiliyormuş. Nurcan’ın nodülü almışlar ve eski Nurcan gitmiş, yerine başkası gelmiş. Cimrinin önde gideni olmuş.

Bu ben miyim?

Nurcan’la hiç tanışmadım. Zaten bu saatten sonra tanışmayalım da. Fakat geçen yıl bende ansızın ortaya çıkan asabiyet, “Ayh burası bana bastı!”lar, bir gülme bir ağlama gibi hayra alamet olmayan değişken ruh durumlarının neticesinde tiroidim olduğu ortaya çıktı. Aspirin

Yazının Devamı

Peki peki anladık!

9 Temmuz 2017

Geçenlerde bir kafede otururken yan masadaki iki kadının konuşmasına kulak kabarttım. Kulaklarım miniciktir ama maşallah tilki gibi duyarım.

Kadınlardan biri, işyerinde terfi bekliyor. Bir de başka bir kadın var aynı işyerinde onun gibi terfi bekleyen. “Füsun’la dışarıda tanışsaydık arkadaş olabilirdik. Ortak çok yönümüz var ama bu şartlar altında asla” diyor. “Eğer beni terfi ettirmeyip onu terfi ettirirlerse şirkette kan çıkar.”

Dıkşıııın! Kariyer hırsına gel.

Kendi adıma konuşayım, hiçbir zaman anlamamışımdır insanların unvanlara, üzerinde oturdukları koltuğa neden bu kadar önem verdiğini. Unvan dediğin şeye bu kadar saplantılı bir halde bağlanırsan bugün göklere çıkarken yarın popo üstü yere çakılabilirsin. Adı üzerinde, hayat bu. Ve bu hayattan sadece bir tane var. O yüzden kendini işinle tanımlamak yerine önce bir birey olarak, kendin olarak var olman daha hoş değil mi? Kendin olursan, her şekilde, her yerde var olursun. Yenilgilerden sonra daha güçlü kalkarsın ayağa. Hem hani bir de kadın dayanışması konusu var...

Yan masada oturan kadın Füsun’u çekiştirmeye devam ediyor, “En güzel hep Füsun. En iyi kocayı o kaptı. En güzel çocuğu o yaptı...”

Peki peki anladık. Sen neymişsin be

Yazının Devamı

Bodrum Bodrum

2 Temmuz 2017

Önyargılı davrandığımızda hatamızı anlayıp özür dilemesini bildiğimiz sürece hiçbir şey için geç değil aslında. O zaman bu özür benden sana gelsin. Affet beni Bodrum!

En son on yıl önce gitmiştim Bodrum’a. Bir otelde konaklayıp birkaç mekana gidip iki gün içinde seyahatimi sonlandırmıştım. Çok kalabalık, çok yüksek volümlü ve çok yorucu gelmişti. Oysaki bir gün kalabalığa girdiysem üç gün kendi kabuğuma çekilmek isterim ben. Olmadı. Bodrum’la elektriğimiz bir türlü tutmadı.

He, tabii!

Orada ailesiyle yaşayan bir arkadaşımın davetiyle on yıl sonra yeniden adım attım Bodrum’a. Belki iki güne sıkılıp da dönmek isterim diye tek yön gidiş bileti aldığımı itiraf ediyorum. Bendeki gerginliği hisseden arkadaşımın babası “Bodrum’un birçok yüzü vardır. Sana ne iyi gelecekse burada bulabilirsin” dediğinde içimden “He, tabii” diye söylendiğim de doğrudur. Çünkü bir şeyi çok seviyorsanız karşınızdakine de sevdirmek için elinizden geleni yaparsınız bazen.

Dakika bir, gol bir. Ne zaman ki berrak mavi suları ve sakinliğiyle Mazı Koyu’na adım attım o zaman bir durdum. Çünkü zaman dahil olmak üzere etrafımdaki her şey durmuştu. İnce belli bardaktaki çayımı içtim. Bir balıkçı teknesinden ayaklarımı suya

Yazının Devamı