Lale Müldür, bir şiirinde şunu sorar: “Bizim uslanmaz ruhlarımız hiç kumrulaşabilir mi?” Barbarlaşmak yerine kumrulaşsa keşke insanlar...
14 Eylül'de kapılarını açacak olan Bienal, bu yıl ücretsiz.
Artık elmas sertliğinde soruları sormanın zamanı gelmiştir. Herkesi içini dökmeye, ortak psikoterapiye davet ediyorum” der “Anne,
ben barbar mıyım?” isimli kitabında Lale Müldür. Hair Mafia, bu cümleyi “Anne, ben berber miyim?” şeklinde slogan yapmıştır. Bense bu aralar “Anne, ben neyim?” diye soruyorum. Haliyle, bir kaybolmuşluk içindeyim son zamanlarda...
İstanbul Bienali, 13’üncü yılında şair Lale Müldür’ün “Anne, ben barbar mıyım?” kitabından ilham alıyor. Başrolde ise kentsel politikalar var. Hani normal şartlar altında bir yaşam kültürü oluşturması gerekirken serbest piyasa ekonomisinin elinde feleği şaşan kentsel politikalar... Müldür’ün sorduğu bu masum ve çocuksu soru ise kentsel dönüşüm üzerinden kamusal alan kavramına bir kanca atıp bu konuyu kurcalıyor. Net bir şekilde anlatmak gerekirse, “Zengin ve güç sahibi olanın parasıyla şehrin en güzel noktalarına sahip olduğu bir yerde, alım gücü olmayan, şehir merkezini terk mi etsin?” sorusuna bir cevap arıyor bu yılki İstanbul Bienali. Barbarlığın bu konuyla ne ilişkisi olduğuna gelirsek, Romalıların yaptığı tanımı sizlerle paylaşmak isterim: “Elinde hiçbir tahrik edici sebep bulunmamasına karşın, sırf zarar verecek güce sahip olduğu için zarar veren topluluk ya da uygarlıklara barbar denir.” Zenginlik ve güç arasına hırsı da kattığın zaman dönüştüğün şeye de barbarlık denilebilir
diye bir sonuç çıkarabilir miyiz acaba?
Lale Müldür, bir şiirinde şunu sorar: “Bizim uslanmaz ruhlarımız hiç kumrulaşabilir mi?”
Her şey, dönüp dolaşıp sevgiye bağlanıyor. Buna klişe diyenin kendisidir klişe. Yanındakini, karşındakini, kentini seversen, işte o zaman barbarlaşmazsın, kumrulaşırsın.
Hiç olmamış gibi yapalım
Jenny Lawson, Forbes tarafından “Kadınlar için yapılan en iyi 100 blog” içine girmiş matrak bir blogger (thebloggess.com). Geçtiğimiz nisan ayında yayımladığı
“Hiç olmamış gibi yapalım” isimli kitabı, Yabancı Yayınevi aracılığıyla Türkçe’ye çevrildi. Goodreads.com’da
(bu site, kitap dünyasının imdb’sidir) 2012’nin en iyi mizah kitabı seçilmiş. Kitabı okursanız, aile içi bir dramın başarılı bir mizahla anlatıldığını göreceksiniz.
İç daralması ve iç sıkılmasına birebir.
Nohut Adam Fırat
Hastasıyım Nohut Adam Fırat’ın. Uğur Gürsoy’ın yarattığı Fırat, gün içinde Twitter’da takibimde, Fırat 1, 2 ve yeni çıkan Fırat 3 kitaplarıyla da yatağımın baş ucunda. Çocukken sahip olunan masumluk, vurdumduymazlık ve şapşallık bu kadar mı güzel anlatılır? “Burası senin mi olum, Allah’ın ki!” deyip de üzerine “Süpermen mi güçlüdür, görükmez adam mı?” diye soruyor nohut ayaklı Fırat. Kendi çocuğum olsa bu kadar severdim, töbe töbe...
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025