Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu, Erdoğan'ın kişisel görüşü olabilir. Ona da saygı duyarız. Ancak, kendisi şu anda laik bir cumhuriyetin başbakanıdır. Bu nedenle, bu tür konularda vereceği mesajları, zaten hassas olan bir ortamda, daha dikkatli seçmek zorundadır. Aksi takdirde, dini görüşlerin fikir özgürlüğünü engelleyeceği anlayışlara yol açılmış olur ki, Başbakan Erdoğan'ın da aslında bunu kastettiğini sanmıyorum. Washington temsilcimiz Yasemin Çongar'ın pazartesi günü yayımlanan yorumundaki "Türkiye'de ifade kara günler yaşıyor" yargısına katılmamak elde değil. Ancak, Yasemin'in yazısında son söyledikleri de çok önemliydi. Çünkü, Başbakan Erdoğan'ın "Kutsallara saygıyı mı, ifade özgürlüğünü mü seçersiniz?" sorusuna verdiği "Hiç tereddütsüz kutsalı" yanıtı gerçekten de "düşündürücü." Burada elbette ki "Dine küfredilebilir" demek istemiyoruz. Başkalarının inançlarına veya inançsızlıklarına saygılı olmak yalnız genel bir kural değil, laikliğin de temel gereğidir. Zira, "laiklik," kökten dincilerin iddia ettikleri gibi, "dinsizlik" demek değildir. Aksine bu, her inancın eşit bir şekilde güvence altına alındığı düzendir.Kısa bir süre önce Barcelona'da Türkiye'nin tartışıldığı bir konferanstaydım. Oradan yazdığım yazıda da belirttiğim gibi, gerçekleştirdiği reformlardan dolayı büyük alkış toplamasına rağmen, AKP'nin Avrupa'da hâlâ bazı kuşkulara neden olduğunu gördük.Bu çerçevede bir katılımcının, "AKP, Avrupa'nın Türkiye'ye yaklaşımında 'daha az Hıristiyan' olmasını bekliyor, ancak Avrupa da AKP'nin aynı şekilde 'daha az Müslüman olmasını istiyor" dediğini aktarmıştım. Bu elbette ki "Müslümanlıktan vazgeç" mesajı değildi. Böyle bir mesajı kimsenin vermeye hakkı zaten yok.Ancak burada "Laikliği gerçekten benimsediğinizi gösterin" türünden bir mesajın söz konusu olduğu da aşikârdı. Kısacası, "dini inanç kişiseldir ve kamu alanına taşınmamalı" denmeye çalışılıyordu. İşte bu açıdan bakıldığında, Başbakan Erdoğan'ın kimi çıkışlarının "rahatlatıcı" değil, aksine "kaygılandırıcı" olduğunu ve "özgürlükler" adına çizmeye çalıştığı çağdaş görüntüyle çeliştiğini söylemeliyiz. Laiklik mesajı Aynı şey, Türkiye'nin, diğer Müslüman ülkeleriyle birlikte, Hz. Muhammed'i bir karikatürle tasvir eden Danimarka gazetesini Danimarka hükümeti nezdinde protesto etmesi için de söylenebilir. Burada bu konuyu "fikir özgürlüğü" çerçevesine oturtup küçümseyen Danimarka hükümetini tabii ki desteklemiyoruz."Günaha Son Çağrı" filminin Katolikler arasında nasıl infial yarattığını anımsadığımız için, bu tür "hassasiyetlerin" Avrupa'da da var olduğunu biliyoruz. Danimarka hükümeti de, özellikle dünyadaki hassas konjonktür düşünüldüğünde, bu konuda Müslümanlara "ifade özgürlüğü dersi" vermek yerine, bir gazeteye niçin müdahale edemeyeceğini daha zarif bir şekilde anlatabilirdi.Buna karşın, Türkiye de, laik bir devlet olarak, Müslüman ülkelerin bu kolektif protestosuna katılmamalıydı. Asıl bu konuyu "ulemaya" bırakıp, "Laik olan Türkiye'nin burada yapabileceği tek şey, inançlara saygılı olmanın barış ve istikrara daha çok katkıda bulunacağını" söylemekle yetinmeliydi.İslam Konferansı Örgütü nezdinde laik bir ülke olduğunu anımsatarak, örgüt tarafından alınan bazı kararlara bu nedenle katılmayan Türkiye, Danimarka'da da bu anlayışı ortaya koyabilmeliydi. semihi@cnnturk.com.tr Türkiye katılmamalıydı