Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu ayrıntıları yayımlayan basının bir suçu yok. Basın sadece görevini yapmış oldu. Ancak, aynı şeyi bu bilgileri sızdıranlar için söylemek mümkün değil. Zira onların amaçlarının farklı olduğu anlaşılıyor. Diplomatik çevrelerdeki spekülasyona bakılacak olursa, bu amaç Türkiye'nin AB yoluna yeni engellerin konmasıyla yakından ilgili. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin ayrıntılarının basında yer alması üzerine küplere bindiği söyleniyor. Bu bilgileri kimin sızdırdığının araştırılması için talimatı da bu yüzden vermiş. Aslında Bakan haklı; zira başka ülkelerde de olan benzeri türü belgelerin gizli kalması, "eşyanın tabiatı" gereğince şarttır. Avrupa'da Türkiye'nin AB perspektifine karşı çıkanların olduğu biliniyor. Kendi içimizde de bu perspektifi sindiremeyenlerin olduğunu biliyoruz. Bu nedenle bu kişilerin el altından her türlü engelleyici girişimde bulunduklarını ve bulunacaklarını tahmin etmek zor değil. Peki, bu tür gizli bilgileri kim neden sızdırır? Nedenini, Yunan gazetesi Kathimerini'nin İngilizce sayısında önceki gün çıkan başmakalede bulmak mümkün. Bu makale Atina'nın AB tarafından açıklanan Türkiye İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı Belgesi'nden son derece memnun olduğunu gösteriyor. Neden sızdırıldı? Bunun nedenleri konusunda akla ilk gelenler, elbette ki Türk limanlarının Rum gemilerine açılması ve Heybeliada'daki ruhban okulunun tekrar işler hale getirilmesi gibi AB talepleri oluyor. Ancak Atina'nın sevinci sadece bundan kaynaklanmıyor. Kathimerini, Türkiye'nin Ege ile ilgili olarak "casus belli," yani "savaş nedeni," politikasını MGSB'ye tekrar koymuş olmasının AB tarafından "kabul edilemez" bulunduğuna işaret ediyor. Bu hususun böylece resmi bir AB belgesine girmiş olmasından dolayı Atina'nın "ziyadesiyle memnun olduğunu" gizlemiyor. Kısacası Yunanistan, MGSB'nin bu ayrıntısını basına sızdıranlara "müteşekkir." Öte yandan, bu bilgileri sızdıranlar da kuşkusuz memnunlar, çünkü Türkiye-AB ilişkileri açısından ortaya yeni bir pürüzü çıkarmış oldular. Kısacası, "verenin" olduğu kadar, alanın da "memnun olduğu" bir durumla karşı karşıyayız. Atina memnun AB ile müzakerelere başlayacak olan bir ülkenin bir AB üyesine karşı "casus belli" kavramını işletmesi Avrupa'da kolay anlaşılabilecek bir şey değil. Bugün İngiltere ile İspanya arasında Cebelitarık konusunda 250 yılı aşan bir "hükümranlık" mücadelesi var. Ancak, iki ülkenin bu yüzden "casus belli" kavramına sarılmaları söz konusu değildir.Türk-Yunan ilişkilerindeki düzelmeler de düşünüldüğünde, bu kavramın hâlâ gerekli olup olmadığı da tartışılabilir. Kaldı ki, hayati çıkarları ihlal edildiğinde, Türkiye'nin gerekirse savaşa gidebileceği zaten malumun ilanıdır. Bu tüm ülkeler için geçerlidir. İngiltere'nin 1982'de Falkland Adası'nı işgal eden Arjantin ile savaşa gitmesinde olduğu gibi. 'Casus belli' Bu nedenle, diplomatik çevrelerdeki spekülasyona göre, bu "casus belli" maddesi MGSB'ye aslında içerideki kimi çevreleri teskin etmek için kondu. Zira, en üst düzeyli bazı emekli askerlerimizin bile "miadı dolmuş" olarak niteledikleri bu madde konusunda kimlerin ayranının kabardığı ortada. Bu arada, öyle anlaşılıyor ki, bazıları bununla yetinmeyerek, tahribat tam olsun diye konuyu basına sızdırdılar. AB yolunda bu tür ayak oyunlarını çok göreceğimiz daha şimdiden kesin. semihi@cnnturk.com.tr Ayak oyunları