Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Zira, aslında tuzları kuru olan Rumların AB üyeliğini istemelerinde asıl gaye buydu.Annan Planı'nın Türk tarafınca doğru takvim çerçevesinde zamanında kabul edilerek bu oyunun bozulamamış olması tabii ki artık tarihçilere kalmış bir konu. Ancak bunun ne denli büyük bir hata olduğu bu tür gelişmelerle daha iyi anlaşılıyor.Kısacası, Rumların Türkiye ile KKTC'yi AB yoluyla zorlamaya devam edecekleri kesin. Tabii Türkiye'nin bu baskılara direneceği de kesin. Zira, arzulanan takvime göre olmasa bile, Türk tarafı sonuçta AB tarafından da kabul edilen Annan Planı'nı kabul eden taraftır. Rumlar ise bu planı somut bir şekilde reddettiler. Bu pozisyonlarını bugün de korumaya devam ediyorlar. Bu nedenle, Türk tarafının AB'den şimdi adil bir tutum beklemesi tamamıyla haklı bir duruştur. Lüksemburg'da yaşananlar, Rumların AB'de Türkiye'nin başını ağrıtmaya kararlı olduklarını sergileyen somut bir gösterge oldu. Aksini beklemek de zaten saflık olurdu. Bu görüşe katılan AB üyelerinin sayısı da azımsanacak düzeyde değil. Rumların Lüksemburg'da sergiledikleri oyunbozanlık sayesinde bunların sayısı daha da artacaktır. Bu yüzden, Erdoğan hükümetinin bu konudaki politikası doğrudur. Ancak bazı gerçekleri de görmekte yarar var. Her şeyden önce şunu kabul etmeliyiz: Türkiye'nin AB yolunu zorlaştırmak için kendilerine sessizce destek veren üyeler olmasaydı Rumlar bu cesareti kolay kolay bulamazlardı. Kısacası, Yunanistan eskiden nasıl Türkiye'ye karşı kullanıldıysa, bugün de Rum Kesimi kullanılıyor. Burada, "3 Ekim'de yolumuzu tıkamaya çalışan Avusturya, Lüksemburg'da saçlarını bizim için süpürge etti" argümanına da kanmayalım. Hiçbir AB dönem başkanı kendi nöbeti sırasında bir siyasi fiyasko istemez. Böyle bir fiyaskonun yaşanması bu nedenle Avusturya'nın da işine hiç gelmezdi. Viyana'nın Lüksemburg'da Türkiye lehine sarf ettiği çabaların asıl nedeni budur. Yoksa yarın kolaylıkla Türkiye aleyhtarı tutumuna dönebilir. Hükümetin politikası doğrudur Fakat, Türkiye'nin kozu da burada ortaya çıkıyor. Zira, Türkiye ile ilişkilerin kopmasını hiçbir dönem başkanı kolay kolay göze alamaz. Yeter ki Ankara Türkiye aleyhtarı üyelere taze bahaneler sağlamasın. Bu nedenle, Rumların şu ana kadar sonuç vermemiş olan oyunbozanlıklarından ziyade, Lüksemburg'da Dışişleri Bakanı Gül ile Başmüzakereci Ali Babacan'ın önüne konan Ortak Tutum Belgesi'ni önemsemeliyiz. Zira, burada Türkiye'de de birçok kişinin katıldığı ciddi uyarılar var.Ekim ayında AB tarafından yayımlanacak İlerleme Raporu'na kadar bu şikâyetlerden önemli bir bolümü ortadan kaldırılamazsa, hem Türkiye'nin, hem de AB'de Türkiye'yi destekleyenlerin eli, Türkiye aleyhtarlarına ve kullandıkları Rumlara karşı zayıflayacaktır.Başka bir ifadeyle, Ankara da, Rumların olumsuz tutumlarının arkasına sığınarak, AB reformlarının uygulanması konusundaki ataletini sürdürmemeli. Bırakın AB'yi, bu, Türk halkına karşı da saygısızlık olur. Zira, bu reformları sonuçta kendimiz için istediğimizi sürekli söyleyip durmuyor muyuz? semihi@cnnturk.com.tr Ortak tutum belgesi önemsenmeli