Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fakat bunu soruna çözüm bulmak için mi, yoksa "oyunu bozan taraf" durumuna düşmemek için mi söylüyorlar, belli değil. AB Komisyonu'ndan üst düzey bir kaynağın sözleri aslında bu konuda bir ipucu veriyor. Geçenlerde birlikte olduğumuz bu kaynak, "Önerileri reddeden taraf için bunun bedeli ağır olacaktır" diye konuştu. AB yetkililerinin şu sıralarda sık sık, "Bu Kıbrıs için uzun süre tekrar yakalanamayacak olan son şanstır" demeleri de bu söylemle uyumlu. AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Kıbrıs konusundaki tıkanıklığı gidermek amacıyla sunduğu önerileri ilgili taraflardan hiçbiri henüz reddetmiş değil. Ancak kabul etmiş de değil. Herkes "Yapıcı bir şekilde inceliyoruz" demekle yetiniyor. Söz konusu önerileri "yapıcı bir yaklaşımla" incelediklerini söyleyen bizim Dışişleri kaynakları, buna karşılık, "Fakat kâğıda dökülmüş bir şey de yok. Bazı fikirleri tartışıyoruz, o kadar" diye de ekliyorlar. Peki nedir bu "fikirler?" İşin özünde, Gazimağusa (Famagusta) Limanı'nın AB denetiminde KKTC ile AB arasında doğrudan ticarete açılması ve "hayalet kent" Maraş'ın (Varosha) BM'ye devredilmesi yatıyor. Konuştuğumuz Finlandiyalı diplomatlar buradaki amacı, "Kıbrıslı Türklerin üzerindeki ekonomik izolasyonu kaldırmak ve Türk-AB ilişkilerinin kopmasını önlemek" olarak tanımlıyorlar. Bu arada, "AB'den KKTC'nin tanınması anlamına gelecek olan herhangi bir adımın beklenmemesi gerektiğini" de özellikle vurguluyorlar. Türkiye'nin de limanlarını Rum gemilerine açmakla "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni tanımış olmayacağını söyleyen bu diplomatlar, Finlandiya'nın baş ağrıtan bir sorunun pratik yöntemlerle aşılmasından başka bir şey istemediğini belli ediyorlar. Bu arada, Dışişleri Bakanı Gül'ün AB troyka toplantısı için gittiği Lüksemburg'da, "Önemli olan, iki toplumun mutabakat sağlamasıdır" demesi de gelinen nokta hakkında ipucu veriyor. Gül'ün mesajının anlamı Bu sözler, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın, "AB masasında meze olmak istemiyoruz" çıkışıyla birleştiğinde, şu aşamada daha çok Kıbrıslı Türklerle Rumların ikna edilmeye çalışıldığı anlaşılıyor. Nitekim, Kıbrıs Türk tarafı, haklı olarak, turizm sektörünü kollayıp, Ercan Havaalanı'nın da pakete dahil edilmesini, yoksa Finlandiya'nın önerilerinin anlamsız olacağını belirtiyor. Ancak, bu konuda henüz olumlu bir yanıt almış değil. Rum tarafı ise sadece bu öneriye değil, aslında Finlandiya'nın önerilerine toptan soğuk bakıyor. Fakat, "oyun bozan taraf" izlenimini vermemek için şu aşamada fazla ses çıkarmıyor.Ancak, kimin neyi ret ve kimin neyi kabul ettiğini takvim gereğince yakında anlayacağız. Türkler ve Rumları ikna AB'nin, reddeden tarafa "ödeteceğini" söylediği "bedel"in ne olduğu da ortaya çıkacak. Tekrar "oyunbozanlık" yaparsa, ki yüksek bir ihtimaldir, Rum tarafına bir bedelin gerçekten ödetilip ödetilmediğini göreceğiz. Başka bir ifadeyle, Finlandiya'nın önerileri sayesinde, Annan Planı sürecinde sözünü tutmayıp Türkler nezdindeki itibarını sarsan AB'nin güvenirliği de sınanacak. Buradan çıkacak olan olumsuz bir sonucun AB'ye de bir "bedel" yükleyeceği aşikâr. sidiz@milliyet.com.tr Bedel ödetilecek mi?