Ancak, bu tespitimiz Amerikalı diplomatları pek memnun etmemişti. Onlara göre iki ülke arasındaki çok boyutlu ilişkiler tek bir konuya indirgenemezdi. Kaldı ki, PKK'nın belgede ismen zikredilmesi ABD'nin bu konuya verdiği önemin bir göstergesiydi. Washington'un atacağı adımlar ise kısa zamanda görülecekti. Türkiye ile ABD arasındaki "Stratejik Vizyon Belgesi" açıklandığında, bu belgeyi Türk kamuoyunun gözünde inandırıcı kılacak olan tek şeyin Washington'un PKK konusunda atacağı somut adımlar olacağını yazmıştık. Oysa, ABD'nin kimi adımlar atmaya başlaması, sekiz erin birden şehit edilmesinden ve Türkiye'nin bir sınır ötesi operasyonu olasılığını ciddi ciddi telaffuz etmeye başlamasından sonra oldu. Atılan adımlar ise, askeri değil, daha çok Iraklı Kürtlere bölgedeki PKK bürolarını kapattırmak gibi şeylerdi.Türk kamuoyu için bu durum bile, söylediği büyük laflara rağmen, Washington'un PKK konusunda duyarsız olduğunu göstermeye yetiyordu. Gazze ve Lübnan'da İsrail'e koşulsuz geçit verirken, Türkiye'nin yapacağı bir sınır ötesi operasyona karşı çıkması ise ABD'nin çifte standardını ortaya koyuyordu. Atılan adımlar askeri değil Bugün gelinen nokta ise tarafların bu konuda hâlâ ortak bir dil bulamadıklarını gösteriyor. Bu nedenle, ABD'nin PKK'ya yaptığı "silah bırakma" çağrısının Türkiye'de yarattığı hoşnutsuzluk hiç de şaşırtıcı değil. ABD'nin atayacağı belirtilen "PKK koordinatörü" ise Türkiye'de Washington'a karşı duyulan güveni artıracağına, tam aksine, bunu azaltmıştır.Zira, hem bu, ne işe yarayacağı hâlâ belli olmayan, "koordinatör" fikri - ki bunun aslında hangi taraftan çıktığı meçhul- hem de ABD'nin PKK'ya dönük "silah bırak" çağrısı, bu örgütü dolaylı yoldan Türkiye'ye "muhatap yapma" gayretleri olarak algılanıyor. Koordinatör güveni azalttı Sorun da esas itibariyle, buradan kaynaklanıyor. Çünkü, Amerikan tarafında, Türkiye'nin -İngiltere ve IRA veya İspanya ve ETA örneklerinde olduğu gibi- PKK veya bir yan kuruluşuyla bir şekilde görüşmelerde bulunması gerektiğine inananların sayısı az değil. Daha açık söylemek gerekirse, PKK'nın, "Biz artık silahı bıraktık, mücadelemizi barışçıl bir şekilde siyasi platformda güdeceğiz" türünden bir açıklamada bulunması halinde, Türkiye'nin "Kürtler ile masaya oturması gerektiği" düşünülüyor. PKK sorununun çözümünün sınır ötesinde değil, Türkiye'nin içinde olduğunu, bu çözümün de sadece askeri olmadığını, özel konuşmalarda en üst düzeydeki Amerikalı yetkililerden daha sıklıkla duyuyor olmamız ise bunu ayrıca kanıtlıyor. ABD'li yetkililerin sözleri Bunun Türkiye açısından -hele hele neredeyse her gün şehit verilirken- kabul edilemez bir yaklaşım olduğu ise ABD tarafında pek anlaşılmıyor. Hal böyle olunca, PKK sorunu, Amerikan tarafının hoşuna gitmese de Türk-Amerikan ilişkilerinin bir numaralı meselesi olarak önümüzde duruyor.Amerikalılar bu konuda "çok şey" yaptıklarını savunurlarken, Türk tarafının bunları "yetersiz" bulması ise artan "sağırlar diyaloğu"nu ortaya koyuyor. semihi@cnnturk.com.tr PKK bir numaralı mesele