Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Oysa, eksik anlatımdan kaynaklanan yanlış bir anlamaya neden olan talihsiz "karısı kara çarşaflı olan rektör adayı" meselesi bize göre kapanmıştır. Buradaysa çok farklı bir şeyi kastediyoruz. Pakistan bugün dünyayı yakından ilgilendiren bir krizden geçiyor. "Darbeci" devlet başkanı Pervez Müşerref'in "demokratikleşme" çabaları sürerken, muhalefet ayağa kalkmış bulunuyor. Cumhurbaşkanı Gül'ün Pakistan'da yaptığını başka bir devlet başkanı yapabilir miydi, bilemiyorum. Bu girişten sonra bazı okuyucular, "YÖK meselesini yazacak" diye düşünebilirler. Ocakta yapılacak seçimlerin "demokratik olmayacağı" gerekçesiyle boykot edilmesi ise muhalefetin bir bölümünün ana gayesi haline gelmiş bulunuyor. Cumhurbaşkanı Gül İslamabad'ı işte bu ortamda ziyaret etti. Gezi öncesinde belirttiğimiz gibi, bu ziyareti Pakistan'da yaşananlardan soyutlamak mümkün değildi. Nitekim Gül de, Cumhurbaşkanı Müşerref ve muhalefet liderleriyle yaptığı görüşmelerde önemli demokrasi öğütleri verdi. Normal şartlarda "iç işlerine karışma" olarak algılanacak bu öğütler de Pakistan'da memnuniyetle karşılandı. Bunu hem Müşerref, hem de muhalefetin kilit isimleri Benazir Butto, Navaz Şerif ve İmran Han açıkça beyan ettiler. "Gül'ün Pakistan'da yaptığını başka bir devlet başkanı yapabilir miydi?" derken işte bunu kastediyoruz. Zira Pakistanlılar "dış müdahale" konusunda en az Türkler kadar hassas. Ama bu "müdahale" Türkiye'den gelince işin rengi değişiyor. Ülkenin yüksek seçim kurulu tarafından seçimlere katılması yasaklanan Navaz Şerif'in Gül ile yaptığı görüşme sonrasında gazetecilere söyledikleri de bu açıdan çarpıcıydı. "Ülkenizde yakın geçmişte yaşananları biliyorum. Pakistan'da yaşananlar sizin ülkenizde yaşananların aynısı" diye konuşan Şerif, böylece Başbakan Erdoğan'ın yasaklı olduğu günlere göndermede bulundu. Muhalefetin hedefi boykot Özetle, Türkiye, Pakistan için bugün "model" konumunda olan bir ülke. Pakistan Tehrik-İnsaf lideri İmran Han ile yaptığımız ayaküstü sohbet de bunu açıkça gösterdi. Milyonların "kriket kahramanı" olmasının yanı sıra, yakışıklılığı nedeniyle kadınların gönlünde tahtı olan Han, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'a duyduğu hayranlığı vurgulayarak şunları söyledi:"İslamiyet ile demokrasinin uyum içinde yaşayabileceğini gösterdiler. ABD bir yanda liberalleri, diğer yanda da köktendincileri görüyor. Oysa Türkiye dünya gerçeklerinin daha karmaşık olduğunu gösteriyor." Pakistan'ın modeli Türkiye İmran Han, Müşerref'in en hararetli muhaliflerinden. Bu yüzden de "demokrasi ve adaletten yoksun" dediği genel seçimleri boykot etmeye kararlı. Cumhurbaşkanı Gül'ün, Erdoğan'ın 2002'deki durumuna işaret ederek, "AKP buna rağmen seçimleri boykot etmedi. Girin Meclis'e mücadelenizi orada verin" öğüdünü de pek dinleyeceğe benzemiyor. Ancak, aynen Benazir Butto ve Navaz Şerif gibi, Türkiye'nin yakın geçmişinden siyasi dersler çıkarma çabasında olduğunu da gizlemiyor. Kısacası, bu iki "kardeş ülke" arasındaki sıcak ilişkilerin temelinde bugün "İslami kökenden" çok "demokrasi mücadelesi" ekseninde bir köprünün kurulduğu görülüyor. Bunun İslam dünyası için önemi elbette ki yadsınamaz. sidiz@milliyet.com.tr Gül'den AKP örneği