Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Burada tabii ki, Müzakere Pozisyon Belgesi'nde Türk eğitim sisteminin laik olduğuna dair vurgunun "gereksiz" olduğu gerekçesiyle Babacan tarafından geri çevrilmesinden söz ediyoruz. "AB Başmüzakerecisi" Ali Babacan'a göre konu "işgüzarlık"tan ibaret olabilir. Ancak, AB diplomatlarına göre mesele o kadar basit değil. Gene Babacan'a göre konu "kapanmış" olabilir. Ancak AB tarafı, AKP hükümetiyle ilgili bir dizi konuda olduğu gibi, bunu da "not etmiş" bulunuyor. Oysa bunun tam şu sıralarda "fazlasıyla gerekli" olduğu ortada. AB tarafı da, "Danıştay saldırısı sonrasında Türkiye konusunda tekrar canlanan tartışmalar karşısında bu vurgu güven artırıcı olurdu" diyor. Babacan'ın, "Bu cümleyi ekleseydik zaman kaybederdik, çünkü yeni bir onay süreci gerekirdi" argümanı ise gerekçelerinin en zayıf halkasıdır. Zira bu argüman kendisinin de yanıtlamakta zorlanacağı soruları gündeme getiriyor. Örneğin, "Türk eğitim sisteminin laik olduğuna dair vurgunun birileriyle müzakere edilmesi mi gerekecekti de süreç uzayacaktı?" Kısacası, bu ek cümle için gerektiği söylenen onay gerçekten de gerekiyor idiyse en geç bir gün içinde alınabilirdi. Tabii, Türk eğitim sisteminin laik olduğuna ve böyle kalması gerektiğine inanan bir hükümet söz konusu ise. Onun için kalbini gerçekten bu konuya vermiş olan biri, bu öneriyi getiren Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'ne teşekkür edip "Haklısınız, konjonktür bunu gerektiriyor" demesi lazımdı. Oysa ne yapıyor Babacan? ABGS'yi "işgüzarlık"la ve "birilerine şirin görünmeye çalışmak"la suçluyor. Hükümetten başından beri "üvey evlat" muamelesi gören bu kurumumuz Murat Sungar gibi değerli bir diplomatımızı zaten kaybetti. Şimdi de Oğuz Demiralp gibi, AB perspektifine bağlılığı sorgulanamayacak olan bir diğer değerli diplomatımızı da kaybederse, hükümet AB'deki muhataplar karşısında çok mu "şirin" görünecek? Hele hele Avrupa'da, AKP'nin AB perspektifine bağlılığı konusundaki kuşkuların iyice arttığı şu sıralarda. Bu nedenle "Başmüzakareci"olan birisinin bu konularda "günün gereği"ne çok daha "vakıf" olması gerekiyor.Fakat bunları bir yana bırakıp bir an için "Eğitim sistemimiz gerçekten laik mi?" diye soralım. Bence değil. Hangi AB ülkesinde, tekdüze ve milyonlarca vatandaşın ihtiyacını karşılamayan, "Ben çocuğumun bu dersi almasını istemiyorum" diyen velilere bir seçenek sunmayan "zorunlu din dersi" var? Babacan ne yapıyor? Hangi AB ülkesinde, "yaradılış inancı"nın tümüyle "ampirik veriler"e dayanan biyoloji ders kitaplarında "karşı görüş" olarak yer almasını isteyen bir eğitim bakanı var? Onun için, Müzakere Pozisyon Belgesi'nde Türk eğitim sisteminin laik olduğuna dair vurgu kesinlikle "gerekli"ydi. Olmaması ise laik rejimimiz hakkındaki kuşkuları körüklemekten başka bir işe yaramayacak. Bu nedenle, Sayın Babacan "konunun erbabı" olanların önerilerini azımsayacağına onlara kulak verirse "AB perspektifi"ne çok daha faza hizmet etmiş olacaktır. Tabii bu perspektife gerçekten inanıyorsa... semihi@cnnturk.com.tr 'Laiklik' gerekli