Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Erdoğan'ın, "DTP'yi kastettim" demesine rağmen, PKK'yı kastetmiş gibi algılanan "Silahı bırak, masaya gel" çağrısı ise, Türkiye'yi gererek, bu türbülansı daha da artıracağa benziyor. Zira, bu yaklaşımın Türkiye'de kabul görmesi mümkün görünmüyor. Süleyman Demirel'in "realite"sini tanıdığı, Başbakan Erdoğan'ın ise "sorun" olduğunu kabul ettiği -fakat ikisinin de çözüm üretemedikleri- "Kürt meselesi"nin Batı ile ilişkilerimizde tekrar ciddi türbülans yaratacağına dair işaretler artıyor. Oysa Batı bu yaklaşımı "makul" sayıyor. Tabii, PKK'nın, IRA veya ETA gibi "Silahlara veda" demesi koşuluyla. Özetle karşımızda, Başbakan Blair'in, "Barışı sağlayacaksa, silahını bırakması şartıyla, şeytanla bile görüşürüm" veya İspanya Başbakanı Zapatero'nun, süresiz ateşkes ilan ettiğini açıklayan ETA ile -üstelik meclis onayıyla görüşmeyi kabul ettiği bir Avrupa var. Bu yaklaşım "Kürt meselesi"nin terör platformundan siyaset platformuna taşınması anlamına geliyor. Türkiye'de de zaten bu yüzden, "Terörü siyasallaştırmaya çalışıyorlar" argümanı giderek güçleniyor. Bu bile, PKK silahı bıraksa dahi, herhangi bir Kürt partisiyle masaya oturma ihtimalinin sıfıra yakın olduğunu gösteriyor. Batı 'makul' buluyor Öte yandan, "Kürt krizi"nin önce ABD ile çıkacağını gösteren gelişmeler var. Örneğin, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson'un kısa bir süre önce Washington'da Türk gazetecilere yaptığı şu açıklamaya bakalım:"Güneydoğu'daki gelişmeleri bizim için izleyen Adana konsolosluğumuzdan rapor aldım. Güneydoğu'da uzunca bir süredir, muhtemelen yıllardır, yaşanan en ciddi toplumsal kargaşa var. Bu, bizim gözümüzü üzerinden ayırmamaya çalışacağımız bir konu. Yaklaşımımız hem güvenlik görevlilerini hem de bölge halkını sakin ve ölçülü olmaya çağırmak olacaktır." Wilson'un açıklaması Bu sözlerin özellikle, ABD ile askeri ilişkilerin "mükemmel" olduğunu savunan Genelkurmay'da infial yaratma potansiyeli ortada. Zira, Ankara "terörizm" derken ABD "toplumsal kargaşa"dan söz ediyor. Ayrıca, Adana Konsolosluğu'na rapor hazırlattığını ve gözlerini bu meseleden ayırmayacağını açıkça söylüyor. Bununla da kalmayarak "taraflar"a itidal tavsiye ediyor. ABD'nin, Kuzey Irak'taki PKK konusunda gösterdiği atalet ve Iraklı Kürtlerle derinleşen siyasi ilişkileri düşünüldüğünde, Wilson'un bu sözlerinin Türkiye'de hangi kuşkuları besleyeceğini tahmin etmek güç değil. 'Kuşkuları' besleyecek Nitekim, Erdoğan'ın önemli danışmanlarından Cüneyd Zapsu'nun, Washington'da yapılan bir toplantıda, "Hamas ziyareti tartışması" çerçevesinde, daha geçen gün, ABD yönetimine yakın kişilere "Siz de PKK ile görüşüyorsunuz" demesi iki ülke arasında artan gerginliği göstermeye yetiyor.Zapsu'nun sadece "ABD'nin gözden çıkardığı" AKP adına konuşmadığı da ortada. Çünkü Türkiye'de, ister asker, ister sivil olsun, Amerika'nın PKK'yı bir şekilde desteklediğine hemen hemen herkes artık inanmış durumda. Özetle, Batı ile, ama önce ABD ile, yeni bir Kürt krizinin kapıda olduğunu söyleyebiliriz. semihi@cnnturk.com.tr Gerginliğin göstergesi