Konu güncelliğini korumaya devam ediyor. Nitekim, "duayenimiz" Sami Kohen de dünkü yazısında "Dış politikada sapma mı var?" sorusunu sorma ihtiyacını duymuş. Dış politikada bir "yenilik arayışı"nın söz konusu olmadığını belirten Davutoğlu'nun söylediklerinden şöyle bir görüntü çıkıyor ortaya:Türkiye bugün NATO, Avrupa Konseyi ve OECD gibi uluslararası kuruluşların aktif üyesidir. Bu arada, 2010 yılına dönük olarak BM Güvenlik Konseyi üyeliği için bastırıyor ve büyük olasılıkla da bu geçici üyeliği alacak. Son yazım üzerine Başbakan Erdoğan'ın dış politika başdanışmanlarından Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu aradı. Yazımda, Erdoğan'ın Hartum'daki Arap Birliği zirvesine "onur konuğu" olarak katılmasına atıfla, "AB'den soğuyan hükümet dış politikada yeni arayışa mı girdi?" sorusunu sormuştum. Türkiye aynı zamanda, "Gelişen Ülkeler Grubu" D-20'nin üyesi ve "Gelişmiş Ülkeler Grubu" G-8'in gözlemci üyesidir. Bölgesel düzlemdeyse, Ortadoğu, Orta Asya, Güneydoğu Asya ve Kafkas ülkelerinden oluşan Ekonomik İşbirliği Örgütü ECO'nun kilit üyesidir. Bu arada, "Afrika Devletler Örgütü" OAS'ye gözlemci olarak giren Türkiye, eski üyesi olduğu İslam Konferansı Örgütü'nün (İKÖ) Genel Sekreterliği'ni almış olmakla, bu örgütteki etkinliğini de kritik bir dönemde artırmıştır. Öte yandan, AB üyeliğine aday olması, Türkiye'nin "medeniyetleri uzlaştırma potansiyelini" ortaya koymaktadır. ECO'nun kilit üyesi Erdoğan'ın Arap Birliği zirvesine bir Türk başbakanı olarak ilk kez katılmasına bu sayılanlar göz ardı edilerek bakılacak olursa, bir "eksen kayması" izlenimi doğabilir. Ancak, "ağaçlardan" ziyade "ormana" bakılacak olursa, gerçek görüntü ortaya çıkar.Öte yandan, Arap Birliği'yle yakın ilişkilerini geliştirmesi Türkiye'nin çıkarlarıyla örtüşmektedir. Örneğin, Arap ülkelerinin de Irak'ın dağılması ihtimaline endişeyle baktıkları düşünülürse, Türkiye'nin bu ülkelerle yakın işbirliği içinde olmasının mantığı görülür.Davutoğlu, "İslam eksenli dış politika arayışı" spekülasyonlarına karşı bir hatırlatmada da bulundu. Arap Birliği'ne mensup ülkelerin yönetimlerinin ağırlıklı bölümünün İslami köktendincilikle aktif bir şekilde mücadele ettiklerini söyledi. Çıkarlar örtüşüyor Bu arada, Davutoğlu'ndan olmasa da, başka üst düzeyli yetkililerden duyduğum bir argümana da işaret etmek isterim. Buna göre, "Şii İran"ın nükleer silahlara sahip olması olasılığı Sünni Arap rejimlerini de rahatsız ediyor. Türkiye'nin de bu olasılıktan memnun olmadığını askeriyemizin üst kademesi zaten açıkça ifade ediyor. Hal böyle olunca, Türkiye'nin -İran'ın herhangi bir statüyle katılmadığı- Arap Birliği'yle ilişkilerini geliştirmesinin bir başka mantığı da ortaya çıkıyor.Uzun lafın kısası, Davutoğlu ve diğer yetkililere göre Türkiye'nin dış politikasında bir "eksen kayması" yok. Ankara da dış politikada "yeni arayış" içinde değil, uluslararası örgütlerde "etkinlik artırma arayışında." semihi@cnnturk.com.tr Eksen kayması yok