Burada hedefteki ilk kişi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'tür. Kendisinin özellikle Annan Planı sürecinde ve AB reform paketlerinin kabulü sırasında oynadığı sağduyulu rolün bazı kesimlerce kolay hazmedilemeyeceği anlaşılıyor. Hedefteki ikinci kişi ise Hilmi Paşa'dan görevi devralacak olan Yaşar Paşa'dır. Ona da, "Sakın Hilmi Paşa gibi olma. Kodun mu oturtacaksın ha!" denmeye çalışılıyor, ki bu yakışıksızdır. Kendisinin böyle bir kişi olmadığı da görülecektir. Erman Toroğlu'nu tanımam. Kendisiyle polemiğe girecek de değilim. Ancak, dile getirdiği "Ben demokrat bir Genelkurmay Başkanı istemem. Asker kodu mu oturtacak" sözlerinin bir "taban"ı olduğunu biliyorum. Onun için konuyu bu zeminde ele alacağım. Hilmi Paşa'ya dönük, "fazla demokrat, fazla beyefendi" eleştirisi epeydir ortada dolaşıyor. Bu vasıfların herhalde bir tek Türkiye'de eleştiri konusu olması mümkün. Uzun süre dış görevlerde bulunmuş olması ise hep bir "zafiyet" olarak gösterilmeye çalışıldı. Ancak, bunun Türk Silahlı Kuvvetleri açısından ne denli mantıksız bir yaklaşım olduğu pek düşünülmüyor. Ordumuzda yükselmenin temel vasıflarından biri de dünyayı kavrayarak ona göre hareket etmektir. Subaylarımızın birçok özel okuldan bile daha donanımlı ve kapsamlı olarak aldıkları genel eğitim de bu noktadan hareket eder. "Efendilik" ise bu eğitimin özünde vardır. Genç subayların arzuladıkları dış görevlere gelince, bu bir "zafiyet"in göstergesi değildir. Nitekim, bu görevlere başarılı olanlar gider. Bu sadece Türkiye'de olur Öte yandan, Genelkurmay başkanlarının önemli açılışlarda ve savunma içerikli konferanslarda yaptıkları çok sayıda konuşma, "Savunma ve Havacılık" gibi dergilerde de çok sayıda yazıları vardır. Bunların hepsi TSK adına bir çizgiyi yansıtır. Büyük çoğunluğu arşivimdedir. Bunlarda "kodum mu oturturum" zihniyetine rastlamak pek mümkün değildir. Aksine, geçerli olan, "rasyonel" ve "geniş perspektifli" bir yaklaşımdır. "Kodum mu oturturum" zihniyetini benimseyen rütbeli askerler elbette ki var. Bunu önceden çeşitli vesilelerle yaptıkları, fakat artık arkası kesilmiş gibi görünen, açıklamalardan biliyoruz. Son olarak bir "Bombacı Paşa" ile de tanışmış olduk. Geçmişte üç "fiili", bir de "sanal" darbe yaşamış bir ülke olarak bu şahısların özlemleri bellidir. Gerek siyasi âlemde, gerek medyada "teşvikçiler"i de az değildir. Ancak, bu şahısların "silsilei meratip" içinde nereye kadar yol aldıkları da ortadadır. 'Kodum mu oturturum' zihniyeti TSK'nın rehberi Atatürk'tür. Andrew Mango, uzmanlarca "en kapsamlılarından biri" diye nitelenen Atatürk biyografisinde şunu yazar (tercüme benimdir):"Atatürk, yetenekli bir komutan, kurnaz bir politikacı ve gerçekçiliği en üst kademede tutan bir devlet adamıydı. Ancak, bütün bunların üstünde, bir Aydınlanma Çağı adamıydı."Şevket Süreyya Aydemir de aynı kanaattedir. Onun için, Atatürk'ün rehberliğinde yürüyenlerin "demokrat" ve "beyefendi" olmalarından başka bir şey düşünülemez. "Kodu mu oturtanlar"ın en üst kademelere yükselmelerinden ise memlekete bir hayır gelmedi ve gelemez. semihi@cnnturk.com.tr Atatürk'ün askeri demokrattır