Hatırlamakta yarar var. Türklerden nefret ettiklerini her fırsatta belli eden Fransızlar, aslında kendi sosyologlarınca yapılan araştırmalarda bile "en az sevilen milletler" arasında görünüyorlar. Nedenleri de çoğu kez "kibir" ve "riyakârlık" gibi faktörlere bağlanıyor. Fransa'nın "ahmakça" olduğu dünya genelinde kabul edilen "Ermeni soykırımı" adımı, projektörleri bu ülkeye çevirdi. Aklı başında olan herkese göre, Fransa sadece "fikir özgürlüğü"ne darbe indirmekle kalmadı. Yer yer leş kokan kendi tarihini de görmezlikten gelerek bu adımla Fransız riyakârlığını yeniden gözler önüne serdi. Hal böyle olunca, "Fransa başkalarına öğütlediği 'bellek çalışmasını' kendisi yapıyor mu?" yorumları da peş peşe gelmeye başladı. Dikkatler sadece Cezayir konusuna dönmüş de değil. Fransızların Nazilere verdikleri destekten, bu ülkenin Güneydoğu Asya'da işlediği suçlara kadar her şey sorgulanıyor. Ancak, Fransız riyakârlığını açığa vuran en önemli örnek, sömürgecilik döneminde -ve özellikle Kuzey Afrika'da- yaptığı "iylikler"in öğretilmesini yasayla zorunlu hale getirmeye çalışmasıydı. Bu zorunluluk geçen yıl uygulanamadan kaldırıldı. Ama Fransızların "hidayete erip doğruyu görmelerinden" dolayı değil. Konunun bir "iç sorun" haline gelme eğilimi göstermesinden dolayı. Nazilere verilen destek Zira bu yasa hem Arap asıllı Fransızların infialine neden olmuş, hem de saygın Fransız tarihçilerinin itirazlarıyla karşılaşmıştı. Bu arada, Cezayir Devlet Başkanı Buteflika'nın Fransa'yı "soykırım" ile suçlaması da etkili olmuştu. Paris'in Buteflika'ya resmi yanıtı ise "Tarihi tarihçilere bırakalım" olmuştu ki, bunu da burada hatırlatmadan edemiyorum. Riyakârlığı gösteren bundan iyi bir örnek olamaz. Bunları göz önünde bulundurursak, Cumhurbaşkanı Chirac'ın Başbakan Erdoğan'ı arayarak, "Bu tasarı kabul edildiği için çok üzgünüm. Yasallaşmaması için elimden geleni yapacağım" demesini niçin kuşkuyla karşılamamız gerektiğini de anlarız. Soykırımla suçlandılar Bu çerçevede şuna işaret etmekte de yarar var: Financial Times'a göre, söz konusu tasarının yasallaşmasının bu yıl zor olacağını kabul eden muhalefetteki Sosyalistlerin lideri François Hollande, gelecek yıl yapılacak genel seçimleri kazanması halinde bunu kesin olarak gerçekleştireceğini söylemiş. Le Monde gazetesi de, gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri adaylarından Nicholas Sarkozy ile Segolene Royal'in bu yasayı desteklediklerini yazdı. Demek ki, bu iş burada bitmiş değil. Er veya geç karşımıza tekrar çıkacak. Karşımıza yine çıkacak Peki bu durumda Türkiye ne yapmalı? Aslında "akılcı" olarak yapabileceği tek bir şey var. Cümle âlem Fransa'nın "yanlış yolda" olduğunu söylerken, Türkiye "doğru yolda" olduğunu göstermeli. Bunun için, "Kerinçsiz faktörü"nün "dayanılmaz cazibesi"nden sıyrılarak, fikir özgürlüğü yolunda ikna edici adımlar atmalı. Bu açıdan Fransa'dan iyi olduğunu ortaya koyabilmeli. Fransa'ya da zaten bundan iyi misilleme olamaz. Yoksa bu işin boykotlarla bir yere gideceği yok. sidiz@milliyet.com.tr İkna edici adımlar atılmalı