Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AB Dönem Başkanı Finlandiya, Helsinki'de bu hafta sonu yapılmasını istediği Kıbrıs zirvesinin iptal edildiğini duyurdu. Finli yetkililer, "toplantının 'formatı' konusundaki görüş ayrılıklarını" buna gerekçe gösteriyorlar.Özetle, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ı toplantıda kendisiyle "eşit statüde" görmek istemeyen Rum lideri Papadopulos, muhatabının Türkiye olduğunu iddia ederek Helsinki'ye gitmeyi reddetti. Avrupa Birliği'nin Kıbrıs sorununa girme çabaları daha ilk etapta kayaya çarptı. Sorunu bilenler açısından bunda bir sürpriz yok. Sorunu iyi etüt etmemiş olanlar ise "hayal kırıklığı" yaşıyorlar. Türkiye de haklı olarak -Kıbrıs'ta "garantör ülke" olan Yunanistan'ın Helsinki'ye çağırılmadığına işaret ederek- bu daveti kabul etmedi. Yoksa, toplantının formatı "dörtlü" olsaydı ve işin içinde bir yerde BM'de bulunsaydı, Ankara bu öneriye sıcak bakardı. Açıkça konuşmak gerekiyorsa, Finlandiya bu işi yüzüne gözüne bulaştırdı. Konunun inceliklerine vakıf olsaydı, bu "format" meselesinin sorunun özüyle ilgili olduğunu bilirdi. AB Dönem Başkanlığı gibi önemli bir görev bu kadar ciddi bir konuda bu tür hataları kaldıramaz. Finlandiyalı diplomatlar "amaçlarının Kıbrıs sorununu çözmek değil, Türk-AB ilişkilerinde bir 'tren kazası'nı önlemek" olduğunu söylüyorlar. Güzel de, sorunun özüne matuf ve aslında BM'yi ilgilendiren konulara niçin girdiler o zaman? BM de bulunsaydı "Tren kazasını" önlemek için amaç Türk limanlarının Kıbrıs Rum gemilerine açılması ve Kıbrıslı Türklerin üzerindeki ekonomik izolasyonun kaldırılması ise, o zaman Maraş'ın bu pakette ne işi var? Hadi, bunu da bırakalım; Rumlar Maraş gibi büyük bir "hediyeyi" hak edecek ne yaptılar ki? Ayrıca, Rumlara böyle bir "hediye" öngörülürken, Türklere karşı bu cimrilik ne oluyor? Ercan Havaalanı'nın uluslararası uçuşlara açılması niçin Türklere "teşvik edici bir hediye" olarak düşünülmüyor? Finlilere göre yanıtı kolay. "Çünkü AB üyesi Rumlar bunu bloke ediyorlar. Bu nedenle yapılabilecek bir şey yok." Peki, gerçekten öyle mi? Hoşa gitmeyen sağcı bir partiyi işbaşına getiren Avusturya'ya veya aşırı sağcı bir partiyi koalisyona dahil ettiği için Polonya'ya siyasi baskı uygulayan AB, "oyunbozanlığı" defalarca kanıtlanan Rum kesimine niçin baskı uygulamıyor? Rumlar ne yaptılar? Niçin, "Artık AB üyesisiniz. Dar milliyetçi perspektifi bırakın, Avrupalı gibi düşünün" diye Rumların üstüne gitmiyor da, sanki bu son süreci de Türkler engelliyormuş havasının Batı'da yayılmasına imkân veriyor? Sözü bugünlerde çok edilen "tren kazası" olacak mı, bunu yakında göreceğiz. Şayet olursa, AB Kıbrıs sorununu esas o zaman tanıyacak. Zira, kucağında çözümsüz bir uluslararası sorunla kalacak. Bu arada, yabancılaştırdığı Türk tarafının, sorunun çözümü açısından kendisine yardımcı olması için bir nedeni de olmayacak. AB bunu istiyorsa, o zaman buyursun ve Papadopulos'u pohpohlamaya devam etsin. Diyecek başka bir şey yok. Yok, gerçekten iyi niyetliyse -ki Finlandiya'nın çabasının iyi niyetli olduğunu düşünüyoruz- o zaman bu işi çok daha bilgili bir şekilde yapması lazım. sidiz@milliyet.com.tr Türkler engelliyor havası