Başbakan Erdoğan'ın, "İkinci bir ihlalde Amerikan uçaklarını vururuz" şeklinde yorumlanmaya son derece müsait olan sözler sarf etmesi de gelinen noktayı özetlemeye yetiyor. Yaşar Paşa'nın sözleri Erdoğan'ın sözleriyle yan yana konduğunda, 50 yıldır "hayati" sayılan bir ittifak ilişkisinin şu sıralarda çok farklı ve içinde husumet tohumlarını barındıran bir düzleme taşınmakta olduğunu söylemek yanlış olmaz. Zamanında önemli görevlerde bulunmuş olan emekli askerlerden, Türkiye'nin NATO'dan çıkması yönünde gelen telkinleri ise "boş sözler" olarak değerlendirmemek lazım. ABD karşıtlığının Türkiye'de hemen hemen her kesime sirayet ettiğini düşünürsek, bu yaklaşımda birçok kişi açısından ters bir durum yok. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın ABD'yi "PKK'yı destekleyen Iraklı Kürtleri cesaretlendirmekle" suçlamasının ardından, şimdi TSK ile Amerikan ordusu arasında yaşanan "hava sahası ihlali" gerginliği, Türk-Amerikan ilişkilerinin giderek kötüleştiğini gösteriyor. Buna benzer görüşlerin hâlâ işbaşında olan ve her kademede görev yapan birçok subayımız tarafından paylaşıldığını da tahmin etmek güç değil. Türk-Amerikan ilişkilerinin temelinde esas itibariyle askeri ilişkilerin yattığını daha önce yazmıştık. Geriye doğru bakıldığında da zaten Truman Doktrini'nin hayata geçirilmesinden bu yana bunun böyle olduğu kolaylıkla görülür.İster savunma sanayi düzeyinde, ister ikili "operasyonel" konularda, isterse çok taraflı "operasyonel" konularda olsun, TSK ile Amerikan ordusu yarım asırdan fazla bir süre için adeta iç içe yaşamıştır. Birçok subayımızın Amerikan askeri okullarında ve karargâhlarında eğitim gördüğü ve NATO çerçevesinde Amerikalı askerlerle birlikte çalıştığı da sır değildir. Bu yüzden Türk-Amerikan ilişkilerindeki askeri boyutun zayıflamasının, ikili siyasi ilişkilerin alışageldiğimiz anlamını da değiştireceği ortadadır. Temelde askeri ilişkiler yatıyor Her iki ülkenin diplomatları şu sıralarda bu olumsuz gidişi durdurmak amacıyla ciddi bir şekilde çalışıyorlar. Bu da zaten diplomatların temel görevidir. Ancak Türk-Amerikan ilişkilerindeki gelişmelerin diplomatları aşan ve kendi dinamikleri içinde ilerleyen bir mecraya girdiğini görüyoruz. Türkiye'deki gergin seçim ortamı ile Washington'da Irak konusunda yaşanan ciddi kafa karışıklığı ve bununla bağlantılı sert tartışmaların da ikili ilişkilere olumsuz yansıyacağı kesin.Kanımca işlerin bu noktaya gelmesinin sorumluluğu esas itibariyle Amerikan tarafındadır. Genelde 50 yıl sağlam duran bir ittifak ilişkisine bakarak Türkiye'yi her konuda "çantada keklik" olarak görmesi büyük bir hataydı. Türkiye'yi PKK gibi hayati bir konuda "oyalanabilecek" bir ülke olarak görmesi ise daha da büyük bir hataydı.Oysa Türkiye ile ilgili değerlendirmelerini gerçekçi bir zeminine oturtmuş olsaydı, "stratejik" bir ilişki söz konusu olsa bile, Türkiye'deki kolektif güdünün her zaman ülkenin kendi ulusal çıkarlarından yana işleyeceğini bilirdi. Washington'un bunu anlamamış olması, Türkiye ile ilişkilerini şimdi belirsiz ve tehlikeli bir geleceğe doğru sürüklüyor. sidiz@milliyet.com.tr Sorumluluk ABD tarafında