İsrail'in önde gelen gazetelerinden Haaretz'in güvenlik analisti Amir Oren, 25 Ocak 2002 tarihli yazısında, Varşova Gettosu'nda ayaklanan Yahudilere karşı Nazilerin uyguladıkları taktiklerin Cenin'deki Filistinlilere karşı uygulanmasını isteyen "kıdemli bir subayın" sözlerine yer vermişti. İsrailli şair Yitzak Laor da, "London Review of Books" için 9 Mayıs 2002'de yazdığı "Cenin'in Ardından" başlıklı yazısında, bu subayın düşüncesinin "münferit" olmadığını belirterek şöyle demişti: "(Söz konusu subayın) birçok silah arkadaşı, bugün İsraillileri kurtarmak için, kendi soylarından olan insanların kurban olduğu o korkunç savaşta edinilen bilgilerin kullanılmasını doğru buluyor."Ancak, bir şeyin de iyi anlaşılması gerekiyor. İsrail'in bu taktiklerini yadırgamamız, Hamas ve Hizbullah'ın taktiklerini "anlaşılır" kılmıyor. Masum insanları işlerine, evlerine veya sevdiklerine götüren bir otobüsü havaya uçurmak da insanlığın hiçbir tanımına sığmıyor. İsrail'in "Nazi taktikleri" uyguladığını çağrıştıran yazıma Yahudi vatandaşlarımızdan ve Türkiye bağlantılı İsraillilerden tepki geldi. Fakat özür dileyecek değilim, çünkü bunu benden önce söyleyen İsrailliler var. Bunun adı da "direniş" olamaz, zira bu düpedüz "terörizm"dir. Bu nedenle Türkiye'nin bu taktiklere hoşgörüyle bakma lüksü yoktur. Halid Meşal'in zamansız Ankara ziyaretine de bu nedenle karşı çıkmıştık. Evet, doğrudur; Hamas seçimle geldi. Fakat ne terörden vazgeçeceğini, ne de İsrail'in yok edilmesine dönük yeminini bırakacağını söyleyebiliyor. Türkiye'de bunu "yerinde bir yemin" olarak görüp Hamas'ın taktiklerini beğenenlerin olduğunu biliyoruz. Ancak, İsrail'i tanıyan, onunla ciddi ilişkileri olan sorumlu bir ülke olduğumuza göre, hükümetin bu görüşe herhangi bir şekilde prim vermesi kabul edilemez. O zaman birileri de PKK terörünü Türkiye'ye "direniş" olarak dayatır ki, Batı basını PKK teröristlerini tekrar "gerilla" olarak tanımlamaya başladı bile. Şunu da bilmekte yarar var: Terörizmin başlıca hedefi, "devlet terörü"nü tahrik edip terör örgütüne duyulan sempatiyi artırmaktır. İsrail'in birçok kişi açısından şu anda yaptığı da budur. Ateş düştüğü yeri yakar. PKK'nın şehit ettiği askerlerimizin yakınlarının derin acısını paylaşıyoruz. Aksini düşünmek mümkün değil zaten. Kaldı ki, biz de geçmişte PKK'nın öldürdüğü bir dostumuzu gömdük. Ancak, "kolektif infial"in aklın önüne geçmesine izin vermemeliyiz. İsrail'in yaptıkları bizim için "emsal" olmamalı. Bu yüzden Dışişleri Bakanı Gül'ün "Körü körüne gövde gösterisinde değiliz" sözleri yerindedir. Dostumuzu yitirdik Aksine, sorumlu bir bölge ülkesi olarak, Türkiye'nin burada İsrail'e vereceği bazı insanlık dersleri olmalı. Gelecek kimi tepkileri öngörerek şunu da söylemek isteriz. Burada, "Türkiye hiçbir şey yapmasın" demiyoruz. Türkiye gerekeni yapmalıdır ve yapar. Ancak, bunu yaparken aklın rehberliğinden vazgeçmemeli. Atılan her adımın önü ve arkası çok iyi hesaplanmalı ki, amaç hâsıl olsun. Söylediğimiz budur. semihi@cnnturk.com.tr İsrail'e insanlık dersi