Lüksemburg'da yaşanan tansiyon bu hareketliliğin başlıca nedeni. Sorunun çözümüyle gerçekten ilgili olanlar bu işin böyle gidemeyeceğini anladılar. Zira, Türk-AB müzakerelerinin her aşamasında yaşanacak olan gerilim hem Türkleri Avrupa'ya karşı soğutuyor -ki bu AB'de herkesin işine gelmiyor- hem de Kıbrıs sorununu iyice açmaza itiyor. Kıbrıs konusuyla ilgili olarak bir hareketlilik gözleniyor. Yunanistan'ın bir "öneriler paketi" ile ortaya çıkacağı, BM Genel Sekreteri'nin de yardımcısı İbrahim Gambari'yi bölgeye göndereceği belirtiliyor. Bu arada diplomatik kulislerde, Washington ile Londra'nın, perde arkasından, Papadopulos'u daha "uyumlu" hale getirmeye çalıştıkları konuşuluyor. Rumların sorunu AB platformuna çekme gayreti, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerin Kıbrıs'ı Türkiye'ye karşı kullanmaları bir yana, birçok AB üyesi bu sorunun bir "AB sorunu" haline gelmesini istemiyor. AB'nin resmi pozisyonuna göre de sorunun çözüm yeri hâlâ BM. Bu arada farklı hesapları olan Washington da toplumlararası görüşmelerin yeniden başlaması için tarafları zorluyor. Kıbrıs konusunda görülen hareketliliği bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Peki, bu hareketlilikten bir şey çıkar mı? Esas soru bu. Önce Gambari'nin yapacağı temaslara bakalım. Türkiye ve KKTC bu gelişmeden memnun. Atina "memnun değilim" diyecek durumda olmadığı için, "memnun görünüyor."Rumlar ise hiç memnun değiller. Çünkü, son genel seçimlerinde de gösterdikleri gibi, meselenin BM'den alınıp AB'ye transfer edilmesini istiyorlar. Böylece, Türk tarafını istedikleri pozisyona zorlayabileceklerine inanıyorlar. Sorunun çözüm yeri BM Ancak masada, en azından şu aşamada, böyle bir seçenek yok. AB'nin Kıbrıs konusuyla daha çok ilgileniyor olması da bu durumu değiştirmiyor. Bu yüzden Papadopulos Gambari'nin ziyaretine soğuk bakıyor. Çünkü BM'nin eninde sonunda Annan Planı'na benzer bir belgeyi önüne koyacağını biliyor. Oysa bu planı kökünden reddettiği gibi, halkına da reddettirdi. Bu arada, Atina'nın getireceği çözüm önerilerine de kuşkuyla bakıyorlar. Çünkü, AB nezdinde ikna edici olması için, bu öneriler paketinin BM sürecine atıfta bulunarak Kıbrıslı Türkleri de kolluyor görünmesi gerekiyor. Yani, "limanlar" meselesinin "dar açısından" değil, Kıbrıs meselesinin "geniş açısından" bakıldığında, Rumlar aslında kendilerini çıkmaz yola soktular. Masada başka seçenek yok Bu arada, Atina'nın çıkaracağı söylenen önerilerin basına sızmış hali bile bizdeki "ret cephesi"ni harekete geçirdi. Nedeni, "Kıbrıs'ın son iki buçuk yıl içinde bulunduğu AB gerçeği"ne yapılan atıfmış. Fakat bu cümle şayet gerçekten varsa -bakış açısına göre değişir. Nitekim, Kofi Annan, BM açısından ortaya çıkan "AB gerçeğini" geçen hafta açıkladı. Türkiye'nin de üyesi olmak için çabaladığı bir örgüte Rum tarafının alınmış olmasının Kıbrıs çözümünü zorlaştırdığını söyledi.AB'nin de şimdi üstesinden gelmeye çalıştığı açmaz da zaten bu. Onun için, Yunan önerilerini görmeden bunları peşinen lanetlemenin diplomatik açıdan pratik bir yararı yok. Unutmayalım, Kıbrıs'ta gerçekten çözüm isteniyorsa esnek ve yapıcı olmak lazım. semihi@cnnturk.com.tr Ret cephesi harekete geçti