Daha önce alt komisyonda reddedilmiş olmasına rağmen, söz konusu tasarının 18 Mayıs'ta genel kurulda geçeceği söyleniyor. Peki, geçti diyelim, Türkiye ne yapacak? Alın size bir kehanet: Türkiye'de kıyamet kopacak. Gazeteler "Adieu France" manşetleri atacak. Büyükelçiler tekrar geri çekilecek. Resmi ziyaretler iptal edilecek. Fransız mallarını boykot etme tehditleri savrulacak. Ermeni soykırımı iddiasının reddini cezalandırmak isteyen Fransız milletvekilleri elbette ki ikiyüzlü davranıyorlar. Kendi tarihinizi "cilalamak" için yasalar çıkarmaya çalışırken, başkasının tarihini yasama yoluyla saptamaya kalkarsanız bu tür sıfatları hak edersiniz. Fakat bir süre sonra hayat normale dönecek. "Yaptırımsız" olan 2001 tarihli "Ermeni Soykırımı Yasası"nın Fransız Parlamentosu'nda kabul edilmesinin ardından aynen bu olmuştu. Nedeni ise iki ülke arasındaki karşılıklı maddi çıkar yumağı. Bu o kadar yoğun ki, ne Türk Silahlı Kuvvetleri (başta Oyak nedeniyle olmak üzere), ne kamu sektörü, ne de özel sektör Fransa ile köprülerin atılmasını göze alabilirler. Bu söylediğime kızanlar çıkacaktır. Ancak, öfkelerini kehanetimin doğru çıkıp çıkmayacağını görene kadar dizginlemelerini salık veririm. Burada başka bir hususun da altını çizmek gerekiyor. Murat Belge, Halil Berktay, Elif Şafak, Hrant Dink, Müge Göçek, Ahmet İnsel, Etyen Mahçupyan, Baskın Oran ve Ragıp Zarakolu Fransız Liberation gazetesinde çıkan bildirilerinde söz konusu tasarıya karşı olduklarını ortaya koydular. Maddi çıkarlar önemli Bunun, Fransız entelektüelleri üzerinde "düşündürücü", Ermeni lobisi üzerindeyse "şoke edici" bir etkisi olduğunu tahmin etmek güç değil. Söz konusu isimlere bakınca nedeni anlaşılır olmalı. Saygın Fransız tarihçilerine ülkemizin "vicdanını" temsil eden bu aydınlarımız da eklenince, söz konusu tasarı en azından "etik zemin"den mahrum kalmış oldu. Bu tasarı yasallaşıp ileride davaların açılmasına vesile olursa, bu etik çıkışlar, cezası istenen şahıslar için ahlaki destek mahiyetinde olacaktır. Oysa, Liberation'daki bildirinin altında örneğin Hikmet Özdemir, Yusuf Halaçoğlu, Doğu Perinçek veya Şükrü Elekdağ gibi isimler olsaydı, bunun ne Fransız aydınları, ne de konuyla ilgili olan Fransız kamuoyu üzerinde herhangi bir etkisi olurdu. Zira bu kişilerden hiçbiri, bugüne kadar, "Soykırım olmamıştır, ama olduğunu söyleyenlerin fikir özgürlüğü çerçevesinde bunu deme hakları vardır" dememiştir. Aynı kişilerin şimdi Fransa'ya karşı "fikir özgürlüğü" kartını kullanmaya çalışmaları da bu yüzden komik kaçmaktadır. Etik zeminden yoksun Şunu bilmekte yarar var. Tarih "mutlak" değil, "göreli" bir bilim dalıdır. Aksini iddia edenler ise, hangi ülkede olurlarsa olsunlar, aynı kefenin insanlarıdır. Bu nedenle, Fransa ile yaşanan bu krizin iğneyi kendimize batırma fırsatı sağladığını da düşünüyorum. İster Fransa için, isterse bizim için olsun, iş dönüp dolaşıp, "Fikirlerinden nefret etsem de bunları söyleme hakkın için ölmeye razıyım" diyen büyük Fransız düşünür Voltaire'e geliyor. semihi@cnnturk.com.tr İş yine Voltaire'e geliyor