Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Görüleceği gibi ilki "bencil" olduğu kadar "öznel" bir kavram. Zira, insanın kendisine karşı olan bir duyguyu, kişisel algılamalarına göre oluşturmasıyla ilgili bir durum söz konusu. Entelektüel kapasite ne kadar düşük ise "onur" algılamasının o denli az gelişmiş olması da, bu durumda, kaçınılmaz oluyor. Töre cinayetlerini ele alalım. Adam, "Kız kardeşimi öldürdüm, namusumu temizledim" diyor. Türk Dil Kurumu "onur" kelimesini, "İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis" olarak tanımlıyor. "İtibar" kelimesini ise "Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık, prestij" diye. Az gelişmiş kabile zihniyetine göre, "onur" böyle "kurtarılmış" oluyor. Ama bu eylem ile "itibar kazanılmış" olmuyor. Zira itibar, "nesnel" bir kavramdır. Bir insanın itibarlı olup olmadığını kendisi değil başkaları tayin eder. İnsanoğlu, diğer yaratıkların aksine, "aklen gelişme" kapasitesine sahiptir. Şu ana kadar ulaşabildiği "zihinsel mükemmeliyet" açısından, töre cinayeti işlemiş birisi için "itibarını kurtardı" demek de mümkün değildir. Durup dururken bu "semantik" konuya neden girdim? Girdim, çünkü geçen hafta Beyoğlu Adliyesi'nde yazar Elif Şafak hakkında görülen dava sırasında meydana gelenler bunları aklıma getirdi. Şafak davası akla getirdi "Türklüğün onuru" için ortaya atılan bir avuç insanın, koskoca Türkiye'nin uluslararası itibarına nasıl zarar verdiğini hep birlikte gördük. Oysa, Şafak'a hiç dokunulmasaydı, onu okuyan okuyacak, okumayan okumayacak, seven sevecek, sevmeyen de sevmeyecekti. Kısacası, mesele orada kalacak ve Türkiye, bu hoşgörüyü sergileyen bir ülke olarak, itibarını koruyabilecekti. Bu, tabii ki, 301'den bugüne kadar yargılanan herkes için geçerlidir. Türkiye'ye zarar verildi Ama olmadı. Bir avuç "onur mücahidi" sayesinde ülkemizin itibarı, cümle âlemin gözünde, yine ayaklar altına alındı. Türkiye tekrar, "hoşgörüsüz", "özgür düşünceye saygısız", "entelektüalizm düşmanı", özetle, geri kalmışlığın tüm unsurlarını barındıran bir ülke olarak tanıtıldı dünyaya. Bu "nesnel gerçek", elbette ki, kendilerini "öznel algılamalara" teslim etmiş olan "onur mücahitleri" için tasalanılması gereken bir husus değil. Zira onların derdi zaten "onur" ile, "itibar" ile değil. Tabii, bazıları, "Türkiye için önemli olan onurdur" diye düşünebilirler. Fakat "itibarın" da önemli olduğu düşünülüyor olmalı ki, Şafak'ın beraat etmesinin ardından hem Başbakan Erdoğan hem de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal "memnuniyet" ifade ettiler. Onur ve itibar Şafak'ın beraat etmesi, gerçekten de, Türkiye'nin itibarını - en azından şimdilik - kurtardı. "Şimdilik" diyorum, zira "onurumuzu kurtarmak" bahanesiyle ortaya atılanların, "itibarımızı sıfırlamak" için bundan sonra da hiçbir fırsatı kaçırmayacakları kesin. Tabii, insanoğlunun erişebildiği "zihinsel mükemmeliyet"in Türkiye'de tüm katmanlara yayılmasıyla, bu durum da değişecektir. 301 de kuşkusuz tozlu raflarda kalacaktır. Ama bunlar zaman alacak olan şeyler. Bu arada olan, itibarımıza olmaya devam edecektir. sidiz@milliyet.com.tr 301 tozlu raflara gidecek