Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

O yöreyi bilen kişiler olarak nelerin yanıp kül olduğunu düşündükçe kahroluyorduk. Teknemizin üzerine kilometrelerce ötedeki yangından kurum yağmaya başlayınca da felaketin boyutunu daha iyi anlamaya başladık. Gece karanlığının yangının ışığıyla aydınlanması ise gerçekten hüzün verici bir manzaraydı. Bu arada, iki gün boyunca birbirimize "Nerede bu yangın uçakları?" diye sorduk. Havadan bir müdahalenin olmamasını "düşünülemez" olarak gördüğümüz için, "Herhalde uçakları bu mesafeden göremiyoruz" dedik.Gene de, dumanın az olduğu bir sırada, "Buna havadan hemen müdahale edilirse söndürülür" diye düşünmüştük. Onun için, yangın gözlerimizin önünde büyüyünce, ciddi bir ihmalin söz konusu olduğunu düşünmeden de edemedik. Nitekim, yangın uçaklarının sayısındaki yetersizlik günlerdir yazılıyor. Bodrum'un Mumcular beldesindeki orman yangınını iki gün süreyle arkadaşımın teknesinden izledik. Az bir dumanın güneşi örten dev bir buluta dönüşmesini seyrettiğimiz için, yangını ilk ihbar edenler arasında olduğumuzu sanıyorum. Güllük'e bağlı "cennet köşemiz" Zeytinlikuyu'da bulunan Ankara Gazeteciler Sitesi'ndeki evime döndüğümde, yangını, komşularımdan, kıdemli gazeteci Varlık Özmenek ile konuştum. Çam ormanları ve zeytin ağaçlarıyla kaplı eşsiz yöremizin "Bodrumlaşmaması" için çaba sarf eden Varlık Abi bu konuda gözlerimi açtı. Bizim için "felaket" olan bu orman yangınlarının yöredeki "uyanıklar" için niçin öyle olmadığını anlamaya başladım. Varlık Abi'nin anlattıklarından böyle bir yangının bazıları için temsil ettiği "piyango" boyutu hemen netleşti. Her şeyden önce, ne kadar "yanmış" olsa da, büyük bir orman yangını, ardında gene de önemli miktarda ticari değeri olan kereste, odun ve kömür bırakırmış. Yani, "Canım orman kül olup gitti" söylemi mutlak anlamda doğru değilmiş. Yangın uyanıkları Buna ilaveten, yanan yüzlerce, hatta binlerce, hektarlık alanın temizlenmesinin, fakir köylüler ve iş makinesi kiralayıp çalıştıranlar için iş ve gelir olanağı yarattığı da aşikâr. Bunun ardından da, yanan ormanın yeniden "fidanlanması" işinin ihalesi gündeme geliyormuş ki, bu da ayrı bir "vurgun" demekmiş. Bu arada, şunu da söylemeliyim. "Ormanı PKK yaktı" argümanı, iyi bir neden gibi gelse de, buna buralarda o kadar çok inanılmıyor. Yangının çıkmasında önce "yerel nedenler" aranıyor.Bunları işittikten sonra benim için bir husus daha, bir nebze de olsa, açıklık kazanmaya başladı. Buradaki yerlilerin çevrelerini niçin bu kadar hoyratça kullandıklarını hep merak etmişimdir. Özellikle de, defalarca gördüğüm gibi, yanan sigara izmaritlerini arabalarından ormana doğru düşüncesizce atmalarına anlam verememişimdir. Zira, insanın önce kendi çevresine saygılı olmasını normal davranış biçimi olarak görüyorum. Varlık Abi'nin anlattıkları sanki bu duyarsızlığın bir nedenini de ortaya koyuyor. Arazi mafyasının varlığından tabii ki haberdarım. Ancak, bu ölçekteki bir çevre felaketinin yerel düzeyde çok boyutlu bir "piyango" olabileceğini açıkçası pek düşünmemiştim. O yangın uçakları da belki bu nedenle istenmiyor olabilir. semihi@cnnturk.com.tr Yangın vurgunu