Kısacası, Bush yönetimi burada, Ortadoğu'ya istediği düzeni getirme fırsatını yakaladığına inanarak ilerliyor. Bu durumda, Condoleezza Rice'ın bölgede bugün başlayacak olan temasları sırasında, Ortadoğu'daki kitleler tarafından, "aracı" veya "çözücü" olarak değil, "hasım" olarak görüleceği malum. Bu arada, Washington'un bölgeye "demokrasi ve insan hakları getirme" iddiasının boş bir taktik olduğu da iyice su yüzüne çıkmış bulunuyor. Hariri suikastı sonrasında bu açılardan sözde "gözbebeği" yaptığı Lübnan'ın tahrip edilmesine yeşil ışık yakması bunu sergilemeye yetiyor. İsrail'in Lübnan'a karşı acımasız saldırısını ABD ile eşgüdüm içinde yürüttüğü artık kesinleşti. Bu operasyonu destekleyen Washington'un, ateşkes çağrılarına karşı çıkarak, "İran ve Suriye sorunlarını da kapsayan geniş bir çözüm istiyoruz" demesi bunu kanıtlıyor. Batı'da zaten, İslam âleminin "dinen" demokrasi ve özellikle de insan hakları için gerekli sosyokültürel yapıya sahip olmadığı, Türkiye'nin ise, bir Müslüman toplumun bu konularda ancak belli bir noktaya kadar gidip ötesine geçemediğini gösterdiğine ilişkin "Neo-Huntingtonyen" görüşler (veya zırvalar) popülist düzeyde hızla yayılıyor.Bu da, İsrail'in Lübnan'a saldırısıyla ilgili vahim bir durumu açıklıyor. Kısacası, Batı kamuoyu, İsrail'in saldırılarına belli bir "anlayışla" bakıyor. Burada, 11 Eylül ile başlayan, Madrid ile Londra bombalarıyla gelişen ve karikatür krizi çerçevesinde Batılı ve Hıristiyan hedeflere dönük şiddet dolu saldırılarla doruğa çıkan bir algılamanın söz konusu olduğu aşikâr. Zırvalar hızla yayılıyor Özetle, Batı kamuoyu, "İslami terör ile bunu besleyen aşırı dincilere indirdiği darbe" nedeniyle -ortaya koyduğu utanç verici görüntülere rağmen- İsrail'i genelde destekliyor. Başka bir deyişle, İsrail burada, İslam adına sergilenen çeşitli barbarlıklar nedeniyle artan "İslamofobi" çerçevesinde, Batı'nın taşeronluğunu yapıyor. Bunu bildiği için de gönlü rahat bir şekilde ve herhangi bir vicdan azabı çekmeden ilerliyor. Onun için burada suçu tümüyle ABD'ye yüklemek, "büyük görüntü"yü görmezlikten gelmek olur. Bu durum, tabii ki, "Batı yanlısı, laik ve modern Türkiye'yi" de "iki arada bir derede" bırakıyor. Hamas ve Hizbullah gibi örgütlere sempatisini gizlemeyen bir partinin iktidarda olması ise Türkiye'nin işini daha karmaşık bir hale getiriyor. Türkiye'nin işi karmaşık Bu aynı zamanda, Türkiye'deki laik kesimin de geleneksel olarak katıldığı "Filistin yandaşlığı"nı aşıp farklı çağrışımları gündeme getiriyor. Nitekim, AKP ile "taban paylaşan" Saadet Partisi'nin Diyarbakır'da düzenlediği ve çok farklı bir Türkiye görüntüsü veren 40 bin kişilik mitingindeki Hamas ve Hizbullah yanlısı pankartlar da bu çağrışımı besledi. Uzun lafın kısası, bu örgütlerin tetikledikleri ve İsrail'in -Batı'nın dolaylı, ABD'nin ise doğrudan desteğiyle- derinleştirdiği bu krizden hem iç, hem de dış siyaseti açısından en çok etkilenecek olan ülkelerin arasında Türkiye'nin de bulunduğu görülüyor. semihi@cnnturk.com.tr Türkiye etkilenecek