Arap dünyasının etkin gazetelerinden Şark El Avsat'ın Genel Yayın Yönetmeni Tarık El Mohayed'e bakılacak olursa, işin odağında "İran sorunu" var. El Mohayed, Kral'ın ziyaretiyle ilgili, 8 Ağustos tarihli başmakalesinde, İran'ın bölgede yarattığı "rahatsızlığa" değinerek, bunun özellikle Suudi Arabistan açısından önlenmesi gereken bir durum olduğunu savunuyor. Ardından sözlerini şöyle bağlıyor: Kral Abdullah'ın Türkiye ziyareti, bölgedeki spekülasyon ortamını daha da canlandırdı. Yapılan analizlerin genelde "stratejik boyuta" taşınması ise bu ziyaretle ilgili farklı beklentileri ortaya koyuyor. "Tarih bize, İran'ı Şii yapan ve başkalarını da yapmaya çalışan Safevilerin ihtiraslarının Osmanlı İmparatorluğu tarafından engellendiğini öğretti. Öyle görünüyor ki tarih tekerrür edecek ve İran'ın siyasi emellerine engel olunacak."Epey iddialı olan bu sözler, kan ve gözyaşı arasında doğan "Yeni Ortadoğu"da, Türkiye'ye gıyabında, bazı önemli rollerin biçilmeye başlandığını göstermeye yetiyor. Ancak, bu tür dramatik spekülasyon bir yana, Dışişleri çevreleri Türkiye ile Suudi Arabistan'ın aslında birçok bölgesel konuda "tam mutabakat" içinde olduklarını belirtiyorlar. Önemli roller biçiliyor Başta da, tabii ki, Irak konusu geliyor. Irak'ın bölünmesi iki ülkenin de işine gelmiyor. Türkiye'nin, Kuzey Irak odaklı endişeleri gibi, Suudi Arabistan'ın da Güney Irak ve Şii odaklı büyük kaygıları var. Öte yandan, her iki ülke İran endeksli bazı güncel kaygıları paylaşıyorlarsa da, bu konuda temel bazı farklılıklar da var. Örneğin, Suudi Arabistan'ın aksine, Türkiye'nin İran ile ne bir "teolojik" tartışması, ne de petrol üretimi odaklı ve rekabete dayalı bir ilişkisi var. Geçmişte yaşanan bazı gerginliklere rağmen, Ankara ile Tahran arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kopma noktasına da taşınmadı. Şu anda da iki ülke arasında bir gerginlik söz konusu değil. Temel farklılıklar var Buna karşılık, önemli bölgesel ülkeler olarak Türkiye ve Suudi Arabistan'ın İran'ı uyarmaları mümkün. Şu sıralarda böyle bir uyarı da gerekiyor. Zira, Tahran'ın genel söylemi, içinde bulunduğumuz yüksek gerilimli ortam düşünüldüğüne, barış umutlarına fazla bir şey katmıyor. Bu tür bir işbirliği olasılığı da zaten, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki'nin, Kral Abdullah ayrılır ayrılmaz Ankara'ya gelmesinin sırrını çözüyor. Kral'ın ziyaretinin Tahran tarafından çok yakından izlendiği kesin. Zira İran'ın, Türkiye ile Suudi Arabistan'ı birlikte karşısında görmek istemeyeceği aşikâr. Tahran yakından izledi Öte yandan, Kral'ın ziyaretini en yakından takip edenler arasında kuşkusuz Washington'da vardı. Kral Abdullah ile Başkan Bush'un "el ele gezen can dostları" oldukları unutulmamalı. Washington, hayalindeki Ortadoğu açısından, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerinin "stratejik" olmasını ister. Böylece, iki temel müttefiki sayesinde Ortadoğu'daki "Amerikan ekseni"ni güçlendirmiş olur. Bu durum elbette ki İsrail'in de işine gelir. Bazılarına garip gelse de Ortadoğu'da işler işte böyle dönüyor. Kısacası, kimin eli kimin cebinde belli değil. semihi@cnnturk.com.tr Bush'un yakın dostu