İsrail'in, aşırı sağcı Turizm Bakanı Rehavam Zeevi'nin 2001'de öldürülmesinden sorumlu tuttuğu Filistinlileri ele geçirmek için Eriha'daki Filistin hapishanesine düzenlediği baskın, zamanlaması açısından dikkat çekiyor.Bakanı öldürülen bir ülkenin faillerin peşine düşmesi anlaşılabilir bir şey. Onun için İsrail'in bu son hareketi basit bir bakış açısından "haklı" görülebilir. Ancak, hapishane baskınındaki amaç gerçekten Zeevi'nin katillerini ele geçirmek mi, yoksa Hamas'ı seçen Filistin halkını cezalandırmak mı, işte o belli değil. Ortadoğu önce Hamas'ın seçim zaferi nedeniyle karıştı. Şimdi de İsrail seçimleri nedeniyle karışıyor. Bu durumda akla, demokrasinin bölgeye istikrar mı, yoksa kaos mu vaat ettiği sorusu geliyor. Görüntü bu şıklardan ikincisine işaret ediyor. Zira İsrail, Zeevi cinayetinin baş tertipçisi olarak aradığı ve önceki gün bastığı hapishanede bulunan Ahmet Saadet'in nerede olduğunu başından beri biliyordu. İsrailli yetkililer, suçu daha kanıtlanmamış olan Saadet'in, Filistin yönetimi tarafından serbest bırakılmak üzere olduğunu söylüyorlar. Ancak, bu doğruysa, serbest kaldıktan sonra nereye giderse gitsin, "Şin Bet"in Saadet'i "derdest etme" yeteneğine sahip olduğu biliniyor. Bu durumda, Filistinlileri tekrar aşağılayan bu tanklı toplu hapishane baskını niçin tam şu sırada yapıldı? İsrail 28 Mart'ta seçime gidiyor. Seçim yarışı ise "kötü" ve "berbat" arasında olacak. "Kötü"yü sağcı Ariel Şaron'un kurduğu ve şu anda başında "kıdemli şahinlerden" Ehud Olmert'in bulunduğu Kadima partisi temsil ediyor. "Berbat"ı ise, tüm dünyanın yakından tanıdığı Binyamin Netanyahu'nun başında olduğu Likud partisi temsil ediyor. Nerede olduğu biliniyordu Olmert, Şaron'un, İsrail'i işgal ettiği Filistin topraklarının bir kısmından tek taraflı olarak çekerek "ülkenin nihai sınırlarını çizme" planını sürdürmeye kararlı görünüyor. Ancak, bunun sağcı ve köktendinci Yahudi seçmenler arasında yarattığı tepkiyi biliyor. Olmert, ayrıca, sağcı seçmene, Filistin seçimlerini kazanan Hamas'ın önünü kesmeye çalıştığını göstermeye çalışıyor. Özetle, bu hapishane baskınına, "suikastçıları ele geçirme" girişiminden ziyade, İsrail seçimleriyle ilgili bir gelişme olarak bakmak mümkün. Zira mantık, Hamas'ın seçim zaferinden sonra herkesin çok "ihtiyatlı" olmasını gerektiriyor. Oysa İsrail, hesaplı bir şekilde, yangına körükle gitme yolunu benimsemiş bulunuyor. Seçim zaferinden bu yana herhangi bir saldırıda bulunmasa da, terörizmden vazgeçtiğini açıklamamakta ısrar eden Hamas da zaten misilleme vaadinde bulundu bile. Kısacası Ortadoğu, bu kez "demokrasiden" kaynaklansa da, "kaosa devam" diyor. Peki bundan "Demokrasi kötüdür" gibi ters bir anlam mı çıkıyor? Kesinlikle hayır! Zira demokrasinin burada bir suçu yok. Suç, hangi tarafta olurlarsa olsunlar, demokrasiyi demokratik olmayan farklı amaçlar için istismar edenlerde. semihi@cnnturk.com.tr Olmert, Şaron'un izinde...