Burada, hafta başında vefat eden eski Cumhuriyetçi Türk Partisi başkanı Özker Özgür'den söz etmek istiyorum. Adı gibi yaşamaya alışık olan "eski tüfek" Özgür, "Kıbrıs Kıbrıslılarındır" ve "Türkiye iç işlerimize karışmasın" çıkışları nedeniyle hem Ankara'da hem de KKTC'deki milliyetçi çevrelerde "hain" olarak görülen bir siyasetçiydi. Kıbrıs sorununa çözüm arayışları "derin dondurucuda" olabilir. Ancak adada, Türkiye'de yakından izlenmesi ve doğru değerlendirilmesi gereken önemli gelişmeler oluyor. Bu çerçevede Kıbrıslı Türklerin sadece "Türk" olarak değil, "Kıbrıslı" olarak da kimliklerini koruma çabasında oldukları gözleniyor. Rum kesimindeki partilerin liderlerinin neredeyse hepsinin cenazesine katılmaları, AKEL lideri Hristofyas'ın ise Özgür'ün toprağa verilmesi sırasında gözyaşlarını tutamaması, bazıları tarafından kuşkusuz "Bu ihanetin teyidi" olarak görülecektir.Oysa, burada bazı ayrıntıları gözden kaçırmamak lazım. Rum liderlerin KKTC topraklarında katıldıkları cenazede Özgür'ün tabutunun KKTC bayrağına sarılı olması, ayrıca çok sayıda Kıbrıslı Türk'ün de bu cenazede hazır bulunup gözyaşı dökmesi gibi.Dün, başta Turkish Daily News gazetesi genel yayın yönetmeni olan yakın dostum Yusuf Kanlı olmak üzere, tanıdığım bazı Kıbrıslı Türk arkadaşlarımı, "Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?" diye yokladım. KKTC bayrağına sarılıydı Yusuf, eski öğretmeni için (evet, Özgür aslen bir öğretmendi ve Öğretmenler Günü'nde toprağa verildi), "Kıbrıs büyük bir evladını kaybetti" dedi. Siyaseten ortanın sağında olan Yusuf'un bu sözü, konuştuğum Kıbrıslı Türk dostlarımın çoğunun ortak görüşüydü.Çoğu, sosyalist olan Özgür'ü, "hain" olarak değil, "ülkesini seven alçak gönüllü bir insansever" olarak hatırlayacaklarını söyledi. Kıbrıslı Türklerin en çok sevdiğim yanlarından biri de zaten bu. Siyasi görüşleri ne olursa olsun, kendi aralarındaki çekişmeler ne olursa olsun, içlerinden yetişmiş olan şahsiyetlere her zaman sahip çıkmaları gerçekten de takdir edilecek bir şey. Özetle, "Özker Hoca", Ankara'da olmasa bile, Kıbrıs'ta sevilen biriydi. Gerçekten de "hain" olsaydı, halk herhalde onun değil, kendisiyle aynı gün vefat eden ve aynı gün toprağa verilen Ulusal Birlik Partisi Genel Başkan Vekili Salih Miroğlu'nun cenazesine akın eder ve hissiyatını bu şekilde ortaya dökerdi. Kıbrıs evladını kaybetti Oysa hem Özgür hem de Miroğlu için KKTC Meclisi önünde ortak tören düzenlendi. Kıbrıs gazetesinin yazdığı gibi, "İki farklı çizgiden iki siyasinin meclis önündeki törende yan yana katafalka konmaları buruk bir görüntü yarattı." Başka bir ifadeyle, Kıbrıslı Türkler önceki gün sadece bir değil, iki "değerli evlatlarını" vakur, kavgasız ve slogansız bir şekilde toprağa verdiler. Bu cenazeler aynı zamanda, Kıbrıslı Türklerin "Kıbrıslı" olarak "siyasetüstü kolektif kimliklerini" de ortaya koydu. Türkiye'de işte bu "kimlik" yıllardır görmezlikten gelindi. Kıbrıslı Türklere sadece "Türk" gözüyle bakılarak bu insanların özel taleplerinin ve ihtiyaçlarının olabileceği düşünülmedi. Oysa, Annan Planı sürecinin de ortaya koyduğu gibi, burada "Kıbrıslı Türk" olarak kimliklerini sadece Rumlara karşı değil, bir yerde Türkiye'ye karşı da korumaya çalışan bir kardeş milletten söz ediyoruz. Kıbrıslı kardeşlerimizin "bağımsızlıklarına" gerçekten inanıyorsak, buna kızmak yerine sevinmemiz lazım. semihi@cnnturk.com.tr Cenazede buruk görüntü