Güney'in sadece Kuzey'e oranla değil, genelde son derece gelişmiş ve zengin bir yer olduğu hep söylenir. Ancak, "Lefkosia" sokaklarını gezerken, Rum kesiminin zenginliğinin biraz abartılmış olduğunu da anlıyorum. Burası elbette ki fakir bir yer değil. Ama bir Monako da değil.Açıkçası, izolasyonların kalkması ve kendilerine eşit ve adil davranılması durumunda Kıbrıslı Türklerin yakalayamayacakları bir durumu gözlemlemedim. Bu izlenimime dayanarak da, "Rumların çözümü bloke etmelerinin esas nedeni bu mu?" diye düşünmeden edemedim. ABD'nin Kıbrıs Büyükelçiliği tarafından düzenlenen gazeteciler sempozyumu için Rum kesimindeyim. Adanın Kuzey'ine çok gidip geldim. Ancak, Güney'e ilk kez geliyorum. Hal böyle olunca bu yazımda bazı izlenimlerime yer vermek istedim. Konuştuğum ve Güney'le şu veya bu şekilde yakından irtibatlı olan Kıbrıslı Türkler, iyi niyetli Rumların kendilerine "korumaya muhtaç azınlık" olarak, kötü niyetli Rumların ise "ikinci sınıf vatandaş" olarak baktıklarını anlattılar."Karşı taraftakine" böyle bakan bir zihniyetin, makul bir şansın tanınmasıyla o "karşı taraftakinin," nispeten kısa bir süre içinde, "bu taraftaki" düzeyi yakalayabileceğini bilmesi son derece huzursuz edici olsa gerek. İkinci izlenimin ise, tanıştığım Rumların, "işgalci" diye görmelerine rağmen, Türkiye'ye olan büyük meraklarıyla ilgili. Kıbrıs'ta, en azından insani düzeyde atılan ve beraberinde belli bir "normalizasyon" getiren adımlar arttıkça, Türkiye'yi ziyaret eden çok sayıda Rum görecekmişiz gibi bir izlenim edindim açıkçası. Rumların huzursuzluğu Üçüncü izlenimime gelince -ki bunu da Rumlarla yaptığım konuşmalardan edindim-, bu da AB üyeliğinin Rum kesimini daha şimdiden değiştirmeye başlamasıyla ilgili. AB müktesebatının buraya iyice yayılmasıyla, Rumların eski alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda kalacaklarından çok söz ediliyor. Bunu ise bazıları olumsuz buluyor. Çünkü, Türkiye'ye karşı kullanılacak bir araç olarak gördükleri AB üyeliğinin, aynı zamanda, Rum kimliğini zaman içinde zayıflatacağını düşünüyorlar. Kimliklerinin sulandırılmasıyla da Rum toplumunun düşmanlarına karşı zayıf düşeceğine inanıyorlar. Yani, Türkler gibi, Rumların da "büyük potada erime ve kaybolma" korkuları olduğu anlaşılıyor. Öte yandan, buradayken beni en çok sevindiren şey, Rum kesiminden BM kontrolündeki ara bölgeye geçerken, sınırda konmuş olan ve sözü, "Barbar Türkler" demeye getiren büyük resimli panolarla ilgiliydi. Bunların çürümeye başladıklarını görmek beni son derece memnun etti. Potada erime korkusu Yanımdaki Rum gazeteci arkadaşa "Bu panolar yenilenmiyor mu?" diye sorduğumda, "Aman bırak şu panoları! Bunları bir deli koydu buraya ve kutsalmış gibi kimse dokunamıyor. Ama gördüğün gibi, zaman sorunu kendiliğinden hallediyor" dedi.Dayanamadım, "Acaba, Kıbrıs'ta çözümü bloke edenleri bekleyen son da bu mu olacak?" diye sordum. Gülüşerek, ara bölgedeki Ledra Palas'ın yolunu tuttuk. semihi@cnnturk.com.tr Zaman sorunu hallediyor