İri yarı yapılarına rağmen, Alman Rottweiler köpekleri doğal olarak saldırgan değiller. Ancak, saldırdıklarında epey zarar verirler. Neye kızıp saldırdıkları ise her zaman belli olmaz. Bu yüzden, Rottweiler beslemek isteyenler uyarılır. Bu lakabın yeniden kullanılması, Papa'ya Batı'da da duyulan kızgınlığı yansıtıyor. "Ulvi konum"una yakışmayan söylemi sayesinde temsil ettiği kuruma gölge düşürdüğüne inanılıyor. İngiliz Guardian gazetesi de önceki gün yayımladığı başmakalesinde bunun altını çizdi. 16'ncı Benedictus'un, bir önceki Papa'nın aksine, dinlerarası diyaloğu önemsemediğini belirterek şunları yazdı:"Burada söz konusu olan, farklı dinlere fazla sempati beslemeyen bir adamdır... Papalığın gereği olan 'aracılık' görevini terk eden Papa, Ortaçağ fantezileri uğruna silaha sarılmışa benziyor... Böylece, sadece birkaç ay zarfında, dünyanın iki önemli inancına mensup kişileri rencide etmeyi başardı." Hayır, Papa'ya hakaret etmiyorum. Kendisine olmasa da makamına saygı göstermek durumundayız. Rottweiler'lara da bir kastım yok. Papa 16'ncı Benedictus'un, kardinal olduğu günlerden kalma böyle bir lakabı var. Müslümanları sokağa döken sözlerinden sonra Papa'nın bu lakabı Batı basınında tekrar canlandırıldı. Ardından da şunları ekledi:"Papa'nın kişisel otoritesi, onarılmaz şekilde zarar görmüştür. Bundan sonra kendisini, global düzeyde ahlaki otoritesi olan bir barış adamı olarak nasıl tanıtabilir? Öyle anlaşılıyor ki, Katolik Kilisesi modernitenin gerekleriyle başa çıkmakta yine başarısız kalıyor." Papa'nın "birkaç ay zarfında rencide ettiği" diğer dinin mensupları ise Yahudilerdir. Kısa bir süre önce ziyaret ettiği Auschwitz'deki Nazi ölüm kampında anti-semitizmden söz etmemiş, Yahudilerden de özür dilememişti. (Oysa, bir önceki Papa Haçlı Seferleri'nden dolayı Müslümanlardan özür dilemişti.)Alman olan 16'ncı Benedictus, o korkunç kampı, "Hıristiyanlıktan uzaklaşmanın eseri" olarak tanıtmaya çalışmıştı. Nazileri ise neredeyse, "uzaydan gelen yaratıklar" sınıfına sokarak, bu partiye doğrudan veya dolaylı destek veren milyonlarca Almanı "kader kurbanı" olarak göstermeye gayret etmişti.Papa, on yıl önce de "Kardinal Joseph Ratzinger" olarak, Budistlere büyük hakarette bulunmuştu. Bu hoşgörü dinini, "otoerotik ruhanilik" olarak, yani, bir tür "zihinsel mastürbasyon" olarak tanımlamıştı. Bunlar bir din adamının söylememesi gereken şeylerdir. Söylendiği ölçüde de söylenenin itibarını yok eder. Ayrıca, temsil ettiği kurumu derinden sarsar. İslam âleminde de aslında bu tür provokatörlerden geçilmiyor. Papa'nın tahrik edici sözlerinden sonra yaptıkları saldırgan çağrılarla da zaten tek tek ortaya çıkıyorlar. Böylece, din adına hareket eden tahrikçilerin dünyayı karıştıracakları gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Peki, bunun panzehiri nedir? Nesnel, hümanist ve laik olan demokratik bir eğitim sistemi. Başka hiçbir şey değil. Yoksa, ister Papa, ister gözü dönmüş bir güruhu harekete geçiren cahil bir imam olsun, "Ortaçağ fantezileri"ne kapılıp ortalığı karıştıranların sayısı artacaktır. sidiz@milliyet.com.tr Yahudilerden de özür dilemedi