Başbakan Erdoğan'ın İsrail gezisi öncesinde Milliyet'e konuşan İsrail'in Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi, söyleşisi sırasında önemli bir "ironi"ye işaret etti. Avivi, Türk-İsrail siyasi ilişkileri açısından "en gergin" yıl olarak tarihe geçen 2004 yılının, aslında, iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin doruğa çıktığı yıl olduğunu vurguladı. Büyükelçi Avivi, Türkiye ile olan karşılıklı dış ticaretlerinin 2 milyar doları aştığını kaydederek, bu rakamın koskoca Rusya ile olan ticaretlerinin tam iki misli olduğunu belirtti. Avivi, bu rakama savunma sanayii alanındaki işbirliğini dahil etmediğini de vurgularken, Kudüs'te konuştuğumuz İsrailli yetkililer, Türkiye'yi her yıl ziyaret eden 400 bini aşkın İsraillinin adam başına bıraktıkları yaklaşık bin doların da bu rakama dahil olmadığını söylediler. Rusya'nın iki katı Bu rakamlardan da anlaşılacağı gibi, Türk-İsrail ilişkileri son yıllarda bir hayli gelişmiş. Bu arada, "Bu ilişkilerin özünde askeri ilişkiler var, bunlar olmasa ilişkiler çöker" savı da artık geçerli değil. Zira, ilişkiler askeri alanın dışına fazlasıyla taşmış bulunuyor. Bu rakamlar aynı zamanda, Türk-İsrail ilişkilerinin öfkelenerek bir gecede sokağa atılacak türden ilişkiler olmadığını da net bir şekilde gösteriyor. Askeri alanın dışına taşmış Kısacası, askeri olduğu kadar ekonomik ilişkilerin de hızla geliştiği şu aşamada, iki tarafın, siyasi kavgalarını ilişkileri koparma noktasına taşıma riskini göze alamayacakları ortada. Erdoğan'ın, "devlet terörü" uygulamakla suçladığı İsrail'e yaptığı -veya yapmak zorunda kaldığı- bu ziyaret de zaten bunun bir ifadesidir. İlişkiler koparılamaz Önemli bir diğer husus ise şu: "Arap'tan çok Arap" olan İslami basınımız Erdoğan'ın bu ziyaretini lanetlerken, Filistinliler bu ziyaretten son derece memnunlar. Daha geçen hafta Ankara'da yapılan Türk-İsrail-Filistin işadamları zirvesi de zaten bizdeki kimi çevrelerin algılama açısından ne kadar geride olduklarını ortaya koymaya yetiyor. Kimi çevrelerin algılaması Siyasi ilişkilere gelince, İsrail basınına bakılacak olursa, bu çerçevede yaşanan gerginlik de Başbakan Erdoğan'ın bu ziyaretiyle geride bırakılmış oluyor. Bizde pek üzerinde durulmadı, ama burada herkes Erdoğan ile İsrail Başbakanı Ariel Şaron arasında 15 Nisan'da yapılan "sıcak ve dostane" telefon konuşmasından söz ediyor. Bu ziyaretin tarihinin de zaten o "buzları eriten" konuşma sırasında iki başbakan tarafından saptandığı belirtiliyor. Şaron'la görüşme Öte yandan, buradaki İsrail yetkilileri, Türkiye'nin Ortadoğu sorunu açısından çok büyük bir rol oynayabilecek bir konumda olmadığını teslim ediyorlar. Başka bir ifadeyle, Ankara'nın "İsrail ile Filistin arasında arabuluculuğa hazır olduğunu" söylemesi, kulaklara hoş gelebilir. Ancak bu teklifin, geçmişte de görüldüğü gibi, gidebileceği fazla bir yer yok. Nedeni ise Türkiye'nin arabulucu olmasının farklı koşulları gerektiriyor olmasıdır. Oysa bunlar şu anda yok. Teklif güzel ama... Buna karşın, ikili düzeydeki ilişkilerin hızla geliştiği görülüyor. Türkiye'nin Filistin ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirmesi de kendi ifadelerine göre, İsraillileri son derece memnun ediyor. Zaten Büyükelçi Avivi de, "Filistinlilerin yaşam standartlarının artmasına ve bununla gelecek olan normalizasyona ne kadar katkıda bulunabilirseniz, bize de o kadar iyilik etmiş olursunuz" diyor.Uzun lafın kısası, Türk-İsrail ilişkileri sığ önyargıların dar kalıplarına sığmıyor artık. Bu ilişki gerçekten almış yürümüş. Önü de açık görünüyor. semihi@cnnturk.com.tr Filistin'le ilişkiler