Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Oysa bu açıklamalarda, Türkiye'nin orta ve uzun vadeli savunma stratejilerindeki değişime işaret eden önemli ipuçlarını bulmak mümkün. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün, önceki gün Harp Akademileri'nde Harbiyelilere yaptığı konuşmada olduğu gibi.Hilmi Paşa, Türkiye'nin nükleer silahlarla ilgili olarak ciddi bir tehditle karşı karşıya bulunduğunu söyleyerek şunları belirtmiş:"Uzakdoğu'dan başlayarak Ortadoğu'ya doğru uzanan nükleer eksenin küresel kırılma hatlarıyla olan ilgisi ve birbirini çeşitli şekillerde besleyen özel ilişkisi, bölgemizdeki güvenlik konusunu çok daha karmaşık bir hale getirmektedir." Askerlerin iç siyasete dönük olarak yaptıkları açıklamalar bizde büyük yankı bularak günlerce tartışılır. Kıbrıs veya Kuzey Irak gibi bir iki istisna dışında, Türkiye'nin savunma ve dış politikasıyla yakından ilgili olan önemli kimi açıklamalarıysa, her nedense, aynı ilgiyi görmez. Kelimeleri son derece dikkatli seçilmiş ve kapsamı geniş tutulmuş olan bu cümleyi şu şekilde deşifre etmek mümkün:Nükleer silah yarışı artık Çin'den ve Kuzey Kore'den başlayan ve Hindistan ile Pakistan'ı da içine alan bir hat üzerinden Ortadoğu'ya ulaşmıştır. İsrail'in nükleer silahlara sahip olduğu bilinirken, İran'ın da benzeri bir yeteneğin peşinde olduğunu çağrıştıran adımlar atması, konuya Türkiye açısından yeni bir aciliyet vermektedir. Zira bu durum, sadece Ortadoğu'ya has nedenlerden dolayı değil, aynı zamanda küresel düzlemde -örneğin Batı ile İslam dünyası arasında veya ABD ile İran arasında- artan gerginlikten de güç alan bir olgu olarak Türkiye'nin önünde durmaktadır.Tehditler, savunma stratejistleri tarafından bertaraf edilmek üzere saptandıklarına göre, Hilmi Paşa'nın bu sözlerinden geleceğe dönük olarak ne tür bir anlam çıkarmalıyız? Bu sözlerden, Türkiye'nin, karşı karşıya bulunduğu nükleer tehdidi "dengelemek" veya "caydırmak" amacıyla, bir an evvel nükleer silahlara yönelmesi gerektiğini mi anlamalıyız? Cümlenin deşifresi Yoksa Türkiye'nin, bu gelişen tehdit karşısında, nükleer silahsız olmayı yeğleyen ve bunun kendi bölgesinde yayılması için çalışan ülkeler grubuna dahil olmaya çalışacağını mı anlamalıyız?Tabii, Türkiye için bir seçenek daha var. O da, "kolektif savunma" yanlısı bir ülke konumunu sürdürerek, Soğuk Savaş sırasında olduğu gibi, nükleer tehdide karşı savunmasını NATO'ya havale etmesidir. O halde, Hilmi Paşa'nın sözlerinden, bu şıkkın güçlendirilmesi gereğini mi anlamalıyız?Bu seçeneklerin her biri beraberinde ciddi sorular getiriyor. Bunlara verilecek yanıtlar da Türkiye'nin geleceğe dönük savunma, dolayısıyla da dış politika stratejilerinin yönünü tayin edecektir. Hilmi Paşa'nın söylediklerinden, bu sorulara yanıtların en azından Genelkurmay bünyesinde aranmaya başladığını çıkarıyoruz. İran'ın "nükleer ateşle oynama" inadı ve bunun bölgede ortaya çıkaracağı yeni savunma gereksinmeleri, bu yanıtların bir an evvel somutlaştırılmasına hayati bir önem kazandırıyor. semihi@cnnturk.com.tr Bir seçenek daha var