Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dostum, Suriye Devlet Başkanı Başar Esad'ın şu anda Araplarla değil, sadece Erdoğan'la irtibat içinde olduğunu da söylüyor. Türkiye ile ilişkilerin ülkesi açısından önemi giderek artan bir "stratejik değer" taşımaya başladığını belirtiyor. Ancak, merakını yansıtmadan da edemiyor. "Türkler niçin Arapların yapmadığını yapıyorlar?" diye soruyor. "Batı ile önemli çıkar ilişkiniz varken niçin kraldan daha kralcı davranıyorsunuz?" demeye getiriyor. Suriyeli dostum infial içinde, "Şu Araplara bak. Lübnan yok oluyor, seslerini çıkarmıyorlar" diyor. Ardından, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, İsrail'e gösterdikleri tepki nedeniyle Türklere iltifatlar yağdırıyor. Gerçekten de, Türkler niçin Araplardan daha çok Batı düşmanı? Hıristiyan karşıtlığı Türkiye'de niçin hiçbir Arap ülkesinde görülmeyen düzeyde? Ve, tabii ki, böyle bir Türkiye nereye gidiyor? Bunların özellikle şu sıralarda çok sorulacağı kesin. Bu arada, İran'ın Ankara Büyükelçisi Firuz Devletabadi'den de önemli açıklamalar geliyor. Cihan Haber Ajansı'na konuşan Devletabadi, Kuzey Irak'a karşı yapacağı bir askeri operasyonda Türkiye'ye yardım etmeye hazır olduklarını söylüyor.Washington'un böyle bir operasyon konusundaki tavrını "çifte standart" olarak tanımlayarak, "PKK'nın Türk ordusuna karşı saldırılarına kapıyı aralayan Amerika ve İsrail'dir" diyor. Büyükelçi ayrıca, Saadet Partisi'nin Diyarbakır'da düzenlediği dev "İsrail'i telin mitingi"ne de işaret ederek, bunun "Güneydoğu Anadolu'da izledikleri stratejiye rağmen, Kürtlerin İsrail'e duydukları kızgınlığı ortaya koyduğunu" kaydediyor.Memleketteki "haletiruhiye" düşünüldüğünde, hem Suriyeli dostumun hem de İran Büyükelçisi'nin "damardan giren" bu sözlerinin bizde memnuniyetle karşılanacağı aşikâr. Bu durumda, Saadet Partisi'nin Diyarbakır mitinginin "içeriye dönük" bir gövde gösterisi olduğunu anlatmaya çalışmanın bir yararı yok. Erdoğan'ın, Hizbullah ile Hamas'tan hiç söz etmeden, İsrail'e karşı -Arapları bile geride bırakan- sert söylemiyle hedeflediği kesimin belli olduğunu söylemenin de bir yararı yok. G-8'lerin Hamas ve Hizbullah'ı son krizden sorumlu tuttuğu; bu "din eksenli" örgütlerden çekinen Arapların, İsrail vahşeti karşısında sessiz kalmayı tercih ettikleri; "İslamofobi" ile boğuşan AB'nin de cılız kaldığı bir dönemde bu şekilde öne atılması, Ankara'nın yeni dış politika yönelişleri hakkında da ipuçları veriyor. Hıristiyan karşıtlığı Kısacası, Batı'dan yavaş yavaş uzaklaşan Türkiye'nin "stratejik çıkarları"nın Suriye ve İran gibi ülkelerle daha fazla "örtüşmeye" başladığı gözden kaçmıyor. Bu ülkelerin yakın geçmişte PKK'ya sağladıkları büyük destek nedeniyle onca şehit vermiş olmamızın da bir önemi kalmıyor. Gelişen "stratejik ortaklıklar" bu tür ayrıntıları unutturmaya yarıyor. "Batı'yı bırakıp Rusya ve İran gibi ülkelerle stratejik ilişki kuralım" diyen eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç Paşa'yı burada anmadan edemiyorum. Gerçekten öngörülüymüş de biz anlayamamışız. semihi@cnnturk.com.tr Suriye ile 'örtüşme'