Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ancak, Hasan Cemal de haklı. Türkiye de bazı reformlar zamanında yapılabilseydi, Cumhurbaşkanı Sarkozy bu kadar şımarıp AB'yi arkasından sürükleyemezdi. Bunu şimdi rahatlıkla yapabilmesinin nedeni ise malum. Geleceğini arayan AB çok kritik bir aşamadan geçiyor. Hayati birçok meselede şart olan görüş birliğini de zar zor sağlıyor. Sağladığında da bunun Türkiye ile ilgili görüş ayrılıkları nedeniyle bozulmasını istemiyor. Çünkü Türkiye'nin üyeliği konusu giderek "farazi" bir hal almaya başladı. Bunun nedeni ise "dışarıda" olduğu kadar "içeride" yatıyor. Üyeliğin "bizim" değil "onların" koşullarında olacağı anlaşıldıkça, AB'ye karşı duyulan soğukluk artıyor. Özetle, taraflar arasındaki kan uyuşmazlığı ayyuka çıkmaya başladı. Duayenimiz Sami Kohen haklı. AB'nin, Fransa'nın çabaları sonucunda, Türkiye'yi kendisinden uzak tutmak amacıyla atacağı yeni adım karşısında Ankara suskun ve hareketsiz kalmamalı. Bunun cevabını mutlaka vermeli. Şu anda Türk-AB ilişkileri artan bir "medeniyet çatışması" görüntüsü veriyor. Üstelik bu çatışma "Müslümanlaşan Türkiye" ile "Hıristiyan Avrupa" arasında da yaşanmıyor. 1930'ların özlemiyle "laik" ve "otoriter" bir Türkiye isteyenler ile kanlı çatışmalar sonrasında o dünyayı çok gerilerde bırakmış olan "laik" ancak "liberal" Avrupa arasında yaşanıyor. Kısacası, küresel gelişmeler karşısında gücünü yitirmeye başlayan Avrupa, Fransa'nın da zorlamasıyla, kendisi için oluşturduğu liberal değerler örtüsü altında içine kapanma sürecine giriyor. Ortaya çıkan "özel kulüp" görüntüsünün temelindeyse "Hıristiyan Birliği" anlayışından çok, "ortak müktesebat birliği" anlayışı yatıyor. Türkiye'yi zorlayan da, AB'nin, üyelerini bağlayacak şekilde geliştirmeye çalıştığı ve çağdaş ilkelerle kuralları içeren bu liberal müktesebattır. Fikir özgürlüğü ile birey ve azınlık hakları gibi konulara geldi mi, bu müktesebatın gereğini köklü sosyolojik vehimlerden dolayı yerine getiremiyoruz. 'Ortak müktesebat birliği' Ancak, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bunun AB üyeliği konusunun çok ötesindeki ciddi sakıncalarını önceki gün şu sözleriyle açıkça ortaya koydu: "İçinizdekini ortadan kaldırmadan iç destek, dış destek demeye de çok fazla hakkınız yok... Biz ortaya çıkan bu terörle mücadelede 84 yılından bu yana insanlığın değer verdiği bazı değerleri elimizden kaçırdık... Bu değerler dört tane. Birincisi insan hakları, ikinci demokrasi, üçüncüsü özgürlük veya özgürlükler, dördüncüsü barış. "İnsan hakları terörist hakları haline dönüştü... Bu kavramlar elimizden çıktığı için kendimizi savunmaya başlıyoruz. Biz insan haklarını dikkate almayan, demokrasiye inanmamış, özgürlüklere bağlılık göstermeyen, barıştan nefret eden bir şey haline geliyoruz. İşte psikolojik harekât bu. Biz bunu kaptırdık. "Yaşar Paşa tabii ki sonuna kadar haklı. Peki, ordumuzu da rahatsız ettiği anlaşılan bu duruma niçin düştük? Esas yanıtlanması gereken soru işte budur. Türkiye olarak AB'nin olumsuz adımlarına gerekli yanıtı mutlaka vermeliyiz. Ama bu basit sorunun yanıtını da mutlaka bulmalıyız. Çünkü düğümü ancak öyle çözebileceğimiz apaçık ortada. sidiz@milliyet.com.tr Düğüm nasıl çözülür?