Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “Yeni anayasada laiklik olmamalı” sözü ortalığı karıştırdı.
Kahraman her kesimden sert tepkiler aldı.
Cumhur-başkanı Tayyip Erdoğan, Kahraman’ın sözlerinin şahsi kanaati olduğunu söylemenin yanı sıra 2011’de Mısır’da “laik devlet, laik anayasa” tavsiyesini yaptığını da hatırlattı. Bu yolla Kahraman’ın görüşünü paylaşmadığını duyurmuş oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan kurtulmuş, Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik de aynı yönde açıklamalar yaparak, Kahraman’a katılmadıklarını kamuoyuna yansıttılar. Ak Parti’nin hazırlamakta olduğu yeni anayasa taslağında laiklik ilkesinin yer aldığını da vurguladılar.
Bu tepkiler üzerine Kahraman, “Şahsi düşüncelerimi açıkladım” diyerek geri adım attı.
Olayın habersel özeti bu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş medeniyet yolunda ilerlemesini sağlayan Atatürk devrimleri ve özellikle de laiklik ilkesidir.
En yalın anlatımla, devletin din kurallarına göre değil, çağdaş hukuk kurallarıyla yönetilmesi olan laiklik ilkesi, modern Türkiye Cumhuriyeti’ne temel karakterini kazandıran ilkedir.
Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, Türkiye’ye yönelik terör saldırılarından sonra dikkatlerin en çok odaklandığı isimlerin başında geliyor.
Saldırıların ve Rusya krizinin turizme olumsuz etkisi, ekonomiyi de yakından ilgilendiren bir başlık.
Ünal, bu nedenle koltuğa oturduğundan bu yana bir yandan turizmin en az kayıpla
bu süreçleri atlatması diğer yandan turizmde ürün çeşitliliği üzerinde kapsamlı çalışmalar yapıyor.
Bakan Ünal, Ankara ve İstanbul’a iki büyük opera salonu yapılacağını söyledi.
Gazetelerin Ankara temsilcileri ile haftabaşında kahvaltıda buluşan Ünal, yaptıklarını ve yapacaklarını, sektörün gelişmelerden nasıl etkilendiğini ve bu etkilerin nasıl en aza indirilebileceğini anlattı. Ünal’ın sözlerini şöyle aktarabilirim:
GERİLİM ALANI OLMASIN: (Atatürk Kültür Merkezi’nin akıbeti ne olacak?) Kültür ve sanat ile ilgili konuların bir gerilim alanı haline getirilmesine karşıyım. Türkiye’nin güçlü bir opera geleneği vardır açıklamasını yaptım. Küçük çapta bir tartışma başladı ‘var mıdır, yok mudur?’ diye. Ne güzel. Bunu bir gerilim hattına dönüştürmeyelim. Ama AKM üzerinden oluşan, TUSAK üzerinden oluşan belli gerilim hatları var ve ben bu gerilim hatlarına takılıp kalmayı
Erdoğan’ın ‘seçilmiş cumhurbaşkanı’ olduğunu vurgulayan Yıldırım: “Cumhurbaşkanımızın Türkiye siyasetindeki yeri sembolik cumhurbaşkanlığı olan ülkeler gibi değil. Güçlü cumhurbaşkanlığı. Yapmamız gereken fiili duruma uygun anayasa değişikliğini yapmak. Ülke zaman kaybetmemeli...”
Yeni anayasanın Meclis’ten geçmemesi durumunda ‘B planları’nın olduğunu belirten Yıldırım, “Bugünkü yaşanan çelişkileri ortadan kaldıran bir metinle gelebiliriz. Bu da yine anayasa değişikliği teklifi. Partili cumhurbaşkanı olabilir” diye konuştu...
Yıldırım, “Genel başkanlık için isminiz geçmişti. Bu konuda iddianız var mı?’ sorusuna ise “İddiasız siyaset olmaz” cevabını verdi.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’la gündemdeki sıcak siyasi tartışmalara ilişkin sohbet ettik.
Bizi evinde, kahvaltıda ağırlayan Yıldırım’ın siyasetteki güncel konulara ilişkin değerlendirmelerini dinlerken, adı etrafında tartışılan iddiaları sorduk.
Bakan Yıldırım, önemli mesajlar verdiği sohbetimizde, özetle şunları söyledi:
KAFAMDA KUŞKULAR VAR: (Oğlunun Singapur’daki görüntüleri)
Çözüm sürecinin kırılma noktalarının başında yer alan Dolmabahçe görüşmesine AK Parti Grup Başkanvekili olarak katılan Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Ne mutabakatı? Dolmabahçe’de mutabakat yok” sözlerine ilişkin sorulara, “Orada mutabakat yoktu. İki siyasi partinin ‘silahlara hayır’ diyen ve ‘demokratik siyasete evet’ diyen iki farklı deklarasyonu vardı” yanıtını verdi.
Erdoğan’ın, o dönem öngörüsüyle, “Bu olup bitenler samimiyet içermiyor” dediğini söyleyen Ünal,çözüm sürecinin sadece örgütle görüşmek olmadığını da belirtti.
Gazetelerin Ankara temsilcileriyle kahvaltı sohbetinde buluşan Ünal’ın konuya ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
MUTABAKAT YOKTU İKİ DEKLARASYON VARDI:
(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Dolmabahçe’de mutabakat yok” sözleri)
Evet, orada bir mutabakat yok. İki siyasi partinin “silahlara hayır” diyen ve “demokratik siyasete evet” diyen iki farklı deklarasyonu vardı orada. HDP orada demokratik siyaset konusunda bir deklarasyonda bulundu. Hükümet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Yalçın Akdoğan da siyaset kurumunun sorun çözücü olarak demokrasinin asli unsuru olduğunu vurgulayan bir konuşma yaptı. Dolayısıyla, orada bir mutabakat metni ve
Ergenekon soruştur-masının en hararetli zamanları.
Basın tarihinin önemli isimlerinden İlhan Selçuk da Ergenekon soruşturmasına dahil edilmiş.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, tam o günlerde İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak alışılmadık bir talepte bulunuyor.
Başsavcılık, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, “önleme-istihbari dinleme” olarak geçen düzenlemenin Selçuk için de uygulandığını vurguluyor.
Kanunda, istihbari dinlemelerin kanıt olarak kullanılamayacağı belirtilmesine rağmen savcılık, Selçuk için yapılan dinlemelerin kanıt olarak kullanılabilmesi için izin istiyor.
Selçuk’un gözaltına alındığı 22 Mart 2008’de yapılan başvurunun gerekçesinde, “Önleme dinlemesi sırasında suç unsuruna rastlanması üzerine adli dinlemeye geçildiği” anımsatılıyor.
Yazıda, TCK ve CMK’da yer alan, “Suç olgusuna ilişkin bilgilerin devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı”, “Savcının maddi gerçeği araştırması ve adli yargılamanın yapılması için tüm kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebileceği” gibi kurallar anımsatılıyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’la kahvaltı sohbetinde buluştuk. Albayrak, enerji politikaları ağırlıklı sohbetimizde, yeni anayasa, paralel yapıyla mücadele ve Türkiye üzerine oynanan oyunlar bağlamında da önemli açıklamalar yaptı.
Bugün koşullara stratejik bakan birçok yatırımcı için satın alma açısından en doğru zaman olduğunu, yerli sermayenin bölgede de daha fazla yatırım imkanını takip etmesi gerektiğini vurgulayan Albayrak, Demirören Grubu’nun Total Türkiye’yi satın almasını, “Bu gayet olumlu bir resim ifade ediyor. Türkiye’deki yatırımların istikrarlı bir şekilde el değiştiriyor olması bizim olumlu baktığımız bir resim” sözleriyle değerlendirdi. Albayrak’ın açıklamaları özetle şöyle:
BİZ BUNLARA ALIŞIĞIZ: Şükürler olsun, bu kışı kazasız belasız, önemli bir kriz yaşamadan geçirdik. Ortalama yüzde 5’lik ekonomik büyümeye paralellik arz eden enerji büyümesi gerçekleştirdik. Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından önemli projelerimiz var. ABD’li paydaşlarımız, “istikrarsızlık Türkiye’yi nasıl etkiler” dediklerinde; “Türkiye bulunduğu coğrafyada 13 yıldır bu resimle karşı karşıya. Irak’la başladı, Suriye ile devam etti. Biz bunlara alışığız” diyorum.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ak Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevlerini Başbakan Ahmet Davutoğlu’na devrederken iki konuyu emanet etmişti.
Biri çözüm süreci, diğeri paralel yapıyla mücadele.
Davutoğlu, çözüm süreci odaklı son iddialar konusundaki soruları yanıtlarken, bu emaneti birkaç kez özellikle vurguladı.
Temmuz 2015’ten bu yana yaşanan gelişmelerin çözüm sürecinin sonu olduğu malum.
Başbakan’ın son Diyarbakır gezisinde 2013 Mayıs’ına dönülebileceğine ilişkin sözlerinin “Çözüm süreci filizleniyor mu?” sorusuyla yarattığı tartışma da malum.
Erdoğan’ın, terörle mücadeleye ilişkin yaptığı açıklamaların dozu o günden bu yana giderek artıyor.
Çözüm süreci konusunda en fazla söz söyleme hakkına sahip olan kişi kuşkusuz Cumhurbaşkanı.
Türkiye, gündemin sürekli değiştiği, her biri yakıcı gündem başlıklarıyla yaşamak zorunda olan bir ülke.
Terörle mücadele gibi, Suriye gibi, devletin doğrudan bekasıyla ilgili başlıklar maalesef kısa vadede hal yoluna sokulamıyor.
Bu başlıklardan biri de paralel olarak adlandırılan yapıyla mücadele.
Mücadelenin uzandığı alanlardan biri de üniversiteler.
Üniversitelerdeki sorun da sadece kadrolaşmayla sınırlı değil.
Bu girişi yapmamın nedeni, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen’le geçtiğimiz cumartesi sabahı buluştuğumuz kahvaltı sohbeti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından rektörlük görevine kısa bir süre önce atanan Özen, dört gazetenin Ankara temsilcisiyle bir araya geldiği kahvaltıda, göreve başladıktan sonra masasında bulduğu sorunları ve hedeflerini özetledi.