Ankara, geçen ekim ayından bu yana maruz kaldığı 3. bombalı saldırının yaralarını sarmaya çalışıyor.
Başkentte dün gün boyu “AVM’lerde, Tunalı Hilmi Caddesi’nde bombalı araç uyarısı verildi” mesajları sosyal medyadan dalga dalga yayıldı.
Hemen herkes birbirini iddia edilen yerlere gitmemesi konusunda uyarıyordu.
Bombalı saldırı yapılacağı söylenen mesai çıkışı saatlerinde her zaman binlerce insanın yürüdüğü Tunalı Hilmi son derece sakin, AVM’ler boştu.
Dün trafiğe bütünüyle açılan Kızılay da yaralarını sarmaya çalışıyordu.
Bombanın etkisiyle patlamanın yaşandığı güzergâhın aksi yönünde olmasına rağmen camları tamamen kırılan, levhaları, kapıları darmadağın olan iş merkezlerinin önü brandayla kapalıydı.
Bombalı araç nedeniyle yolda oluşan çukur kapatılmış, trafik normal seyrinde akmaya başlamıştı.
Önce KCK yürütme konseyi eş başkanı Cemil Bayık, ardından yürütme konseyi üyesi Duran Kalkan 2016’nın bahar aylarına doğru uygulayacakları stratejiyi açıktan ilan etti.
“Mevcut durumda silahı mücadeleye son vermek için hiçbir neden yok” dediler ve içinden geçmekte olduğumuz haftaları işaret ederek, “iç savaş Türkiye’de ağırlaşacak” mesajını verdiler. Bu kararlılığın bölgesel savaş ortamından ayrı düşünülemeyeceğine vurgu yaptılar.
Mart ayında büyük bir direniş süreci yaşanacağını söylediler.
Duran Kalkan malum; Ankara’da asker servislerine dönük saldırının gerçekleştiği Merasim sokak eylemini üstlenen TAK’ın fikir babalarından.
Kalkan’ın, Kızılay saldırısından bir gün önceye denk düşen, PKK’nın 10 örgütle güç birliği yaptığına dönük açıklamasına da dikkat.
“Silahlı mücadele de dahil eylem birliğini” ifade eden bu güç birliği, MLKP, TKP/ML, THKP-C/MLSPB, TKEP-L gibi örgütlerle kurulan ittifakı ifade ediyor.
Kızılay saldırısı, PKK’nın, Suriye’de uluslararası düzeyde kazandığı meşruiyeti, Türkiye’de şehir savaşları bataklığında bölge halkı üzerinde kaybetmeye başladığı bir sarkacın ortasında geldi.
Ankara’da siyaset, Güneydoğu operasyonları, yeni anayasa tartışmaları ve dokunulmazlıkların kaldırılması başlıklarına odaklanmış durumda.
Yeni anayasayla ilgili senaryolar artık daha net.
CHP’nin mevcut koşullarla masaya dönmediği, MHP ve HDP’nin CHP’siz formüllere yanaşmadığı, Ak Parti’nin ikili ya da üçlü formüllerle yola devam edilemezse kendi teklifini masaya getireceği denklem ortada.
Dokunulmazlıklar konusunda ise tartışma biraz daha katmanlı.
Ak Parti tam destek istiyor
Ak Parti içinde dokunulmazlıkların kaldırılmasının HDP’yi mağdur göstereceği, operasyonlara destek vermeyen bölge halkını olumsuz etkileyeceği, dokunulmazlıklar kalksa bile gözaltı ya da tutuklama tedbirlerine başvurulmaması gerektiği ve nihayet dokunulmazlıkların mutlaka kaldırılması gerektiği gibi farklı görüşler dillendiriliyor.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Milliyet’i konuk etti.
Tanıyanlar bilir; Ala nokta atış yanıtlar vermeden önce konuya tarihsel perspektifle girmeyi, olayları genel resim içinde yorumlamayı tercih eder.
Bizle sohbetinde de öyle oldu.
Terörle mücadele, teröristle mücadele, Suriye sınırı, göçmenler, bölgedeki belediyeler...
Böyle bir gündem sarmalında en yoğun mesaiyi yürüten isimlerin başında geliyor İçişleri Bakanı.
Ancak Güneydoğu’da yürütülen iç güvenlik operasyonu ve asimetrik terör vakaları bakanın masasındaki en önemli dosya.
İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore ile Suriye’de bıçak sırtı yürüyen ateşkes, Türkiye’nin Suriye ve mülteci politikası, Rusya-PYD-rejim işbirliği ve güneydoğuda yürütülen operasyonu konuştuk. Sohbetimiz, hafta sonu, Bath kentinde iki ülke arasında 5. gerçekleştirilecek olan Tatlıdil Forumu öncesine denk geldi. Moore’e yöneltiğim sorular ve yanıtları özetle şöyle:
‘Temkinliyim, ihlaller var’
Suriye ateşkesi sağlıklı yürüyebilir mi?
Temkinli bir iyimserlik içerisindeyim. Şu anda ateşkesin devam ettiğini söyleyebiliriz ama ihlaller olduğu duyumlarını alıyoruz. Moskova; rejimin veya Rus ordusunun söz konusu ihlalleri gerçekleştirmemesi konusunda sorumluluk taşıyor. Hesap verme sorumluluğu var. İhlal gerçekleştiğini görürsek muhakkak kendileriyle görüşme yapacağız.
‘Esad’ın yeri olmayacak’
7 Haziran ve 1 Kasım seçim kampanyalarında meydanlarda tüm partilerin ortaklaştığı başlıklardan biriydi yeni anayasa.
Her ne kadar bir önceki dönem kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda dört parti sadece 60 madde üzerinde uzlaşabilmişse de yeni dönem için bir umut söz konusuydu.
Umudun biraz olsun korunmasının sebebi ise TBMM’deki yüksek temsiliyet oranıydı.
1 Kasım seçiminde, HDP’nin de barajı aşmasıyla oy kullanan seçmenin yüzde 90’dan fazlasının temsil olanağı bulması, yeni anayasanın meşruiyeti konusundaki bütün şüpheleri ortadan kaldırıyordu.
Partilerin de seçmenin bu tercihi karşısında ön koşullardan, tavizsiz tutumlardan sıyrılarak uzlaşma kanallarını sonuna kadar zorlayabileceği ifade ediliyordu.
Elbette bütün bu tartışmalar Ak Parti ile muhalefet arasındaki “başkanlık”, “parlamenter sistem” açmazı unutulmadan yapılıyordu. Umudun yüksek olduğundan değil korunduğundan bahsedilmesinin nedeni de bu açmazdı.
Parlamentonun yeni anayasa mesaisine başlamasıyla dört partili masanın olanaksızlığı hemen anlaşıldı.
Güney-doğu’da Silopi, Sur ve Cizre merkezli olarak başlayan, kritik başka ilçelerde süreceği anlaşılan iç güvenlik operasyonlarına ilişkin tartışmalar çok yönlü olarak sürüyor.
Çapı ve sahadaki organizasyon biçimi açısından cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir operasyona tanık olduk, oluyoruz.
Bu çerçevede son dönemde gündemde olan ve “askere yasal zırh” olarak özetlenen bir konu üzerinden de tartışma yürüyor.
Son birkaç gündür Kürt meselesi ve terörle mücadeleye kafa yoran kalemlerin köşe yazılarına negatif yanıyla konu olan bir meseleden söz ediyoruz.
Çünkü Türkiye’nin bir beyaz Toros hafızası var. 90’lar deneyimi var. Kendini kanunların üzerinde sayan yapıların, konjonktürden yararlanarak açtığı derin yaralar hala sarılabilmiş değil.
Sözünü ettiğim köşe yazılarında bunlar hatırlatılıyor. Konu; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve kırılan bir vesayetin hortlatılması riski üzerinden ele alınıyor.
Ben, meselenin operasyonal ve teknik boyutu üzerinden, askerin meramının ne olduğu, hükümetin ne yapmak istediği konusunda güvenilir kaynaklardan edindiğim son bilgileri madde madde paylaşmak istiyorum.
Sur, Cizre, Silopi odaklı başlayan operasyonlarda artık sona gelindi.
Silopi’de normalleşme başlarken, Cizre’de eve dönüşlerin olduğu görülüyor.
Sur’da ise sürekli olarak operasyona nokta konulması aşamasına gelindiği söyleniyor.
Bir yandan da benzer operasyonların farklı ilçelerde başlama ihtimali gündemde.
Operasyonların yapıldığı ilçelerin yeniden imarı ve yeni bir güvenlik yapılanmasına geçileceği de.
Bütün bunların yanında PKK’nın bahar aylarıyla birlikte saldırılarını artıracağına yönelik istihbaratlara yoğunlaşılmış durumda.
Elbette Suriye krizinin yarattığı ve her an bölgesel çatışmalar doğurma riski bulunan gerilimli ortam da Ankara’yı sürekli teyakkuz durumunda tutuyor.