Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, yeni anayasa yapım çalışmalarında süreyi “Mart sonu” olarak ilan etmesi ve referandum restini çekmesi Ankara’nın kısa vadede ana gündem maddelerinden birini belirledi. Önümüzdeki dönemde, bir yandan anayasa yapım çalışmaları hızlanırken, diğer yandan da yeni “barış” sürecinin ilerleyişine tanık olacağız.
Ve bu iki süreç aslında birbirinin içine geçerek devam edeceğe benziyor. Hatta, Başbakan Erdoğan’ın referandum restinin kabuğunu kaldırdığınızda altından herhalükarda önce BDP çıkıyor.
Çünkü, başta vatandaşlık tanımı olmak üzere bazı temel düzenlemelerde AK Parti ile BDP arasında şu ana kadar sırt sırta dönmüş bir görüntü yansımıyor. Tam tersine, örneğin vatandaşlık meselesinde iki partinin tanımları kelime farklarıyla aynı.
Ak Parti, “Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Cuhuriyeti vatandaşı ana veya babanın çocuğu doğumla vatandaşlık kazanır” diyor. BDP de önerisini, “Türkiye vatandaşlığının kazanılmasında, kullanılmasında ve kaybedilmesinde, dil, din, ırk, etnik köken, kültür, cinsiyet, cinsel yönelim ve benzeri farklılıklar gözetilemez” esasına dayandırıyor.
Asıl mesele, bu tanımda vücut bulan haklar konusunda; örneğin anadilde eğitim ve bölgesel yönetim meselelerinde iki parti arasındaki makasın ölçüsü.
Bu noktalardaki uzlaşma ya da uzlaşmada, hem İmralı eksenli sürecin destekleyicisi ya da köstekleyicisi olacaktır, hem de referandum sürecinde iktidar partisine gelebilecek blok bir desteği ifade edebilecektir.

“İyi bir başlangıç”
Dün bu konuyu konuştuğum, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun BDP’li temsilcisi, Diyarbakır milletvekili Altan Tan da aynı noktalara işaret etti. Vatandaşlık konusuna vurgu yapan Tan, “Biz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını savunuyoruz. Özde bir fark yok. AKP baştan nötr bir teklif vermişti. Sonradan, ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır’ da diyebiliriz noktasına geldi” dedi.
Bu temel konudaki uzlaşmanın, yeni sürecin olumlu sonuçlanmasında ön açıcı bir rol oynayabileceğini belirten Tan, şu görüşte:
“Büyük bir inşaat da neticede temelden başlar. Anadilde eğitim, bölgesel yönetimler, din-devlet ilişkileri gibi konular. Bunların hepsi, siz temeli tekçi bir kalıba sokmadıktan, vatandaş kabul ettikten sonra ilerler. O vatandaşın hakları da olacak. Tabii devam edebilirsek. Etnik, dini, mezhebi ve sınıfsal bir vurgu yapmadan herkesi vatandaş olarak kabul ediyorsanız, bunu yapınca o vatandaşın haklarını da kabul edeceksiniz. Yol haritasını doğru belirleyebilirsek iyi bir başlangıç olacaktır.”

“AKP-BDP yapar”
AKP’nin kendi paketini nasıl getireceğinin önemli olduğunu vurgulayan Tan şu ifadeleri kullandı:
“Zaten 2 ay da sürse 12 ay da sürse 4’lü bir ittifak çıkmayacağı sağır sultan bile biliyor. Bırak Haziran’a kadar herkes söyleyeceğini söylesin. Başkanlık sistemini, Diyanet İşleri’ni tartışmadık. Tartışalım, sonra niye ittifak olmasın? Ondan sonra sen ne yapmak istiyorsan, kiminle ittifak kurmak istiyorsan kur. Lafı eğip bükmeye gerek yok. Başbakan biraz kamuoyundan çekiniyor. Eğer eski Türkiye devam edecekse yolu MHP’ye, CHP’ye çıkar. Yok demokratik bir Türkiye, yeni bir toplumsal uzlaşma diyorsa BDP’den başka gideceği bir yer yok. Manzara da böyle. Gerçekten ‘yeni’ bir anayasa olacaksa bunu ancak AKP ile BDP yapar. ‘Eskiyi boyayıp tekrar satalım’ diyorsa yolu CHP’ye ve MHP’ye gider.”
Tan, temel meselelerle itiraz etmeyecekleri bir anayasa metninin ortaya çıkması halinde AK Parti’ye destek vereceklerini söylüyor:
“O zaman referandum AKP ile çok daha kolay olur ve Türkiye’nin de Ortadoğu’nun da önünü açar. Ama, anadilde eğitim, bölgesel yönetimler, din-devlet ilişkileri, MGK vs. bir çok sorun var. Buralarda doğru bir uzlaşma olursa niye destek vermeyelim? Müzakareler bitsin, sonra konuşmaysa konuşma, pazarlıksa pazarlık; ona göre bir yol haritası belirleyelim.”