AK?Parti Sözcüsü Çelik, PKK’nın silahlı unsurlarının çekilmesi için istenen yasal düzenleme hakkında, ‘Meclis’i bu aşamada işin içine sokmanın manası yok’ dedi
Abdullah Öcalan’ın, Diyarbakır meydanında okunan mesajının ardından Kandil’in ve BDP eşbaşkanlarının da ısrarla vurguladıkları konu yasal güvence meselesi.
Bunu sadece Meclis’ten çekilme garantisi olarak öne sürmüyorlar. Selahattin Demirtaş da Gültan Kışanak da, işi daha da ilerleterek, İmralı’da yapılan görüşmelerin mevcut mevzuata göre suç oluşturduğunun pekala söylenebileceğini belirterek yasal düzenlemeyle güvence talep ediyorlar.
Her ne kadar, Başbakan Erdoğan ve Yardımcısı Beşir Atalay, “bu da konuşulabilir” dese de, hükümet kanadı, yasal güvence ve düzenleme konusunu şimdilik hem pratik bulmuyor, hem de konuya siyaseten temkinli yaklaşıyor.
Dün bu soruyu, Ak Parti Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’e yönelttim. “Çekilme için yasal düzenleme şart mı” soruma şu yanıtı verdi:
“PKK’lılar, Türkiye’nin dağlarına gelip yerleşenler, önce yurtdışına gidip eğitim almıyorlar mı? Giderken de gelirken de yasayla mı girip çıkıyorlar? İllegal olarak girip çıkıyorlar.
‘Mevzuat yeterli’
Hükümet, bu süreçte, ‘eğer sen silahlarınla beraber çekip Türkiye’nin dışına çıkarsan, ben senin çıkman esnasında herhangi bir şekilde operasyon yapmayacağım, yaptırmayacağım, dokunmayacağım’ diyor. Peki bunun için kanun mu çıkarmak lazım? O zaman sizin PKK’yı TBMM’de meşrulaştırmanız lazım. Dönerken işin şekli başka. Dönerken adam silahını bırakıyor. Pişmanlık Yasası, Eve Dönüş Yasası gibi isimleri olan düzenlemelerden baktığımızda, bugünkü mevzuatımız aslında silahını bırakıp, evine gidenler için gerekli zemini hazırlıyor. Ama suça bulaşmamışlar için. Suça bulaşmışlar da zaten şu anda dağdakilerin 10’da biridir. Yani çoğunluğu suça bulaşmamış olan kimselerdir. Aslında bunlar detaydır. Bu aslında teknik kadronun yapacağı iştir. Siz irade olarak diyorsunuz ki, ‘ben terörü bitirmek istiyorum‘. Terör örgütünün elebaşı da diyor ki, ‘silahın devri geçti’. Gerisi öyle mi olur, böyle mi olur bu detaya takılmamamız lazım. Meclis’i şu aşamada işin içine sokmanın bir manası da yok, faydası da yok.”
Çelik, BDP yönetiminin, “Terör örgütünün lideri olarak kabul edilen isimle görüşüyoruz. Aslında suç işliyoruz. Yasal düzenleme gerekiyor” yaklaşımını da şöyle yanıtladı:
‘Suç mu işliyor?’
“Ona bakarsanız, MİT Müsteşarı da suç işliyor. Laf mı şimdi? Netice itibarıyla sizin niyetiniz ortadadır. Size bugün ‘niye gittiniz teröristle görüştünüz’ diye terörist muamelesi yapan, dava açan oldu mu? Olmadı. Dolayısıyla fiili durum önemli. Zamanın ruhu diye bir şey var. Dün yapılan bir şey suç olur. Bugün gittiniz, kimse size ‘suçlusunuz’ demedi.”
Peki, bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? Çelik’in değerlendirmeleri şöyle:
“Bir kere PKK saldırmayacak. Eller tetikten çekilecek. Bundan sonra yurtiçindekilerin çıkması lazım. Ama yurtiçindeki adam, ‘ben Kandil’e gidip bir daha gelmektense, buradayken bırakıyorum silahımı, geliyorum savcılığa ifademi veriyorum, anamın yanına gidiyorum’ diyorsa, gitmesine bile gerek yok. Bombaların patlamaması, insanların ölmemesi lazım.”
Çelik, hükümete, “bu süreç neyin karşılığı” sorusunu yöneltenleri de şöyle yanıtladı:
“Niye çıktı bunlar dağa? Çıkarken demiyorlar mıydı, ‘bir kere benim varlığımı inkar ediyorsunuz, anamla konuşmama müsaade etmiyorsunuz’ diye. Terör bunun bir sonucuysa-onların dilinden konuşuyorum- bu sebep ortadan kalktığı zaman, bu sonucun ortadan kalkması gerekiyor mu? Gerekiyor. Apo yola başlarken, ‘Bağımsız Kürdistan’ sonra ‘federasyon’ sonra da ‘demokratik özerklik’ dedi. Şimdi de diyor ki, ‘Demokrasi, Türklere de, Kürtlere de yeter’. Biz diyoruz ki, demokratik oksijenimizi arttırdığımız zaman Kürt de Türk de rahat nefes alır. PKK, BDP istese de istemese de.”
‘CHP?de kazanır’
CHP’nin tutumunu eleştiren Çelik, şunları kaydetti:
“Ana muhalefet partisinin gövdesini, başını, kolunu, elini değil, parmağını bile bu süreçte taşın altına koymasını önemseriz. Kabulümüzdür. O zaman CHP siyasi olarak da bu işten kazançlı çıkar. Bakın doğuda 24 vilayette 1 tane milletvekilleri var. Türkiye’yi yönetmeye talip bir parti, sadece bir bölgenin partisi olabilir mi? CHP, şu anda son derece mahcup bir vaziyettedir. Kılıçdaroğlu’na ‘Süreçle ilgili ne diyorsunuz’ diye soruyorlar. ‘Biz bir şey bilmiyoruz ki’ diyor. Apo’nun mektubunu da mı okumadı? Diyarbakır meydanını da mı görmedi?
‘Şöhretler karması mı’
Biz, ‘olumludur’ dedik. ‘Romantik iyimser değiliz, realist iyimseriz’ dedik. Uygulamasını göreceğiz. Sürecin henüz başındayız. Yıllardan beri yapılan bir tahribatı hemen tamir etmek gibi bir gücümüz yok. Zor demiyoruz, zorrrrr diyoruz. 50 tane ‘r‘ uzatabilirsiniz. Peki CHP sen ne diyorsun? 1989’da SHP olarak rapor hazırlamışlar. 1989’da orada doğan çocuk gitti askerliğini yaptı, geldi.”
Çelik, “Akil adamlar, şöhretler karması değil. Basına yansıyan siyasi isimler içinde o komisyona girebilecek isimler de olabilecek ama olaya bir şöhretler karması gibi bakmamak lazım” uyarısında da bulundu.