Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP yenilenmek zorunda

Çözüm sürecindeki politikası, “yenisi çabuk eskisi” diye özetleyebileceğimiz bir algıyla yoğun eleştirilere hedef olan CHP’de, sürece destek mesajı veren, yenilikçi kanattan Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç’ın istifası Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından istendi.
Kılıçdaroğlu, partideki ulusalcı kanadın, yanından “uzaktan uzaktan” geçtiği Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’na, “CIA ajanı” diyen Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ı da disipline sevk etti.
Çözümün mimarının Ak Parti, tuğla taşıyanının BDP, yıkmaya çalışanının ise MHP olduğu bu süreçte, inşaatı seyrettiği için eleştirilen CHP yine ama aynı başlıkla gündemde: Parti içi ayrışma.
Bu manzarada, Ak Partililerin, “O’nun yerinde olmak istemezdik” dedikleri, bölgenin ve insan hakları savunuculuğunun siyasete taşıdığı Sezgin Tanrıkulu’nun işi bence de zor.
Dünkü telefon sohbetimizden bir özeti okurlarımızla paylaşıyorum:

‘İstifasına üzüldüm ’

-Gülseren Onanç’ın istifasıyla birlikte CHP’de ortaya çıkan manzara ne gösteriyor?
Gülseren, parti içinde birlikte çalışmaktan büyük onur duyduğum bir arkadaşım. Ayrılmış olması beni derinden üzdü. İşin gerçeği bu. Ama yine de partide beraber çalışmaya devam edeceğiz. Şunu ifade edeyim; CHP değişmek, dönüşmek ve yenilenmek zorundadır. CHP’nin başka bir seçeneği de yoktur. Dolayısıyla bizim Türkiye’ye büyük perspektif sunan, bütün yurttaşlarımıza büyük bir hedef gösteren programlarımızı, bu vizyonla anlatacak bir politika izlememiz lazım.
-CHP’nin, sosyal demokrat kimliğini tam anlamıyla sürdürdüğünü demokrasi, insan hak ve özgürlükleri konusunda vaat ettiği programı yürütebildiğini söylemek mümkün mü?
Evet, bunun zorlukları var. Bu zorlukları hep beraber yaşıyoruz. Ama bunu yapmaya çalışıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.
-Bu zorlukların ne kadarı Türkiye koşullarından değil de parti içinden kaynaklanıyor?
Tabii ki iç zorluklar da var. CHP, büyük bir kitle partisidir. Kendi içindeki demokrasiyi de işletir. Dolayısıyla biz kendi içimizde tartışarak da doğru olana, sosyal demokrasinin evrensel referanslarına ulaşacağız ve bunu partiye hakim kılacağız. Korkuyla, endişeyle siyaset yapmayacağız. İnsanlara umudu göstereceğiz.

‘Zorluk CHP’de daha fazla’

-Bu noktada bireysel olarak sizin yaşadığınız zorluklar da var parti içinde.

Siyasetin doğasında zorluk vardır. Ama bu zorluğu CHP’de tabii ki çok daha fazla yaşıyoruz. 30 yılda 40 bin kayıp, büyük travma yaratan bir sorun ve bu sorun etrafında endişeli, korkulu hale gelmiş bir Türkiye. Bu korku ve endişe CHP’lilerin içinde de var. Ancak sosyal demokrat anlayışla bize düşen görev; korkuyu, endişeyi değil, onları izale edebilecek politikaları öne çıkarmak. Böyle olmalıyız. Sosyal demokratlar, dünyada çatışma, nefret söylemi gibi en zor sorunlar konusunda en gerçekçi politikalar izleyen partiler olmuşlardır. CHP de böyle olacaktır. Başka çaresi yok. Biz bunun için çaba sarf etmeye devam edeceğiz. Maliyeti ve bedeli ne olursa olsun.
‘Negatif dil kullanmamalıyız’
-CHP, çözüm sürecinde politikasızlıkla eleştiriliyor.
Bakın bir komisyona üye verip vermemekle sürecin dışında olmak ya da barışın karşısında olmak aynı şey değildir. Bugün çözümün parametresi olarak konuştuğumuz Akil İnsanlar ve Meclis’te çözüm kavramlarının 9 ay önce hiç konuşulmadığı dönemde CHP, Başbakan’a gidip her iki kavramı da Türkiye’nin gündemine sokmadı mı? Ama bizim ısrarımız bu işin taraflarını doğru bir yöntemle buluşturmak.
-CHP, önerileri ile doğru yolu gösteriyorsa, kendisini anlatmakta mı zorlukları var?
Olabilir. Bakın, Genel Başkanımız dahil olmak üzere partideki arkadaşlarımız olarak biz ısrarla şunu söylemeye çalışıyoruz: -bir kısmımız buna uymayabilir- “negatif bir siyaset dili kullanmayalım”. Negatif bir siyaset dili kullandığımız ölçüde doğruyu da söylesek insanlar yanlış anlar. Gerçekten dönüştürmek, değişmek, yenilenmek zor işlerdir. Siyasetçilerin zihninde, beyninde bunları yapması lazım. Bu CHP’liler için de geçerli. Bu zihniyeti değiştirmek, negatif siyaset dili kullanmamak lazım. Bir şeyi söylerken, önerirken nasıl olmayacağını değil nasıl olabileceğini söylemek lazım. Bizim dilimizin, siyasetçinin dilinin kendisi, partisi ve Türkiye bakımından pozitif olması lazım. Hele hele bu süreçlerde iyice pozitif olması lazım. Korkuya, endişeye, şikayete mahal yok. Bizim milletvekillerinin, parti yöneticilerinin sorunlara Türkiye ölçeğinde bakması lazım. Hatta Ortadoğu, dünya ölçeğinde bakması lazım. Bulundukları yerlerde zorluklar yaşabilirler ama siyasetçiye ve milletvekiline düşen görev; o kaygıları siyasetin konusu haline getirmek değil, o endişeleri giderecek pozisyonlarda olmaktır.

‘Yalnız hissetmiyorum’

-Tam da bu nedenle CHP’nin daha net bir yaklaşım ortaya koyması gerekmiyor mu çözüm sürecinde?
Yüzde 100 çözüm süreci ile ilgili olarak, Kürt meselesinde, silahlı çatışma meselesinde, silah meselesinde CHP yönetimi, tabanı kesinlikle barış istiyor. Zaten nasıl çatışma ve savaş ister? Bunu istiyor ama Başbakan’ın dayattığı bir yanlış yönteme de, “evet” demek zorunda değiliz.
u Siz kendinizi partide yalnızlaşmış hissediyor musunuz?
Ben, siyaset yapıyorum. Aynı yaklaşım içerisinde olmadığımız arkadaşlarımız var parti içerisinde. Bu bir sır değil. Ama ben Türkiye’yi dolaşan bir insanım. Kendimi parti örgütlerinde ve parti tabanında hiçbir biçimde yalnız hissetmiyorum. Genel merkezde de yalnız hissetmiyorum. Zaten Ankara’da 3 gün kalıyorum. Kimseyle uğraşmadan kendi işimi yapmaya çalışıyorum.
-Onanç’ın istifasının ardından Genel Başkan’la bir görüşme yaptınız. Sizin de istifa edeceğiniz yorumları yapılıyor. Bir iç muhasebe yapıyor musunuz?
Sonuna kadar çalışmaya devam edeceğim partide. Ve sonuna kadar da; barış konusunda, insan hakları, adalet, özgürlük konularında hem yasama hem alan çalışmalarıma devam edeceğim. Çünkü bütün bunların parti tabanında, Türkiye’de karşılığı var.
-Son tartışmalara bakarsak bu çalışmaları yürütürken bazen yel değirmenlerine karşı uğraştığınızı hissediyor musunuz?
Partinin insan hakları, adalet, özgürlük gibi konularda yaptığı çalışmaların karşılığını alıyoruz. Genel Başkan’ın 16 madde halinde açıkladığı demokrasi manifestosunu şimdi daha ileri taşıyacağız. Bunlar Türkiye’de barışı güvence altına alacak işler. Geçmişle hesaplaşma, yüzleşme bağlamında çok önemli.
-Peki bu yüzleşmeyi partideki bir kanada anlatmakta mı güçlük çekiyorsunuz?
Bunları pozitif bir dille, yeterince ve hep birlikte anlatamıyoruz. Bütün bunları partililerin anlayacağı dille, açıklıkla kitapçık yaptık, göndereceğiz. En üstten en alta bütün partililerin bu dille konuşmasını sağlamaya çalışacağız.

Haberin Devamı

‘CHP’nin örgütleri Ankara’dan ileride’

Haberin Devamı

-Yeni CHP çabuk mu eskidi?
Bir süreç var ve CHP içinde işliyor. CHP tüzüğünü değiştirdi, kurultayını yaptı. Bunu samimiyetle söylüyorum; yukarıdaki yapı, Meclis grubu falan insanların kafasında bir karışıklık yaratabilir ama CHP’nin örgütleri -İstanbul’dayım, İzmir’deyim- çok ileride. Ankara’dan ileride. Geçen Urfa’ya gittik. Afyon, Muğla, Kahramanmaraş, Kilis; 20 il başkanı gelmişti. Gördük.
- Yeniden verdiğiniz, çözüm süreci konusunda Meclis’te komisyon kurulması önergenize ulusalcı kanat direniyor görünüyor. Genel Başkan’dan bu konuda bir garanti aldınız mı?
O konuda bir sorun yok. İmzalar 35’in üzerine çıktı. Gruba sundum, ondan sonraki iş onların işi.

Haberin Devamı

‘Ben de Çelik’in yerinde olmak istemem’

- Ak Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, “Sezgin Tanrıkulu’nun yerinde olmak istemezdim” dedi.
Ben de O’nun yerinde olmak istemezdim. Diyarbakır’da, 1993’te avukatlık yaparken, İnsan Hakları’nda çalışırken, arkamda JİTEM üyeleri varken kendisi iktidar partisi Doğru Yol’un milletvekiliydi.