Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çözüm süreci depremde başladı

Van Emniyet Müdürü Ümit Yurdakul (sağda) ve işadamı Bedrettin Gökçenay (solda), Milliyet yazarı Serpil Çevikcan’a depremden önceki Van’ı ve depremden sonra ortaya çıkan Van’ı anlattı.

Milliyet’in, “Geleceğe Yatırım Türkiye’ye Yatırım” zirvelerinin 16’ncısı, 2011’in 23 Ekim ve 9 Kasım’ında iki büyük depremin yıktığı Van’da gerçekleşti.
Kendisini adeta yeniden inşa etmeye çalışan Van, 1 milyon 100 bin nüfuslu ve zirvedeki konuşmacıların tanımladığı gibi, “bölgesel” bir kent.
Bölgesel demek; cazibe merkezi olmak demek, çevre illerin aktığı bir kent olmak demek, bölgenin kültürel, ekonomik, sosyal dinamizmini temsil etmek demek.

Genç Van
Şimdi Van, depremin ağır hasar verdiği bu niteliklerini yeniden kazanmaya çalışırken çözüm sürecini yaşıyor.
Türkiye’deki toplam mera alanlarının neredeyse yüzde 10’unu barındıran, sadece Akdamar Adası, Hoşap Kalesi, Çavuştepesi’yle bile tartışmasız Türkiye’nin en büyük turizm cennetlerinden biri olan ve sadece bölge kentlerine değil Türkiye’nin tamamına açık yapısıyla kalkınma hamlesinin bütün unsurlarını barındıran Van, aynı zamanda Türkiye’nin en “genç” kentlerinden biri.
Öyle ki; yüzde 52’si şehir merkezinde yüzde 48’i kentlerde olmak üzere toplam 1 milyon 100 bin nüfusa sahip Van’da yaş ortalaması sadece 19. Bu rakam, Türkiye’nin geneli düşünüldüğünde 25’i geçiyor.
Üstelik, kentte 20 bini üniversite öğrencisi, 350 bin öğrenci var.
Bu, çözüm sürecinden geçerken hem büyük bir avantajı hem de büyük bir uyarıya işaret ediyor. Çünkü bu süreçte gençlerin neyi ne kadar anladığı, neye kanalize oldukları büyük önem taşıyor.

Çözümün bürokratı
Milliyet zirvesinde Van Emniyet Müdürü Ümit Yurdakul’la yan yana oturuyorduk. Yurdakul, kente 8 ay önce atanmış. Devletin bu bölgede yüzünü vatandaşa artık eskisinden çok farklı göstermesi gerektiğine inanan bürokratlardan biri.
Sosyal projelere, toplumsal dayanışmaya, kamu icraatlarının vatandaştan nasıl geri döndüğüne öncelik verenlerden. Emrindeki personeli Van’ın cadde ve sokaklarına bölmüş, esnafa, işçiye öğrencinin ayağına göndermiş. Esnafı iş yaptıkları bölgelerin geliştirilmesi için örgütlenmeye, dernekleşmeye teşvik etmiş.
Gözaltına alınan PKK sempatizanı gençlerin aileleriyle tek tek diyalog kurmuş.
Bence, yapabileceği en önemli şeylerden birini daha yapıp Van’ın BDP’li belediyesinin yetkilileriyle uzlaşıya dayalı bir diyalog geliştirmiş. Örneğin, KCK ana davasından 8 ay hapiste yatan Van Belediye Başkanı Bekir Kaya ile. Bu sayede anlık gelişen, ancak patlamak için bir kıvılcımı bekleyen birçok olayı BDP yönetimiyle temas halinde başlamadan engellemiş.
Bölge kentlerinin üniversitelerindekine benzer büyük çaplı hiçbir olay son dönemde Van’da meydana gelmemiş.
Yurdakul’un formülü, “müdahale değil, müzakere” diye özetlenebilir.

Elde Türk bayrakları
Yurdakul’un anlattığı bir manzara sadece Van’ın değil bölgenin bir yanının aslında nasıl da, “Türkiyeli” olduğunu çok iyi anlatıyor. Biliyorsunuz Türkiye’de asker uğurlamaları adeta düğün gibidir. Davul-zurnalıdır ve mutlaka ellerde Türk bayrakları vardır.
Van’da son günlerde Kürt aileler çocuklarını askere uğurlarken oluşan manzaralar batıyı aratmıyormuş. Ellerde sadece Türk bayrakları, ağızlarda, “En büyük asker bizim asker” sloganları yükseliyormuş.
Yüzlerce kardeşimizi toprağa verdiğimiz Van depremi, Türkiye’ye unuttuğumuz dayanışmayı yeniden hatırlatmıştı.
Milliyet’in dünkü Van zirvesinde ortaya çıkan slogan şuydu: “Çözüm depremde başladı.”
İşin özeti bu. Türkiye’nin bu süreci istediği gibi tamamlayabilmesi için gereken bu dayanışma.
Dün Milliyet’in zirvesinde emniyet müdürüyle, işadamıyla, gazetecisiyle bu dayanışmaya inanan insanlar ve bunu karşılıksız bırakmayacak Vanlılar aynı salondaydı.