Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hakkâri
Van’dan yola çıkıyoruz. Hakkâri’ye 3,5 saatlik yolumuz var.
Milliyet’in, “Geleceğe Yatırım Türkiye’ye Yatırım” zirvesinin 23 Mayıs durağı Hakkâri.
Hakkâri’de BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile buluşacak, Hakkârililer ile kucaklaşacağız.
3,5 saatlik yolculuğumuzun ilk durağı Hoşap Kalesi’nin haşmetinin gölgesindeki derme çatma bir çay evi.
Vanlılar, bize çay ikram ederken lafı hemen çözüm sürecine getiriyorlar. Her şeyin değişeceğini ama henüz hiçbir şeyin değişmediğini söylüyorlar.

“Biz de korkuyoruz”
Çay evindeki kilit cümle, işsiz bir gencin ağzından çıkıyor:
“Artık eskisi kadar korkmuyoruz. Gerçi siz batıdan gelenler terör korkusunu sadece sizlerin yaşadığını sanıyorsunuz. Asıl kavga ortamından zarar gören bizleriz.”
İkinci durağımız, adını 1969’dan almış.

Milliyet Köprüsü
Gerçi iki adı var: Gençlik Köprüsü ya da Deniz Gezmiş Köprüsü.
1960’ların sonunda İstanbul Boğazı’na ilk köprü projesi açıklandığında bunu protesto eden 68 kuşağının, Milliyet’in kampanyası ve okur desteği ile ilk tahtasını ve harcını koyduğu köprüden söz ediyorum.
Üçüncü adını da ben koyuyorum: “Milliyet Köprüsü”
Zap suyunun iki yanını birleştiren köprünün başında Milliyet’in buralara, buradaki kardeşlerine ne kadar uzun süredir kalbini, imkanlarını ve sayfalarını açtığını konuşuyoruz.
Üçüncü durağımız devrimci ruhun döşediği Zap köprüsünün çok yakınında ama Hakkâri insanının çok uzağında.
Depin polis noktasındayız. O noktadan bir metre ötesi Hakkâri’ye açılıyor, ancak o noktadan kim olduğunuzu izah etmeden geçemiyorsunuz.
BDP Hakkâri Milletvekili Esat Canan, “Bakın” diyor; “Şimdi Eşbaşkanımız ve siz olduğunuz için rahat geçiş var. Yoksa burada GBT’ler alınır, aramalar yapılır. Defalarca konuştuk sonuç alamıyoruz.”
Milliyet’in Hakkâri zirvesi Sibar Otel’de. Hakkâri’deki herkes ya yemek salonunda ya kapının önünde. Selahattin Demirtaş’a gösterilen sevgi görülmeye değer.

“Bu kader ne zaman değişir?“
BDP Eşbaşkanı, benim, “Türkiye’nin en yaralı hafızası” diye isimlendirdiğim bu yaralı kentin yaşadığı tarihsel ve güncel trajediyi anlatarak sözlerine başlıyor:
“Burası öyle bir kent ki kimse ne söylese tamamını anlatamaz. Eksik kalır. Bu bölgenin 22 ili en yoksul il sıralamasında başta. Hakkâri’de işsizlik yüzde 18 diyorlar. Gerçek rakam yüzde 50. Geri kalanı da yarı zamanlı çalışıyor. Bu bir kader midir? Değildir. Bu kader ne zaman değişir? Devletin kara kaplı defterindeki resmi politikası değiştiği zaman. Herkes bilsin ki burası kimsenin düşmanı değil.”
Demirtaş, bu kadar büyük bir coğrafyada bu kadar çok dilli ve etnisiteli bir ülkede her şeyin Ankara’dan çözülemeyeceğini bir kez de Hakkâri’den tekrarlıyor:
“Biz buna özerklik diyoruz. Yönetimi yerelleştirmeniz lazım. AKP’ye yüzde 14 oy çıkan bir Hakkâri’yi sadece AKP nasıl yönetir? Yönetimi yerele, denetimi halka vereceksiniz. Bunun başka yolu yok.”
Hakkâri gerçekten yaralı. Süreç bu yaraları ne zaman ve hangi pansumanlarla kapatabilir?
Hakkâri yolunda, Hakkâri sokaklarında Milliyet konvoyunu selamlarken eliyle zafer işareti yapan gençler, bu işareti unutup el sallamaya karar verdikleri zaman mı?
Hakkâri’nin tacı Sümbül Dağı. Rivayet o ki bu dağı bir kere gören mutlaka bir daha gelirmiş.
İstanbul’da denize, Van’da göle bakan evler pahalı, Hakkâri’de ise dağa.