Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gündemdeki sıcak iki meselenin yolu, pek çok noktada BDP ile kesişiyor. Birincisi, şimdi Kuzey Suriye kartının da masaya sürüldüğü çözüm süreci.
Diğeri ise seçim barajı ve dar bölge seçim sistemi etrafında dönen tartışma.
Çözüm süreci, Türkiye’nin kendisiyle barışmasına ne kadar hizmet edecekse, bir zamanlar en iltifatkâr ifadeyle “PKK uzantısı” diye tanımlanan BDP’nin de demokratik siyasetteki rüştünün bir o kadar ispatlanması anlamına geliyor.
Sürecin başından bu yana, başta BDP eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak olmak üzere BDP’nin üst yönetim kadrolarının -zaman zaman ayarı kaçmakla eleştirilen açıklamaları dışında- sorumluluklarının farkında ve sonuç almaya dönük bir tutum izledikleri açık.
Bunu, provokasyona bu kadar uygun bir süreçte yapmaya çalışırken, kendi siyasi kariyerlerinin en kritik sınavını veriyorlar.
Öcalan’ın Nevruz mesajıyla rotasını çizdiği, “neo Kürt siyasetini” omuzlayıp omuzlayamayacaklarını hem kendi tabanlarına, hem “çözüm istemezük”lere, hem Kandil’e, hem de büyük Kürdistan projesinin bütün aktörlerine göstermek zorundalar.

Ak Parti, BDP’yi nerede görüyor?
BDP’liler, mart yerel seçimiyle başlayacak olan sandık zincirinin açtığı bir başka koridorda da ilerleyecekler.
Hatırlayın, Kürt siyasi hareketi, 2011 genel seçimlerinde, BDP destekli bağımsızlarla parlamentoya 36 milletvekili taşıyarak kendi tarihinin rekorunu kırmıştı. Oy oranları yüzde 6,6’ydı. 2007’de DTP destekli bağımsızların aldığı oy oranı yüzde 3.8, Meclis’e giren vekil sayısı 22’ydi. 2009 yerel seçimlerinde ise yüzde 5,7 oy aldılar.
Türkiye siyasetinde, bir kilo demir hiçbir zaman bir kilo pamuğa eşit olmadığı için, Kürt siyasi hareketinin 2011’de ulaştığı vekil sayısı parmak hesabının ötesinde bir anlam taşıyordu.
Bu nedenle önümüzdeki yerel ve genel seçimler hem BDP açısından hem de Ak Parti’nin vereceği BDP sınavı açısından kritik öneme sahip.
Başka bir deyişle, seçim barajının akıbetinin ne olacağı, baraj yüzde 10’da kalırsa daraltılmış bölge seçeneğinin uygulanıp uygulanmayacağı, Ak Parti’nin önümüzdeki dönemde BDP’nin nerede ve ne güçte konumlanmasını istediğini de gösterecek.

BDP’nin önündeki baraj engeli
Başbakan’ın açıkladığı gibi, barajın yüzde 10 olarak korunması, oy oranında patlama olmayacağı hesaplanan BDP’nin sandığa yine bağımsız adaylarla gitmesini zorunlu kılacak. Bu seçenek, Ak Parti’nin BDP’nin barajı geçememe eşiğini gözettiğini kanıtlayacak.
Seçim barajının yüzde 10 olarak devamı ve aynı zamanda dar bölge sisteminde karar kılınması da, BDP’nin başı çektiği birçok yerde milletvekillerini yine Ak Parti’ye ikram etmesi anlamına gelecek.
Gazete sütunlarına yansıyan hesaplamalara göre, yüzde 7 seçeneğinde bile BDP’nin barajı geçebilmesi için 2011’de aldığı oylardan yüzde 20 civarında fazla oy alması gerekiyor.
Kürt çevrelerindeki iyimser yaklaşım ise BDP’nin ilk genel seçimde baraj yüzde 10’da kalsa bile bunu geçebileceği yönünde.
Bütün bu hesaplar önümüzdeki dönemde daha çok yapılacak. Çözüm süreci ve anayasa yapımı meselesindeki ittifakın alacağı şekil ise matematik hesaplarının ötesinde belirleyici olacak.
Yanıtlanması gereken sorular şöyle:
İktidar partisi, İmralı-Kandil hattında tuttuğu BDP’nin seçimlere parti olarak girmesinin ve Meclis’te 36’nın çok üzerinde bir vekille temsil edilmesinin hukuki altyapısını ne oranda hazırlayacak?
Çözüm sürecinin ruhu, BDP’nin Türkiye’nin sadece bir bölgesinden değil, dört bir yanından daha çok milletvekili çıkarabilmesine ne kadar olanak sağlayacak?
Ak Parti, önümüzdeki yıllarda BDP’nin daha çok “Türkiyeli” olmasını ne kadar istiyor?
Ve BDP, çözüm süreci kaldıracının gücünü daha çok “Türkiyeli” olmak için ne oranda kullanacak?