Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, yeni anayasa çalışması konusunda Meclis’te grubu olan tüm partilerin uzlaşmasının parti olarak en büyük dilekleri olduğunu vurguladı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, yeni anayasa yapımı ile ilgili BDP seçeneğini işaret eden açıklaması önemli tartışmalara neden oldu.
Erdoğan’ın, referanduma gitme noktasında BDP ile ittifak yapabileceklerine ilişkin sözlerine, BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın verdiği olumlu yanıtları bu köşeden duyurmuştum.
Bu tartışma, “İmralı süreci ısınırken, diğer taraftan anayasa müzakeresi de sadece BDP ile mi yürüyecek” sorularını gündeme getirdi.
BDP ile ittifak, Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin birinci tercihi mi? Yoksa, Erdoğan “son seçeneğe” mi işaret etti? Bu soruları, dün telefonda görüştüğüm Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’e yönelttim.
Çelik, sorularımı yanıtlarken, birkaç kez, “Başbakan’la bu konuyu konuştum. Bizzat O’nun verdiği cevap çerçevesinde sizi yanıtlıyorum” vurgusunu yaptı. Çelik’in değerlendirmeleri şöyle:
KOMİSYON?HALLETSİN:
Sayın Başbakan’ın uçakta gazetecilere söylediği aslında şudur: Ben, bir kez daha bunu Başbakan’a doğrudan sormuş ve O’nun cevabını almış olarak size söylüyorum. Bizim, birinci tercihimiz Uzlaşma Komisyonu’nun bu işi bitirmesidir. 2012’nin sonuna kadar bitecekti. Bu olmayınca Meclis Başkanı liderlerle görüştü, ‘bir süre daha bu işe şans verelim’ denildi. Bu da mart sonu gibiydi. Sayın Başbakan bunu söyleyince Sayın Bahçeli tepki gösterdi. Halbuki kendisi de ‘23 Nisan’da bitirilmiş haliyle sunulması büyük anlam ifade edecek’ dedi. Tamam Mart olmasın 23 Nisan olsun kardeşim. Bizim birinci tercihimiz, TBMM’de oluşmuş olan dört grubun temsil edildiği Komisyon’un bu işi halletmesidir. Burada diyelim ki bir ya da iki parti ipe un serdi. Biz o durumda Türkiye’yi o parti ya da partilerin keyfine mahkum mu kılacağız? Bu doğru olmaz. O zaman bizim tercihimiz şudur: Diyelim ki MHP ‘ben yokum’ dedi. CHP, BDP bu işi yapıyorsa onlarla yaparız. Diyelim ki BDP de ‘yokum’ dedi. CHP ile yaparız.
YÜZDE 75 OYUMUZ VAR:
Bakın ben başından beri hep şunu söylüyorum: Aslında Ak Parti artı CHP eşittir yüzde 75 oy. İki merkez partinin arkasında yüzde 75’lik bir halk desteği var. Ve bu Türkiye’nin birçok meselesinde de aslında böyle olabilir. Terörle mücadele konusunda da, Sayın Başbakan, Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşürken ‘MHP, BDP gelmeyebilir, gelin ikili bir inisiyatif kuralım’ dedi. Ama CHP ‘diğerlerinin de gelmesi lazım, olmaz’ dedi. Sayın Başbakan herkese diyor ki; B planı, C planı deyin buna. CHP geldi ya da gelmedi. MHP gelirse, MHP ile de referandumsuz bir anayasa çıkarmak mümkün. Sayısı yetiyor, biraz kritik olmakla birlikte. BDP olunca; Ak Parti ve BDP’nin oyları birleştiği zaman 367’yi bulmuyor. Referandumsuz bir anayasa çıkarmak mümkün değil. O zaman Başbakan, ‘böyle bir durumda da BDP gelirse biz referandumlu şartı BDP ile yaparız’ diyor. Bundan, ‘CHP ile MHP ile yapmayacağız, CHP bizim tercihimiz değil, MHP bizim tercihimiz değil, bizim birinci tercihimiz BDP’dir’ anlamı çıkmaz. Sayın Başbakan’la konuştum. Bize söylediği budur.
52 MİLYON VATANDAŞ:
(Ak Parti-BDP anayasası olur eleştirilerine karşılık) Referanduma gittiği zaman bu artık iki parti olmaktan çıkar. Referandum halk demektir. Oy kullanan 52 milyon vatandaş demektir. O zaman bizim böyle bir endişemiz olmaz. Şöyle varsayın: 26 maddelik ilk teklifi getirdik Meclis’e. CHP, MHP, ‘ben yokum’ dedi. BDP, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran maddeye oy verseydi ve bu çıkmış olsaydı bu Ak Parti + BDP olmazdı.
SU YOKSA TEYEMMÜM VAR:
(İdeal olanı sizin CHP ile anlaşıp bunu referandumsuz geçirmeniz mi sorusu üzerine) İdeal dört partinin Uzlaşma Komisyonu ile bunu yapmasıdır. Ama diyelim ki MHP yüzde 12-13 oy alan bir partidir. ‘Ben yokum’ dediği zaman yüzde 87, yüzde 13’e mahkum olmaz. Veya BDP ‘yokum’ dedi. Yüzde 6 oy alıyor. Yüzde 94, yüzde 6’ya mahkum olmaz. Bizim tercihimiz dört partinin yapması. Son çare, tabiri caizse şöyle deriz; su bulunmayınca teyemmüm edilir. O durumda da bütün alternatifleri ararsınız. Fakat kamuoyunda şöyle bir algı oluşursa doğru olmaz: ‘Bizim tercihimiz CHP değil, MHP değil. Biz hassaten BDP ile bu anayasayı yapmak istiyoruz gibi bir tercihimiz’ sözkonusu değil. Bizim bütün partilerle dirsek temasımız var. ‘Ama CHP, MHP, referanduma belki ihtiyaç duymaksızın yapılabilecek bir anayasayı sabote ederlerse, küstük, oynamıyoruz derlerse, BDP ile birlikte Türkiye’yi referanduma götürecek bir seçenekte de biz varız’ diyor Başbakan. BDP’yi öyle veya böyle görebiliriz. Ama BDP şu anda legal olarak kurulmuş bir siyasi partidir. TBMM’de grubu vardır. O nedenle ısrarla onları da sistemin dışına itmenin bir manası yok.
BDP İLE PAZARLIK YOK:
Türkiye, bu dönem bir anayasa yapamazsa kendi kendine, halkına yazık etmiş olur. Ama birileri şöyle algılamasın; ‘Ak Parti, BDP ile oturuyor barış süreciyle ilgili burada pazarlık yapıyor.’ Yok böyle bir şey. Başbakan’ın söylediği de öyle değil. Anayasada etnik vurgu olmaz. Yani biz, ‘herkes için özgürlük, herkes için demokrasi, herkes için insan hakları’ diyoruz. Bunu dediğiniz zaman birisi bunun dışında kalmaz. Böyle olduğu zaman herkes daha rahat nefes alır.
CHP’de kafa karışıklığı var
(CHP ile uzlaşmanız mümkün görünüyor mu? Resmi ideoloji, din hürriyeti gibi konularda büyük farklılıklarınız var sorusu üzerine) CHP’de bir kafa karışıklığı var. CHP hakikaten şu anda iyi yönetilmiyor. Polifonik çok sesli müziktir. Burada orkestrasyon dediğimiz şey önemli. Orkestrada onlarca enstrüman vardır, hiçbirinin sesi birbirine benzemez. Ama şef maharetli olursa o sesleri armoniye dönüştürür. Şef becerikli değilse oradan kakafoni çıkar. Ak Parti’nin 326 milletvekili de, CHP’nin 135 milletvekili de tornadan çıkmış değil. Mesela ben, merkez sağdan gelen bir adamım. Milli Görüş’ten, MHP’den, ANAP’tan, DSP’den hatta geçmişte marjinal sol partilerle içli dışlı olan arkadaşlarımız bile var. Arada bir bizde de ufak tefek fikir ayrılıkları olsa da netice itibarıyla liderlik güçlü olduğu için yani şef güçlü olduğu için güçlüyüz. Ama bu Ak Parti’de de otokratik bir yönetim var anlamına gelmez. Ben ya da bir başka arkadaşım Sayın Başbakan’a ‘biz bu konuda böyle düşünmüyoruz’ diye çok rahat söylüyoruz.