Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye ve Mısır konusunda hükümete yöneltilen eleştiriler malum. Suriye meselesinde ne deniyor:
Taraf tutuldu. Ülkedeki demografik, etnik ve mezhepsel yapı gerçekçi olarak masaya yatırılmadı. Bölgede kimlerin Suriye’ye ne ölçüde destek çıkacağı, İran gibi bir gücün bütün ağırlığıyla Esad’ı destekleyeceği ya da Hizbullah’ın bir gün açık açık, “biz sonuna kadar Beşar Esad için savaşırız” diyeceği hesaba katılmadı.
Obama’nın, seçim kampanyasını, Ortadoğu bataklığına bir daha saplanmamak üzerine kurduğu unutuldu. Buralara bulaşmak değil bulaşmamak vaadiyle Beyaz Saray’a oturduğu, Suriye konusunda çekingen tavrının önemli bir nedeninin de ABD’nin doğrudan çıkarı olmayan bir maceraya atılmasını Amerikan kamuoyuna nasıl anlatacağında yattığı iyi düşünülmedi.

Darbenin arkasındaki güç
Mısır konusundaki eleştirilere gelince...
Bölgedeki İhvan karşıtlığının gücü iyi analiz edilemedi. Bu işin büyük ölçüde Suudi Arabistan tarafından yönetilip kotarıldığı, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün gibi bölge güçlerinin İhvan karşıtlığındaki ittifakı görülmek istenmedi.
Dünya aleme, “askeri yönetimi savunuyoruz” diye açıkça ilan eden, o yönetim dara düşmesin diye Körfez’den hemencecik 12 milyar dolar ayarlayan Suudi Arabistan’ın darbenin arkasında olma ihtimalinin İsrail’den daha fazla olabileceği gerçeği göz ardı edildi.
Rusya’nın Suriye ile soğuk savaşa dayanan bir ittifak ilişkisi yürüttüğü, bugün Suriye hava sahası bu kadar iyi korunabiliyorsa, bunun nedeninin Rus teknolojisi ve Rus teknisyenleri olduğu, dünyanın gözü önünde Libya operasyonu konusunda aldatıldığını düşünen bu ülkenin BM’nin otorize edeceği bütün operasyonlara karşı duracağı unutuldu.

Suriye’yi bekleyen
Hükümetin, Suriye ve Mısır konusundaki dış politikasına yönelik bu eleştiriler ve verilen yanıtlar maalesef görünen manzarayı değiştirmiyor.
Bugün Suriye hem bölgesel hem de global soğuk savaşın konusu.
Suudi Arabistan ve İran kaynaklı Şii-Sünni eksenli bölgesel soğuk savaşın en kanlı-canlı malzemesi. ABD ile Rusya arasında da global soğuk savaşın şimdiki oyunu.
Bunun yarattığı sonuçları, hem BM Güvenlik Konseyi’nde hem bölgedeki çatışma alanlarında kolayca görmek mümkün.
Kundaktaki bebelerin, daha annesinin yüzünü tam göremeden kimyasal silaha maruz kaldığına kuşku yokken, Obama, kimyasal silah kullanımından “iddia” diye söz ediyor. Rusya, Güvenlik Konseyi oturumunda, “Siz kimyasal silahı Esad’ın kullandığından emin misiniz? Bunu dünyayı ve ABD’yi harekete geçirmek için muhalif bir grup kullanmış olabilir” diyor. ABD de bu tezin arkasına saklanmaya hevesli görünüyor.
Ve Suriye’de bir nesil yavaş yavaş tüketilirken, ülke, içinden çıkılmaz, Afganistanvari bir mücadeleye doğru emin adımlarla yol alıyor. Eninde sonunda ya o yangın kendisini tüketecek ya da bir müdahale olacak. Ve o müdahale belki de hiç kimsenin beklediği türden bir müdahale olmayacak.

Demokrasi kavgası mı?
Mısır ise askeri diktatörlüğe gidiyor. Bu askeri diktatörlük, bölgedeki diğer diktatörlükler tarafından mümkün olduğunca destekleniyor. Çünkü onların misyonu İhvan’ı nefes alamaz hale getirmek. Bunun için uzaktaki yakınlardan da sonuna kadar destek alacaklar.
Bu arada, bizde İslam kardeşliği dürtüsüyle, “Böyle giderse İhvan da silaha sarılır. Bakın 1992’de Cezayir’de ne oldu?” diye ortaya çıkanlara hatırlatmak gerekiyor. Cezayir’de 250 bin kişi öldü ve sonuçta İslami hareket ezildi. Bugün onları ezen Cezayir’i yönetiyor. Herhalde Sisi’ye yapılabilecek en büyük hizmet, İhvan’ı saldırgan bir pozisyona taşıyıp onun oyununa gelmek olacaktır.
Manzarayı alt alta koyduğunuzda Suriye ve Mısır’da yaşananın, cümle alemin tetikte beklediği bir imtiyaz kavgası değil de, demokrasi kavgası olduğu yanılsamasıyla daha fazla ilerlemek zor görünüyor.