Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın grup konuşması nedeniyle dolup taşan Meclis’te, Ak Partililere hakim olan iki hissiyat ön plandaydı dün.
Birincisi, Başbakan’ın Sincan ve Kazlıçeşme mitingleri ile bir bakıma canlandırdığı muhafazakar kesime hakim olan, kuliste rastladığım etkili bir Ak Partilinin ağzından da bir çırpıda çıkıveren, “yıkılmadık, ayaktayız” duygusu...
Erdoğan’ın üslubu ve mesajları ile dün sabah alevlenen gözaltılar gösteriyor ki, iktidar üzerine oynandığı söylenen oyunlar, oynayanlar için epey can yakan bir bumeranga dönüşecek.
Ak Parti kulislerine hakim ikinci hissiyat ise, Türkiye’nin olabildiğince kısa sürede normalleşmesine odaklanmış görünüyor.
Bu nedenle, uzunca bir süredir ilk kez, “Mücahit Erdoğan” sloganlarıyla destek verilen Başbakan’ın, “sertlikte inat”, “mesajı almamakta ısrar” gibi nitelemelere hedef olan tavrı işin sadece bir yönünü yansıtıyor. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “algıyı yönetmekte başarılı olamadık” diyerek yaptığı son özeleştiri de aslında bunun bir yansıması.
Ak Parti’de araştırma üzerine araştırma yapılıyor, nabız tutuluyor, “Bu iş bizim başımıza nasıl geldi”nin izi sürülüyor ama Türkiye’nin imajı, ekonomik göstergeler ve müttefik batıyla ilişkiler açısından bir normalleşmenin hızla sağlanması gerektiği de biliniyor.

‘Türkiye’yi normalleştirmeliyiz’
‘Tedbirler alınacak’?
Meclis kulisinde karşılaştığımız Ak Parti Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in şu sözleri de bu anlamda dikkati çekici:
“Hükümetler, idareciler; huzur ortamında, tansiyonun yüksek olmadığı, herkesin birbirine çok daha nazik davrandığı ortamlarda daha rahat hükümet ederler. Dolayısıyla gerginlikler hükümetlerin işi değildir. Hükümetler gerginlik çıkarmak için değil, gerginlikleri yatıştırarak hizmet görmelidirler biz de öyle düşünüyoruz. O bakımdan şu yaşanmış olanları, iyi bir şekilde analiz ederek, hatta bunlardan dersler de çıkararak, gerekli tedbirleri almak suretiyle Türkiye’yi bir an önce normalleştirmeliyiz. Daha yapacağımız çok işler var. Halkımız hizmet bekliyor, sokakta yürüyen insanlar bile hizmet bekliyor.”

‘Halk böyle seviyor’
Gelelim Şahin’in diğer değerlendirmelerine...
Şahin, “Sayın Başbakan bu. Herkes böyle, siz böylesiniz, biz de böyleyiz. Bir Rizeli olarak, Kasımpaşalı olarak üslubu öyle. Halk da onu öyle seviyor. Ağaçlara sahip çıkmayla başlayan olaylar tamamen hükümete ve Başbakan’a karşı siyasi bir tavra dönüştü. Bir siyasetçi kendisine yönelen bu tavra karşı tabii siyasi bir tavır gösterecektir. Onun da bir tabanı, bir seçmeni var” diyor.
Erdoğan’ın, başörtülü kadınlara, camilere yönelik saldırıları özellikle vurgulamasının bir ayrışmayı körüklediği yolundaki eleştirileri de soruyoruz. Şahin, “Görüntülerde var, izledim. Bunların yanlış olduğu söylenebilir. ‘Böyle şey yapılmamalıdır, bizim insanımızın mayasında kutsal yerlere sahip çıkmak vardır’ denebilir. Sayın Başbakan’ın kendi takdiri” ifadelerini kullanıyor.

‘Şah İsmail’in ismi’
Şahin, “Türkiye’de bir kesim, temsil edilmediğini, yok sayıldığını düşünerek meydanlarda. Bu taleplerle hiç mi haklılık yok?” diye sorduğumuzda da şunları söylüyor:
“Bakın, birtakım sendikalar grev yapıp, ‘Biz Gezi Parkı’nda yapılanlara tepki olsun diye yürüyoruz’ dediler. Bunlar tamamen siyasi tavırlar. Kenedy’de, Kuğulu’da, ‘Şöyle bir sorun var, çözülmesini istiyoruz’ mu diyorlar? Hayır, somut bir şey söylemiyorlar. Örneğin, bu ülkede alkol yasaklanmadı ki? İsteyen satıcıdan alıp müsait olduğu yerde içebilir. Geçmiş tarihte, esnafı ziyaret ederken bir vatandaş Balat’ta içiyordu. ‘Benim çocuğumu bu duruma düşürmeyeceğinize inandığım için size oy vereceğim’ demişti. Yani, ‘ben oğlumun alkolik olmasını istemiyorum’ diyor bu adam. Eğer hükümete karşı bir tavır geliştirilecekse buna gerekçe olarak her şey bulunur. Yavuz Sultan Selim köprüsü mesela. Rahmetli İsmet İnönü’nün tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunu çıktıktan sonra istisna olarak korunmasını istediği üç türbeden biri Yavuz Sultan Selim’in türbesidir. Şah İsmail ile Çaldıran Savaşı bağlamında değerlendirmeler yapılıyor. Ülkenin herhangi bir yerine de Şah İsmail ismi verilebilir. Şah İsmail Türk’tür. Geçmişte, o şartlarda bazı yanlışlıklar yapılmışsa onlardan hareketle tarihe mal olmuş insanları karşınıza almanın doğru olmadığını düşünüyorum. Ben yetkili olsam herhangi bir tesise Şah İsmail ismini veririm. Ne var bunda?”

‘Gençler başarılı’
Bir özeleştiri yaptıklarını belirten Şahin, “Tüm bu yaşananları analiz edip değerlendiriyoruz. Tabii ki bundan sonuçlar çıkaracağız. Şimdi mesela ne oldu Gezi Parkı? Ağaçlarla başlayan bir kaygı, oradaki ağaç sayısını artırdı. Ağaca sahip çıkmayla başlayan o gençlerin o tavrı müspet sonuca ulaştı. Gezi Parkı’na İstanbul Belediyesi daha çok sahip çıkıyor. Şimdi oradaki 600 ağaç, 700 ağaç oldu. Demek ki gençler ağaçlara sahip çıkarak başarılı oldular. İstanbul Büyükşehir Belediyesi aldı bu mesajı” diyor.

‘Duran adam Vahe’
Şahin’in “tencere-tava” ve “duran adam” protestolarını yaklaşımı esprili:
“Enflasyon çok yükseklere tırmanır, mutfak malzemelerini iki katına almak zorunda kalabilirsiniz. O zaman tencere-tava çalabilir, ‘tencere dolmuyor’ diyebilirsiniz. Tencere-tava deyince benim aklıma mutfak geliyor. Ama buradan kaynaklanmıyor protestolar. ‘Duran adam’ı da duydum. Ermeni asıllı bir manken vardı; Vahe. O’nu hatırlattı bana. Vahe’ye haber göndermek lazım. O işi en iyi yapacak olan Vahe’dir.”