Vazgeçemiyoruz evlilik dışı çocuk temasından... En “tutucu” dizide bile bir vaka mevcut. “Muhteşem Yüzyıl” gibisi yok. Şu sıralar ekrandaki hemen her dizide “evlilik dışı çocuk” konusu var. Dizilerin tuzu biberi bir yerde. Şöyle bir bakalım: (Kaynak: Medya Takip Merkezi)
* ‘Doksanlar’ dizisinde Çeyizci Süheyla’nın kızı Aysel. Gençken Orhan’la yaşadığı ilişki sonucu oldu.
* Aynı kanalda “muhafazakâr” dizimiz “Huzur Sokağı”nda benzer bir durum var. Saadet’in evinde kalan Hacer, kocasının evlilik dişi ilişkisinden olan kızı.
* “Bugünün Saraylısı”nda Ayşen’i yeni tanıyoruz. Ata’nın evin hizmetlisiyle yaşadığı evlilik dışı ilişkiden olan kızı.
* Hep kız çocuğu olmuyor tabii ki. Mesela “Tatar Ramazan”da Kerim, Ramazan’ın Süheyla’yla evlenmeden önce yaşadığı ilişkiden olan oğlu.
* “İntikam” da karışık ilişkilerin dizisi olarak bu temanın dışında kalmadı. Emre’nin kız kardeşi de Aslı da Şahika’nın evlilik dışı ilişkisinden oldu.
* Kanal D’nin bir başka “çocuk macerası” da “A.Ş.K.” dizisinde... Azra, Kerem’den hamile kaldı, ama çocuk düştü. Bakalım başka olacak mı? Artık evlenirler, sonra olur diye düşünüyorum. Senaristlerden insaf rica ediyorum.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD seyahatinin “gazeteci listesi” açıklandı. Konu, Halk TV’nin “Basın Koridoru”nda yerini aldı. Konuşmaların özeti “Halk TV neden bu listede yok?”oldu. “Görücüye çıkma listesi. İktidara ve cemaate yakın isimlerden oluşturulmuş çok garip bir liste” gibi sert eleştiriler de yapıldı.
Uğur Dündar’ın geçen hafta bu kanalda Kılıçdaroğlu’yla geniş bir söyleşi yapması da hatırlatıldı. Dündar telefonla yayına bağlandı. “Halk TV ve Sözcü gazetesinin (listede yok) bağımsızlığı böylece tescil edildi” dedi. Gazetecilerin kendi paralarıyla geziye katıldığı konusunda da Dündar; “Bana böyle bir davet gelmiş olsa cebimden parayla bilet almayacak mıyım? Ben hayatımda sponsor kullanmadım” dedi.
CHP-Halk TV tartışması
“Penguen te-levizyonları olarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun uçağında yer alacak yayın kuruluşlarından daha saygın, daha çok seyircisi olan bir te-levizyon Halk TV” sözleriyle gezi listesindeki televizyon kanallarına yüklendi Dündar. Efendim ekranda “Cemaat- AKP” durumları yaşanıyor. Bir de “CHP-Halk TV” tartışması yaşanacak gibi görünüyor ABD gezisiyle ilgili olarak.
HANİ MENDERES’İ ÇOK SEVERDİNİZ!
Pana Film dönem dizileri
İzmir’i sel aldı götürdü. Bu sefer fena götürdü ama. Fırsat bu fırsat Beyaz TV dayandı. Pazartesi “Moderatör” programında tam 10 dakika İzmir’le “kafa” buldular: “Kentin yetersiz alt yapısı çöktü”, “Sosyal medya sallandı, belediye odun dağıtacağına alt yapıya baksın”, “Bu durum İzmir’in CHP’li belediyesinin içine düştüğü aciz durumu acı bir şekilde gözler önüne serdi”, “Belediye hiçbir şey yapamadı. İzmirliler neye uğradıklarını şaşırdı”, “Göle dönen yollarda ördek yüzdü”.
İtfaiye’nin merkezini su basmasıysa ayrı bir başlıkta verildi: “Efendim İzmir’in halini gördünüz. Herkesin yardıma ihtiyacı varmış gibi görünüyordu. İlk kimi ararsınız itfaiye değil mi? Ama itfaiyenin de yardıma ihtiyacı vardı. Orayı da su basmıştı...”
Araya Melih Gökçek ve Şamil Tayyar’ın tweetleri de serpiştirilerek haber daha da zenginleştirildi. Haber, saat 17.50’de başladı, tam 18.00’de bitti. Bir haber bülteni için epey geniş sayılacak bir zaman dilimi harcanmıştı.
Gökçek’in İzmir’den “rövanşı” almasının rahatlığıyla diğer kentlerdeki sel haberlerine geçildi. Görüntüler İzmir’i aratmasa da “Sağnak, yurdun birçok yerinde yaşamı olumsuz etkiledi” cümlesiyle “yumuşak bir geçiş” yapıldı. Ah bu sular
Geçen pazar akşamı “Güneşi Beklerken” dizisinde kızlı-erkekli epey durum mevcuttu. Zeynep “Ben Barış’a sürpriz yapmak istiyorum” derken onu eve yemeğe çağırmayı düşündüğünü öğrendik. Lise öğrencileri birbirlerini evlerine kızlı-erkekli yemek yemeye gidiyorlar yani. Dizi tabii ki bununla da kalmıyor. Can kardeşimizle Yağmur kardeşimiz “kızlı erkekli” Çin lokantasına gidiyorlar. Çıkışta kızlı- erkekli öpüşüyorlar. RTÜK uyuyor mu?
Kızlı erkekli halin güldürüsü olur mu?
Show TV’de “Güldür Güldür”de anne ve babası polis, kızımız evine sevgilisini getiriyor. Güya ders çalışıyorlar. Anne baba neyse odayı basıyor. Polis olduklarından alışkanlık, önce “Polis aç kapıyı” diye bağırıyorlar. Kızlı- erkekli duruma polis müdahalesinin mizahı yapılıyor. RTÜK olaya el koymalı. Kızlı erkekli aynı odada olmanın güldürüsü mü olur?
“Yetenek Sizsiniz Türkiye”de o dans neydi öyle? Kızlı-erkekli bale yapıyorlardı. Gösterileri bitti, genç kızımıza, “erkek arkadaşının” başkasıyla böyle dans etmesine kızıp kızmadığı soruldu. Meğer dans ettiği “erkek arkadaşıymış...”
Nereden başlamak lazım. Bir kere kızlı erkekli ekranda böyle dans edilir mi? Sonra böyle soru sorulur mu? RTÜK uyuma neler
Bana göre ekranın en “kara mizah” programı diyebilirim Adnan Hoca sohbetlerine. Duydum ki RTÜK konuya el atmaya hazırlanıyor. Kanalla ilgili çok şikayet geliyormuş. Bundan da anlaşıldığı üzere kanal, çok izleniyor. Bugüne kadar programın yayınlandığı A9 kanalına dokunamıyorlardı. Çünkü lisansı yoktu. Uydudan iletilen pek çok kanal şu yöntemi uyguluyor öğrendiğime göre; RTÜK benzeri yabancı kuruluşlardan lisans alıp, Türkiye’ye yönelik yayın yapılıyordu. A9 kanalının da bu yöntemi uyguladığı söylendi. RTÜK İzin ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı bir çalışma yürüttü. Kanallar tespit edildi. Kendilerini yasa gereği RTÜK’ten lisans almaları gerektiği bildirildi. A9’da bu kanallardan biri. Yani lisansını aldı. Lisansını almak demek “Gel bakalım senin için şikayetler var” anlamına geliyor! Yani “kedicikleri” zor günler bekliyor. Yukarıda da söyledim. Ben bu programı bu toplumun “kara mizah” hali olarak görüyor ve yayınlanmasında bir sakınca görmüyorum. Zaten “büyükler” izliyor merak etmesin RTÜK!
TİVİBU YERLİ DİZİ ÇEKECEK
İddialı bir laf ama gidişat öyle. Gençler internetten dizi izliyor. Dünyanın gidişatı da bu yönde. “Ketçap televizyon” deniliyor. Daha başka isimleri de var.
Uydudan yayın yapan TV EM kanalı, hafta sonunu “kovboy” filmlerine ayırıyor. Arka arkaya dört “western” filmi yayınlıyor. Pazar günleri keyiflidir bu anlamda. Geleneği TV EM sürdürüyor. Tanıtımında “Hırs, aşk intikam ve savaş” temalı filmlerin olduğundan bahsettiler. Bir de bu filmlerin bitip tükenmeyen hikayesinden; kızılderili- lerle beyaz adamların kıran kırana mücadelelerinden...
Bu, kıran kırana mücadele mi yoksa bir nevi, “soykırım” mı, ona tarih karar vermiş durumda. Biz yine bu işin “kıran kırana” olan yönünü seyretmeye devam edelim. Kazanan da zaten hep beyaz adam oluyordu!
TRT’de büyük değişim
Genel Müdür İbrahim Şahin, TRT Haber kanalının yeni stüdyosunun açılışında sözünü etti. TRT Haber logosunu da değiştirdi. “TRT o kadar değişti ki logo dayanmıyor” dedi Şahin. Sıra binada. Değişimin tam olması için taşınmak gerekiyor!
Görüntü yerel, müzik evrensel!
Esra Erol geçen hafta bir gelin daha uğurladı. Tesettürlü gelinimiz talibiyle evlendi. Fonda “Aşk Gemisi” melodisi çalıyordu orkestra. Samanyolu TV’nin şu sıralar pek revaçta olan “Küçük Gelin” dizisinin geçtiği mekanlar köy ve kasabalar. Son bölümde bir sahne vardı. Kapat görüntüyü, dinle müziği; James
ATV ve A Haber ortak canlı yayında “Başbakan ile Gündem Özel” yapıldı. Mehmet Barlas da Başbakan Erdoğan’a soru soran isimlerden biriydi. “Efendim, birbirine geçmiş benim kafamda soru oluşturan durum var” dedikten sonra aldı sazı eline. Muhafazakârlık nedir ne değildirin tarihi geçmişini (Edmunt Burke’ten başlayarak) anlattıktan sonra, neden Başbakan’ın bu tarife uymadığını ifade etmeye çalıştı. “Siz aslında bu durumda muhafazakar değil devrimcisiniz”e getirerek ilk bölümü bitirdi. “Birinci mesele bu, ikincisi iki kimliğiniz var” diyerek ara başlığı verdi. Anlatmaya devam etti bu “iki kimlik” konusunu. Başbakan olarak söyledikleriyle siyasetçi olarak söyledikleri ve bunların bazıları tarafından karıştırılması üzerine çeşitlemelerdi.
“Arka arkaya 5-6 soru sordunuz”
Başbakan Erdoğan, yaklaşık 2 dakika 58 saniye süren soruyu dinledikten sonra; “Arka arkaya 5-6 soru sordunuz” dedi. Barlas bunun “tek bir soru ve kısa olduğunu” iddia etti. Üşenmedim soruyu çözdüm ve bir kağıda yazdım. Bir makale uzunluğundaydı. Köşe yazısında belki kullanır Sayın Barlas... Neden bu kadar uzun soru sorulur? Ben bu işi biliyorum demek için mi, daha iyi anlatabilmek için mi yoksa “reytingi”
Maraton koşuldu, Boğaziçi Köprüsü yine sallandı. Habertürk kanalında Prof. Dr. Semih Tezcan, “Bu köprü, babalarının şeyi gibi, tarlası gibi herkesin üşüşeceği bir köprü değildir. ‘36 bin kapasiteli olan bir köprüye 120 bin kişi çıktı’ diyorsunuz bu akıl almaz” dedi.
Kezcan, “Köprünün yorulması”, “Kapasitesinin dışında zayıflamış olması” gibi gerekçeleri duyunca, “Söz konusu değildir. Kendi hatalarını köprüye çamur atarak mı düzeltmeye çalışıyorlar yöneticiler” diye sert çıktı. “Köprünün sallanması yıkılmanın başlangıcıdır” diyerek “nasıl bir felaketin eşiğinden döndüğümüzün” altını çizdi. Çözümü de sundu: “Buna izin veren yöneticiler mahkemeye verilmeli cezalandırılmalı...”
İşin uzmanı ağır konuştu. Unutmayın “hızlı tren kazasının” o dönemki “üst düzey” sorumluları hâlâ aramızda dolaşıyor!
‘MUHTEŞEM YÜZYIL’DA İŞ RUTİNE BAĞLANDI
“Muhteşem Yüzyıl”ın takipçilerinden biri bizim ev ahalisinden olur. “Son durum nedir dizide?” diye güncel bilgileri almak için sordum. “Fatma Sultan ‘aşk benden sorulur’ dedikten sonra dizi rutine bindi. Hatice İbrahim’i seviyordu, annesine söyleyemedi. O kadar mesafe vardı ve bu diziyi daha bir etkili kılıyordu. Ama final sezonunda bütün