Savcı Esra, Memduh Başgan tarafından tehdit edilmektedir. Kapısına bir not bırakılır. O da Memduh Başgan’ın içinde olduğu ihale yolsuzluğu dosyasını inceleyen özel yetkili savcıya gider. Dosya daha önce Savcı Esra’da olup, daha sonra sözkonusu özel yetkili savcıya verilmiştir. Esra’nın amacı bu bilgiyi bir suç delili olarak savcıya vermektir. Dosyaya bakan savcı bunu delil olarak kabul etmez. Esra’nın bu dosyayı tekrar soruşturma isteği de özel yetkili savcıyı rahatsız eder. Sonunda aralarında şöyle bir diyalog geçer:
“Özel yetkinizi kullanırsınız diye düşünmüştüm. Bundan âlâ delil mi olur?”
“Yetkilerimi size karşı kullanmamı istemezsiniz herhalde.”
Özel yetkili savcı olarak seçilen tip, enteresan geldi bana. Bir prototipin örneği gibi. Sizce de öyle değil mi?
Eh bu da oldu. Şimdi teknik gerekçeler, anlaşmalar vs. anlatmasınlar. Portekiz-Türkiye maçını D Smart platformunda TRT 1 HD’den izlemek isteyenler şöyle bir yazıyla karşılaştılar; “Yayını izlemeye yetkili değilsiniz.” Peki yetki nerede? Digitürk platformunda izleyenler maçı TRT 1 HD’den izlediler. D Smart’a abone olanlar TRT Spor’dan izlediler. Daha ne istiyorsunuz, işte izlemişler diyerek tam da bize uygun bir anlayışla işin içinden çıkılabilir. Peki neden TRT 1 kanalı ha Digitürk, ha D Smart ne farkeder, neden farklı bir uygulama yapılıyor?
Bunun mutlaka açıklaması vardır. Ne olursa olsun bu açıklama, kimse kamu televizyonundan yayınlanan bir maçın iki ayrı platformda ayrı muameleye tabii tutulduğu anlamsızlığını anlatamaz. Açıyorum Digitürk’ü, TRT 1 HD maçı yayınlıyor. Açıyorum D SMart’ı, TRT 1 HD maçı yayınlamıyor... Var mı daha ötesi?
ERHAN BEY AFYON YUTMUŞ
Bilim dalında uzman akademisyen olmakla aydın entelektüel olmak arasındaki fark nedir sorusuna ‘Tarihin Arka Odası’nda Erhan Afyoncu cevap vermiş oldu. Kürtaj konusunun işlenmediği tartışma ve sohbet programı kalmadı diyebiliriz. Ekibe bu programda dahil oldu. Erhan Afyoncu “Çocuk rıskıyla doğar bizim
Eh bu da oldu. Şimdi teknik gerekçeler, anlaşmalar vs. anlatmasınlar. Portekiz-Türkiye maçını D Smart platformunda TRT 1 HD’den izlemek isteyenler şöyle bir yazıyla karşılaştılar; “Yayını izlemeye yetkili değilsiniz.” Peki yetki nerede? Digitürk platformunda izleyenler maçı TRT 1 HD’den izlediler. D Smart’a abone olanlar TRT Spor’dan izlediler. Daha ne istiyorsunuz, işte izlemişler diyerek tam da bize uygun bir anlayışla işin içinden çıkılabilir. Peki neden TRT 1 kanalı ha Digitürk, ha D Smart ne farkeder, neden farklı bir uygulama yapılıyor?
Bunun mutlaka açıklaması vardır. Ne olursa olsun bu açıklama, kimse kamu televizyonundan yayınlanan bir maçın iki ayrı platformda ayrı muameleye tabii tutulduğu anlamsızlığını anlatamaz. Açıyorum Digitürk’ü, TRT 1 HD maçı yayınlıyor. Açıyorum D SMart’ı, TRT 1 HD maçı yayınlamıyor... Var mı daha ötesi?
ERHAN BEY AFYON YUTMUŞ
Bilim dalında uzman akademisyen olmakla aydın entelektüel olmak arasındaki fark nedir sorusuna ‘Tarihin Arka Odası’nda Erhan Afyoncu cevap vermiş oldu. Kürtaj konusunun işlenmediği tartışma ve sohbet programı kalmadı diyebiliriz. Ekibe bu programda dahil oldu. Erhan Afyoncu “Çocuk rıskıyla doğar bizim
Eh bu da oldu. Şimdi teknik gerekçeler, anlaşmalar vs. anlatmasınlar. Portekiz-Türkiye maçını D Smart platformunda TRT 1 HD’den izlemek isteyenler şöyle bir yazıyla karşılaştılar; “Yayını izlemeye yetkili değilsiniz.” Peki yetki nerede? Digitürk platformunda izleyenler maçı TRT 1 HD’den izlediler. D Smart’a abone olanlar TRT Spor’dan izlediler. Daha ne istiyorsunuz, işte izlemişler diyerek tam da bize uygun bir anlayışla işin içinden çıkılabilir. Peki neden TRT 1 kanalı ha Digitürk, ha D Smart ne farkeder, neden farklı bir uygulama yapılıyor?
Bunun mutlaka açıklaması vardır. Ne olursa olsun bu açıklama, kimse kamu televizyonundan yayınlanan bir maçın iki ayrı platformda ayrı muameleye tabii tutulduğu anlamsızlığını anlatamaz. Açıyorum Digitürk’ü, TRT 1 HD maçı yayınlıyor. Açıyorum D SMart’ı, TRT 1 HD maçı yayınlamıyor... Var mı daha ötesi?
ERHAN BEY AFYON YUTMUŞ
Bilim dalında uzman akademisyen olmakla aydın entelektüel olmak arasındaki fark nedir sorusuna ‘Tarihin Arka Odası’nda Erhan Afyoncu cevap vermiş oldu. Kürtaj konusunun işlenmediği tartışma ve sohbet programı kalmadı diyebiliriz. Ekibe bu programda dahil oldu. Erhan Afyoncu “Çocuk rıskıyla doğar bizim
Uğurkan Erez, ‘Bugün Ne Giysem’ yarışmasında bir hikaye anlattı. Yarışmacımız hayli rüküş bir kıyafetle karşılarında. Yeri gelmişken bu giyinenlerin halini keşfetmek için ne İvana Hanım, ne Uğurkan Bey ya da sivri dilli Hakan Bey olmak gerekiyor. Yine böyle ‘muhteşem bir kıyafet’ seçimi yapmış genç yarışmacının (Sümeyye kızımız) son kararı beklediği anda Uğurkan Bey anlattı: “Deniz Akkaya’yı bilirsin. Ben bir yarışma yapıyordum. Bu yarışmada Deniz Akkaya da var. İş bitmişti, dereceye girememişti. Haylaz bir talebeydi. Geldi yanıma ‘Uğurkan Ağabey, ben manken olamak istiyorum’ dedi. Ben de ‘Deniz senden hiçbir şey olmaz, manken falan olmaz’ dedim.”
Deniz Akkaya o zamanlar 16-17 yaşındaymış ve de daha estetik olmamış, bunun da konuşma sırasında altıni çizdiler. Erez, yıllar sonra durumun değiştiğini şöyle anlattı: “Neşe Erberk defileme almam için kızları gösteriyor. ‘Bu ne hoş kız’ dedim birisine. ‘Bana böyle böyle demiştiniz işte ben o Deniz Akkaya’yım’ dedi.”
O gün bugündür Deniz Akkaya, Uğurkan Erez’ in vazgeçilmez ismi olmuş. Bir de hikayeyi Deniz Akkaya’ dan dinlemek lazım. Onu da artık Saba Tümer programına konuk alır, anlattırır!
Yakında iki yarışma başlayacak. Ortak noktaları ailelerle gelin, damat ve sevgili adaylarının birbirlerini tanımaması... Birinde aileler gerçek; damat ve gelin adayı ‘sahte’, diğerinde sevgili adayı gerçek; aile sahte!
ATV’nin ‘Annemler Seni Çok Sevecek’ programında, yapım ekibiyle anlaşan kadın veya erkek, evine gidip, “Anne-baba ben aşık oldum ve ciddi düşünüyorum. Sevgilim, bu akşam sizinle tanışmak için bizi yemeğe davet etti” diyecek. Olaydan habersiz ebeveynler, içine kameralar kurulmuş lüks bir villaya gidecek. Karşılarına çok ünlü bir damat ya da gelin adayı çıkacak.
Daha bu yarışmanın haberinin mürekkebi kurumadan baktık, benzer bir yarışma da Kanal D’den geliyor; ‘Şebeke’. Bir kadın ya da bir erkek, yeni sevgilisini ailesiyle ilk defa tanıştırmaya götürüyor. Kendisine tuzak kurulduğundan habersiz olan taraf, ilk karşılaşmayı mümkün olduğunca rahatsız hale getirecek ailenin bulunduğu ve içinde 32 gizli kameranın kayıt yaptığı bir eve gidecek. Aile aslında profesyonel oyunculardan kurulu. Yani ATV’nin programının tersi, aile burada kurmaca. Bir nevi ‘Şanslı Masa’nın eve taşınmış hali.
Tabii ki Başbakan. Cnn Türk’te ‘Dört Bir Taraf’ı izlerken notumu böyle almışım. Onlar hararetli bir şekilde, kürtaj işine dalmıştı. Belki Başbakan da izliyordur ve de gülüyordur diye düşündüm. “Çocuklar bu kürtaj işi tuttu. Haftaya bir başka konu bulalım, hadi bir düşünün bakalım” der gibi geldi.
Başbakan oltaya yemi takıyor, balıklar üşüşüyor. Kandırmaca gibi. Gerçek gündemle, belirlenen gündemin gidip gelmelerinde tartışma programları. Hangi konu reyting yapar, gerçekten iktidar biliyor. Oturup düşünse televizyon cephesi, bu konuları bulmaları pek mümkün değil. Bir de gerçek tarafı var.
İşlenen bu yeni gündem maddeleri, kanun olarak bize geri dönmekte. Yani öyle üfleyip havaya gitmiyor. Lütfen alınmasınlar, ama izlerken ‘Dört Bir Taraf’ ekibini, hislerim böyleydi.
YARIŞMA PROGRAMI SUNMAK BİR İŞTİR
Bir arkadaş toplantısında konu gündeme geldi. Yarışma sunucuları. “Efendim o an ünlü kim varsa, yarışmaları o sunuyor. Sanki sunucu ünlü biri olunca o program tutacak. Alakası yok” diye bir görüş geldi. Belki de “Amerika’da 20 yıldır sürüyor da, niye bizde bir yılda bitiyor?” standart sorusunun da cevabı oluyor bu sözler.
İzzet Çapa Habertürk’te yazdı, “Sezen Aksu’dan bir televizyon projesi geliyor” diye. Sezen Aksu, “Doğru” dedi. ‘Ülkenin kütüphanesine bir armağan’ olarak görüyor bu çalışmayı, “Bir vefa borcu” diyor. Her sanatçının onu yaratan ülkesine olan borcu gibi değil, benim algımda söyledikleri. Bu, kendiliğinden olan, kimseye sormadığı, hesap vermek durumunda kalmadan çıkmış bir proje...
Kolay iş değil 45 gün yollarda dolaşmak. “Kadim bir kültür bizimkisi” diyor Aksu, “Daldıkça dalıyorsun ve bitmiyor” diye de ekliyor. ‘Türkiye Şarkıları’ çalışmasından daha büyük, belki de içine girdikçe daha çok derinleşecek bir proje olduğunu söylüyor sanatçı.
Konuşurken, bir yandan “Acaba vücut kaldırır mı?” diye düşündüğünü hissettim. Cümleler o kadar telaşlı ve peş peşe geliyor ki, “Anlatırken zaten kendini kaptırıyor, iş tamam” dedim içimden. Yaptığı işi Nasreddin Hoca’nın anlattıklarına da benzetiyor Aksu, “Zaten son defa yaparım...” diyor. “Hayal ettiğim gibi bir şey olursa diyeceğim, ‘kıymetli’ bir şey olacak...”
“Güzel”, “Ses getirecek” ya da “Çok konuşulacak” demek başka, ‘kıymetli’ olmak bir başka.
Aklıma Anadolu’nun seslerini köy köy dolaşıp kaydeden Nezih Ünen geliyor. Sezen