Haberler kaynıyor!

5 Ağustos 2009

Yeni dönem yaklaşırken taşlar yerinden oynamaya başladı haber kanallarında. Ya da haber dünyasında. Bunların içinde kuşkusuz en önemli olanı, Erdoğan Aktaş’ın Haberürk’ten ayrılması.
Rahatsızlık uzun süredir var
Erdoğan Aktaş iki yıl önce Habertürk’ün başına geldi. Star TV’den ayrılmıştı. Ve yeniden kendini ispat etme dönemiydi. Hareketli bir habercilik sundu bizlere. Benim de buradan eleştirdiğim “dünya görüşü” ile ilgili zaman zaman tarafını belli etti. Biz de gazeteciyiz, anlarız. Ancak dediğim gibi bu Aktaş’ın başarısını gölgeleyecek bir şey değildi.
Ama yönetimle bazı sorunları olduğu duyumları gelmeye başladı. Ve yine aldığım bilgilere göre, gelen teklifler arasından Çalık’ın teklifine ‘evet’ dedi. Yani bu bugünün olayı değildi. Şöyle diyeyim; Saba Tümer’in ayrıldığı zaman diliminde Aktaş’ın gideceği belliydi.
Ne yapacak?
Bu soru aslında ATV’nin ana haber sorunu. Oradan başlayalım. ATV Ana Haber Ali Kırca’dan sonra toparlanamadı. Bence bu öncelikle “ideolojik”. Fuat Kozluklu her anlamda yanlış bir seçimdi. Sunumu ile sempatik olmayan sert, dünya görüşü bilinen bir isimdi. Tam da Ali Kırca’nın üstüne denk geldi. Ve haberler “taraflı” yaftası geldi yapıştı. Ve sonra da

Yazının Devamı

Siyah gözlüklü futbol yorumcusu!

4 Ağustos 2009

Aslında bize has ve trajikomik bir durum. Açıkçası, işsiz kalan teknik direktörler futbol yorumculuğuna başlıyor. Gerçekten bu ülkenin iyi teknik direktörlerinden biri olan Ersun Yenal da aynı şekilde bu sene FOX’ta futbol programında yer alacak. Bir de bir hava vermişler, böyle siyah takım, siyah gözlük... Futbol yorumcusundan çok, bir tetikçi  gibi yani. Barok müzik attırmışlar arkaya, daha da bir enteresan olmuş. Yani değişik bir iş yapalım demişler, ama ellerine yüzlerine bulaştırmışlar. Ben Yanal’a bakınca birazdan avını avlayacak Amerikan filmlerindeki “killer” havalarında birini görüyorum!
Reklam faşizmi
Hep söylerim. Bir türlü de çözüm bulunmaz. Şifresiz yayın yapan kanallar hani bir maç buldular mı, artık önüm, arkam, sağım, solum reklam der. Fox da bulmuş maçı, dayamış reklamı. Bir süre sonra maçtan soğuyor insan.  Bari maçın durduğu zamanlara denk getirin. Tam atak var, ekranın dörtte biri alttan, tam da oyuncunun kafasında boydan boya reklam! 
Her bir dakikada

Yazının Devamı

Siyah gözlüklü futbol yorumcusu!

4 Ağustos 2009

Aslında bize has ve trajikomik bir durum. Açıkçası, işsiz kalan teknik direktörler futbol yorumculuğuna başlıyor. Gerçekten bu ülkenin iyi teknik direktörlerinden biri olan Ersun Yenal da aynı şekilde bu sene FOX’ta futbol programında yer alacak. Bir de bir hava vermişler, böyle siyah takım, siyah gözlük... Futbol yorumcusundan çok, bir tetikçi  gibi yani. Barok müzik attırmışlar arkaya, daha da bir enteresan olmuş. Yani değişik bir iş yapalım demişler, ama ellerine yüzlerine bulaştırmışlar. Ben Yanal’a bakınca birazdan avını avlayacak Amerikan filmlerindeki “killer” havalarında birini görüyorum!
Reklam faşizmi
Hep söylerim. Bir türlü de çözüm bulunmaz. Şifresiz yayın yapan kanallar hani bir maç buldular mı, artık önüm, arkam, sağım, solum reklam der. Fox da bulmuş maçı, dayamış reklamı. Bir süre sonra maçtan soğuyor insan.  Bari maçın durduğu zamanlara denk getirin. Tam atak var, ekranın dörtte biri alttan, tam da oyuncunun kafasında boydan boya reklam! 
Her bir dakikada

Yazının Devamı

Eyyyy Özgürlük!

3 Ağustos 2009

Şarkı böyle biter. Zülfü Livaneli’nin unutulmaz şarkılarından Paul Eluard’ın sözleri üzerine. Müziği o özgürlüğün tadını ne güzel verir. Meydanlarda yüz binlerin söylediği bir devrim ruhu şarkısıdır. Daha doğrusu öyleydi! Peki ne oldu?  3G oldu...
Şu sıralar birden ortaya çıkan 3G reklamlarının müziklerinden biri.
Ben milletin bildiği bir şarkının reklamlarda kullanılmasına karşı değilim. Bunun yüzlerce örneği var. Ama bu parça gerçekten özel. Evet, sözlere bakılırsa yani “Eyy özgürlük” ile bu 3G’nin bize verdiği kolaylıklar örtüştürülmek istenmiş olabilir. Özgürlük filan verdiği de yok aslında. Hele görüntü olayı!
Yeri gelmişken içimde kalmasın, bu da bizim basındaki komedi, o ayrı bir olay. Daha önce de yazdım. Troçki’nin “Sürekli Devrim”ine bile atıfta bulundular. Yazarlarımız, “gazeteci teknolojinin gerisinde kalmaz, faks dönemi bitti” gibilerinden trajikomik sözler de söylediler. Ne alakası

Yazının Devamı

Eyyyy Özgürlük!

3 Ağustos 2009

Şarkı böyle biter. Zülfü Livaneli’nin unutulmaz şarkılarından Paul Eluard’ın sözleri üzerine. Müziği o özgürlüğün tadını ne güzel verir. Meydanlarda yüz binlerin söylediği bir devrim ruhu şarkısıdır. Daha doğrusu öyleydi! Peki ne oldu?  3G oldu...
Şu sıralar birden ortaya çıkan 3G reklamlarının müziklerinden biri.
Ben milletin bildiği bir şarkının reklamlarda kullanılmasına karşı değilim. Bunun yüzlerce örneği var. Ama bu parça gerçekten özel. Evet, sözlere bakılırsa yani “Eyy özgürlük” ile bu 3G’nin bize verdiği kolaylıklar örtüştürülmek istenmiş olabilir. Özgürlük filan verdiği de yok aslında. Hele görüntü olayı!
Yeri gelmişken içimde kalmasın, bu da bizim basındaki komedi, o ayrı bir olay. Daha önce de yazdım. Troçki’nin “Sürekli Devrim”ine bile atıfta bulundular. Yazarlarımız, “gazeteci teknolojinin gerisinde kalmaz, faks dönemi bitti” gibilerinden trajikomik sözler de söylediler. Ne alakası

Yazının Devamı

Sıkıldım...

30 Temmuz 2009

Belki de yaz rehavetidir. Öyle garip bir laf vardır ya hani. Yaz rehavet getirir, kışın için kararır, baharda azarsın... Televizyonlarımız yeni yayın döneminin peşindeymiş gibi. Ya da böyle bir psikolojiyle izliyorum ben. 
Açılım
Bazı siyasi durumlar önüne “açılım” lafını alınca bilin ki, bir daha hiç açılmayacaktır. “Kıbrıs meselesi”ni ufaktım, küçücüktüm duyardım. Sonra büyüdüm, yine duydum ve duymaya da devam ediyorum. “Mesele” ve “açılımlar” böyledir.
Bizim evin kütüphanesinde 70’li yıllarda elimi attım, baktım İngilizce bir kitap; “Barzani” ile ilgili... Adını hatırlamıyorum. Baba Barzani ile ilgili... Taa o yıllar. Geldik bu yıllara “Kürt açılımı”...
Habertürk’te alt yazıda yazıyordu. Yukarıda Soli Özel anlatıyordu. Onun da işi bu. Bıkmadan usanmadan anlatmak. Dış haberci meslektaşlarımızın şanssız konuları mı desem.
Kimbilir kaç yazı yazmıştır Özel, kaç konferansa katılmıştır, kaç televizyon programında bu

Yazının Devamı

Sıkıldım...

30 Temmuz 2009

Belki de yaz rehavetidir. Öyle garip bir laf vardır ya hani. Yaz rehavet getirir, kışın için kararır, baharda azarsın... Televizyonlarımız yeni yayın döneminin peşindeymiş gibi. Ya da böyle bir psikolojiyle izliyorum ben. 
Açılım
Bazı siyasi durumlar önüne “açılım” lafını alınca bilin ki, bir daha hiç açılmayacaktır. “Kıbrıs meselesi”ni ufaktım, küçücüktüm duyardım. Sonra büyüdüm, yine duydum ve duymaya da devam ediyorum. “Mesele” ve “açılımlar” böyledir.
Bizim evin kütüphanesinde 70’li yıllarda elimi attım, baktım İngilizce bir kitap; “Barzani” ile ilgili... Adını hatırlamıyorum. Baba Barzani ile ilgili... Taa o yıllar. Geldik bu yıllara “Kürt açılımı”...
Habertürk’te alt yazıda yazıyordu. Yukarıda Soli Özel anlatıyordu. Onun da işi bu. Bıkmadan usanmadan anlatmak. Dış haberci meslektaşlarımızın şanssız konuları mı desem.
Kimbilir kaç yazı yazmıştır Özel, kaç konferansa katılmıştır, kaç televizyon programında bu

Yazının Devamı

Televizyon mizahı kanal

29 Temmuz 2009

Hani parodilerde televizyon programları hicvedilir vs... Bir de hicvin kendisinin bizatihi program olduğu ve bir televizyon kanalının gerçekten bu formatta yayın yaptığını düşünün. Aslında daha az izleyiciye ulaşıyor, ama Kanal T, Seyhan Soylu yönetiminde bu “çılgınlığa” soyunmuş bile. Hatta kendi prgramlarının “daha başlamadan” reklamını da yaparak, adından söz ettirmesini bildiler.
Bir bölümü hayata geçmiş. Almula Merter sabah iki çocuğu ve sinir kocasına kahvaltı hazırlayan kadın modunda. Konuklar öyle ağırlanıyor. Meral Konrad “seksi hemşire” havasında, hafif yırtmacından da dekolte verip sağlık sorunlarını uzmanlarla konuşuyor. Böyle bir masaya da oturuyor, karşıda işte her kanalda çıkan bildik uzman isimler!
Haber Güneşi
Öğlen haberlerini Zeki Müren edası ile okuyacak biri aranıyor. “Olacak O Kadar Televizyonu” haberleri aslında gerçek oluyor. Mesela, Ankara’ya bağlanıp, canlı yayında Meclis önündeki muhabire soru soracak.
Galiba bu konuda Yılmaz Morgül’e teklif

Yazının Devamı