Önceki gün Bostancı’da yaşananlar bir trajediydi. Bir kere görüntü yasağı iyi ki geldi! NTV muhabiri yaralandı, bir vatandaş öldü. Görüntü yasağı olsa ne olur, olmasa ne olur! Habertürk muhabirleri olayları anlatıyordu. Vatandaş sanki hiçbir şey yokmuş gibi orada... Bizim millet zaten meraklıdır, toplanırlar. Otobüsler çalışıyormuş. Hükümet tarafı “kontrollü geçişe izin” diyor. Şimdi karşı tarafta terörist ateş açıyor... Bir merminin hızı ne kadardır ki emniyet şeridini görünce gerisin geriye döner? Zaten o bir mermi! Yine zayiat az olmuş.
Nitekim DSP milletvekili eski özel harekâtçı Recai Birgün, NTV’de Can Dündar’a “İl emniyet müdürü, vali sorumlu” dedi. Ve operasyonun başının kim olduğunun belli olmadığından, koordinasyon eksikliğinden söz etti. Yaralanan NTV muhabiri de vali hakkında dava açacağını söylemişti. Görüntüsü yasak, gerçeği trajik bir operasyon olarak tarihe geçmiş oldu...
Medya mı sorumlu?
Habertürk&r
Televizyonlarda 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması tartışmalarıyla ilgili haberler, görüntüler eşliğinde geliyor. Taksim’de 1 Mayıs denince, hemen ekrana polislerin biber gazı, panzerlerin kırmızı boya ve su sıktığı görüntüler ekleniyor.
Bir tane haber görmedim ki, konu buraya gelince, bu görüntüler yer almasın. Zaten bu şekilde Taksim’de kutlanması, görüntülerle “Yok olmaz, burada kutlanamaz” demek isteniyor sanki. Son bir haftadır tüm kanalların haberinde yer alıyor bu görüntüler. Kimse “Bizde yok demesin”, yalan. Sen televizyon olarak, bunu görüntülerinle kabul etmiyorsan, “Vali yasakladı” demek anlamsız olur. Sen televizyon olarak, ne sundun ki, bunun tersini düşünelim... 1 Mayıs tatil oldu. Ama hâlâ o görüntülerin tatil etmediği görülüyor.
NTV darbeci mi, değil mi?
NTV kanalı her daim renksiz olmaya dikkat etmiştir. Dikkat etmiştir derken, onaylama anlamında söylemiyorum. Ama ona atfedilen iki olay, kanalı birden iki uca götürdü. Bu, onun
Televizyonlarda 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması tartışmalarıyla ilgili haberler, görüntüler eşliğinde geliyor. Taksim’de 1 Mayıs denince, hemen ekrana polislerin biber gazı, panzerlerin kırmızı boya ve su sıktığı görüntüler ekleniyor.
Bir tane haber görmedim ki, konu buraya gelince, bu görüntüler yer almasın. Zaten bu şekilde Taksim’de kutlanması, görüntülerle “Yok olmaz, burada kutlanamaz” demek isteniyor sanki. Son bir haftadır tüm kanalların haberinde yer alıyor bu görüntüler. Kimse “Bizde yok demesin”, yalan. Sen televizyon olarak, bunu görüntülerinle kabul etmiyorsan, “Vali yasakladı” demek anlamsız olur. Sen televizyon olarak, ne sundun ki, bunun tersini düşünelim... 1 Mayıs tatil oldu. Ama hâlâ o görüntülerin tatil etmediği görülüyor.
NTV darbeci mi, değil mi?
NTV kanalı her daim renksiz olmaya dikkat etmiştir. Dikkat etmiştir derken, onaylama anlamında söylemiyorum. Ama ona atfedilen iki olay, kanalı birden iki uca götürdü. Bu, onun
Bizim “Yemekteyiz” programının Fransız versiyonu “Un Diner Presque Parfait” yani “Mükemmele yakın bir akşam yemeği” gibi bir şey oluyor. Bizimkinden farkları var tabii ki, sonuçta iki farklı toplum!
Önce birer aperatif
Mesela yemeğe geçmeden önce birer aperatif alınıyor. Yani, özel hazırlanmış kokteyller. Aslında yarışma buradan başlıyor. Hoş bir şey. Bizde ise son bölümden örnek vermek gerekirse, ev sahibi, gelen konuğu “Sen şuraya buyur” diyerek emir komuta zinciri içinde oturtuyor. Kuru kuru hemen dedikodu başlıyor. Vazgeçtim aperatiften, bari limon kolonyası dolaştır, hani bir hareket olsun!
Şarap keyfi
“Kardeşim sen de takmışsın şarap, marap, bizim örf adetimizde şarap mı var?” diyenleri duyar gibiyim. Mesele şu; masaya şarap bardağı koyuyorlar. Hatta son yarışmada bir şarap bardağı bir de benim de adını koymakta güçlük çektiğim uzun bardaklar (su da değil meşrubat bardağı da değil!) yan yana. Bir de tabii, elde o plastik pet şişeler içinde gelen gazlı içecek görüntüsü
Bizim “Yemekteyiz” programının Fransız versiyonu “Un Diner Presque Parfait” yani “Mükemmele yakın bir akşam yemeği” gibi bir şey oluyor. Bizimkinden farkları var tabii ki, sonuçta iki farklı toplum!
Önce birer aperatif
Mesela yemeğe geçmeden önce birer aperatif alınıyor. Yani, özel hazırlanmış kokteyller. Aslında yarışma buradan başlıyor. Hoş bir şey. Bizde ise son bölümden örnek vermek gerekirse, ev sahibi, gelen konuğu “Sen şuraya buyur” diyerek emir komuta zinciri içinde oturtuyor. Kuru kuru hemen dedikodu başlıyor. Vazgeçtim aperatiften, bari limon kolonyası dolaştır, hani bir hareket olsun!
Şarap keyfi
“Kardeşim sen de takmışsın şarap, marap, bizim örf adetimizde şarap mı var?” diyenleri duyar gibiyim. Mesele şu; masaya şarap bardağı koyuyorlar. Hatta son yarışmada bir şarap bardağı bir de benim de adını koymakta güçlük çektiğim uzun bardaklar (su da değil meşrubat bardağı da değil!) yan yana. Bir de tabii, elde o plastik pet şişeler içinde gelen gazlı içecek görüntüsü
Kanal D’nin“Binbir Gece” dizisinde bu hafta böyle, son sahneye kadar pek tantana olmadı. Ama bazı kurmacalar, muhteşemdi. Lilipot çizgi film yerine haber izliyor, özellikle de CNN Türk’ü!
Bennu’nun şansı var
O ıssız sokakta, gecenin bir yarısı beklesen sabaha kadar, taksi geçmez, Bennu güya bileklerini kesti, havluya sarıp, dışarı fırladı ya, sarı damalı (taksi), tak diye önünde duruverdi.
Emel, Onur ve Şehrazat üçgeni
Senaryonun havası nasıl da değişiyor. Bir bölüm önce Emel’e “Ben seninle yatarım başka numara olmaz” havasındaki Onur, birden aşka gelir ve “Seni görmeliyim, özledim” diyerek telefona sarılır. Ben Emel Hanım’ın moda fotoğrafçısı olduğunu zannediyordum, aklımda öyle kalmış geçen bölümden meğer, televizyon programcısıymış. Ve tesadüfe bakın Şehrazat’ı programına davet etmek için Engin’in bürosuna geliyor. Programın adı da yani böyle afilli; “Yüksek Kariyer”. Kariyerlerinde yükseklere gelmiş isimler çıkabiliyor.
Şehraza
Kanal D’nin“Binbir Gece” dizisinde bu hafta böyle, son sahneye kadar pek tantana olmadı. Ama bazı kurmacalar, muhteşemdi. Lilipot çizgi film yerine haber izliyor, özellikle de CNN Türk’ü!
Bennu’nun şansı var
O ıssız sokakta, gecenin bir yarısı beklesen sabaha kadar, taksi geçmez, Bennu güya bileklerini kesti, havluya sarıp, dışarı fırladı ya, sarı damalı (taksi), tak diye önünde duruverdi.
Emel, Onur ve Şehrazat üçgeni
Senaryonun havası nasıl da değişiyor. Bir bölüm önce Emel’e “Ben seninle yatarım başka numara olmaz” havasındaki Onur, birden aşka gelir ve “Seni görmeliyim, özledim” diyerek telefona sarılır. Ben Emel Hanım’ın moda fotoğrafçısı olduğunu zannediyordum, aklımda öyle kalmış geçen bölümden meğer, televizyon programcısıymış. Ve tesadüfe bakın Şehrazat’ı programına davet etmek için Engin’in bürosuna geliyor. Programın adı da yani böyle afilli; “Yüksek Kariyer”. Kariyerlerinde yükseklere gelmiş isimler çıkabiliyor.
Şehraza
Sanırım televizyonda bu olay ilk defa oluyor. Bilirsiniz, TV’de oynayan filmlerin son sahnesi ekrana gelir ve nefes almadan reklama girilir. Filme emek vermiş isimlerin yer aldığı jenerik, hiçbir zaman çok izlenen kanallarda verilmez. Film biter, zart reklamlar girer.
Ama benim bildiğim bir ilk Show TV’de “Muro: Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine” filminden sonra gerçekleşti. Film bitti, jenerik sonuna kadar aktı. Doğru olan bu. Ama şimdi aynı kanalda örneğin, bir yabancı filme aynı muamele yapılıyor mu? Bugüne kadar görmedim. Şimdi takip edeceğim. Hatta, haftaya yayınlanacak Türk filmini de izleyeceğim, bakalım, aynı şekilde olacak mı? Diyeceğim o ki, televizyonda bir ilk yaşandı. Devamını dilerim!
Engin sen neymişssin!
“Arka Sokaklar”da Seyhan, biraz kendisine yeşillenen arkadaşının davetini kırmaz ve Engin’i alıp evine giderler. Parti verilmektedir ve gelenler, entel dantel durumundadır. Engin’in, mesleğini öğrenince, pek bir rahatsız olurlar! Davetlilerden bir hanım DVD izleyeceklerini söyler. Engin’e bakarak “alt yazılı oynatalım” der. Hani