Çek, senet, mahkeme, icra... Karanlık, kasvetli bir ay. Nisan, sanki biraz neşeli gibidir. Şaka bir ay... Hatta bugün doğan biri var. Bugün doğmuş. Şaka gibi bir hayat mı? Bugün bizim milli takımın da maçı var, uzun bir süredir değişik reklamlar dönüyor. “Dünya büyükse biz de büyüğüz” gibi. “Amansız acıyı yener” diyor bir başkası. Bu akşam neyin ne olduğunu göreceğiz. Aklıma geldi “Hu ha dev adam” diye bir şarkı vardı Athena imzalı. Ne oldu o şarkı? Sonuçta bu bir tüketim olayı. Olay varsa reklamı da olacak.
‘Binbir Gece’ de var
Bu akşam “Binbir Gece” e ahlaksız teklif taraflarıyla dillendirilecek. Bennu ile Şehrazat hesaplaşacak. “Ahlaksız hikâye” olarak bu akşama damgasını vuracak. 1 Nisan böyle bir olaya da şahit olacak. “Bugün 1 Nisan neşe doluyor insan”!
Levent Kırca kaybetti!
Levent Kırca’nın kazanacağını mı zannediyor-dunuz? Ya da Levent Kırca, kendisinin kazanacağını mı? Bir parodiydi. Bu parodi gerçekti. Oyuncuları gerçekti. Onu zaman zaman
Bir kere şunu söyleyeyim, seçim gecesi her kanal acayip çalıştı. Hemen hemen şöyle bir sabaha kadar 50’ye yakın büyüklü, küçüklü kanalları dolaştım. Her kanal, kendi bütçesi, eleman sayısı içinde sıkı bir çalışma yapmış. Bu açıdan, bütün televizyonları kutluyorum. Bu seçimler kanalların “teknoloji” yarışına da sahne oldu. Kimi dokunmatik, kim full screen, kimi tıklamatik, kimi pasta grafik... Tabii her kanal kendi teknolojisinin en müthiş olduğu iddiasındaydı.
En anlaşılır grafikler
Valla tabii çok kanal izleyince kafa resmen duruyor. Genelde kanallar, tüm ekranı altlı üstlü kullandılar, sürekli akan veriler irili ufaklı görüntüler sergilendi. Bunları zaten takip etmek mümkün değil. Nereye bakacaksın? Şaşı beş olur insan. Genelde çok yükleme yaptılar ekrana. “Benim gözüm miyop, bana büyük harfle göster” diye yola çıktığımda, iki kanal dikkatimi çekti; Kanal D ve Show TV. Zemin rengi çok önemli, kırmızı ile sarı
Hemen hemen şöyle bir sabaha kadar 50’ye yakın büyüklü, küçüklü kanalları dolaştım. Her kanal, kendi bütçesi, eleman sayısı içinde sıkı bir çalışma yapmış. Bu açıdan, bütün televizyonları kutluyorum. Bu seçimler kanalların “teknoloji” yarışına da sahne oldu. Kimi dokunmatik, kim full screen, kimi tıklamatik, kimi pasta grafik... Tabii her kanal kendi teknolojisinin en müthiş olduğu iddiasındaydı.
En anlaşılır grafikler
Valla tabii çok kanal izleyince kafa resmen duruyor. Genelde kanallar, tüm ekranı altlı üstlü kullandılar, sürekli akan veriler irili ufaklı görüntüler sergilendi. Bunları zaten takip etmek mümkün değil. Nereye bakacaksın? Şaşı beş olur insan. Genelde çok yükleme yaptılar ekrana. “Benim gözüm miyop, bana büyük harfle göster” diye yola çıktığımda, iki kanal dikkatimi çekti; Kanal D ve Show TV. Zemin rengi çok önemli, kırmızı ile sarı mesela ve büyük ebat rakamlar seçilmişti...
Araştırmacıların gecesi
Hemen
Hani çok uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaş mı desem, bir yüz, bir ses belki de... Çok da değerlidir. Onun gibi oldu. Gecenin bir yarısıydı. Hayal Kahvesi’nde çaldık. Güzel bir geceydi, kalabalıktı, coşkuluydu. Ve geldim eve. Bir sessizlik. Birden karşımda Muzo vardı. Beni aldı götürdü radyo gecelerine.
“Yastık Sohbetleri” bana göre, özel radyo tarihimizin önemli anlarından biridir. Mutsuz, fasulye pişiren ve soğan doğrayan kadınların ya da maaş yorgunu ama içi ateş dolu olan ve bir şekilde bunu anlatamayan kadınların ve ruhların sesi oldu.
Sade ve içten
Çok sade, çok içten ve o hep kaçılan cinselliğin çok sıradan ayrıntılarında, biraz da kaşıyarak soruları sordu. Bunu her gece yaptı. Sokakta yürürken hiç oralı olmayan kadınların bir gece sessizliğinde orada, bu yastık sohbetlerindeki kahkahalarını, kadınlıklarını hissetmiştir. Bir pazar alışverişinin erotizminin ne kadar içten paylaşılabildiğini Muzo vermiştir. Şarkılarıyla onların “Ünzile”lerinde olmayı becerebilmiş, seçtiği şarkılarda
CNN Türk’te “Nası Yani?” programının konuklarından biri de Muzo’ydu (Müzaffer Güsar). Hani çok uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaş mı desem, bir yüz, bir ses belki de... Çok da değerlidir. Onun gibi oldu. Gecenin bir yarısıydı. Hayal Kahvesi’nde çaldık. Güzel bir geceydi, kalabalıktı, coşkuluydu. Ve geldim eve. Bir sessizlik. Birden karşımda Muzo vardı. Beni aldı götürdü radyo gecelerine.
“Yastık Sohbetleri” bana göre, özel radyo tarihimizin önemli anlarından biridir. Mutsuz, fasulye pişiren ve soğan doğrayan kadınların ya da maaş yorgunu ama içi ateş dolu olan ve bir şekilde bunu anlatamayan kadınların ve ruhların sesi oldu.
Sade ve içten
Çok sade, çok içten ve o hep kaçılan cinselliğin çok sıradan ayrıntılarında, biraz da kaşıyarak soruları sordu. Bunu her gece yaptı. Sokakta yürürken hiç oralı olmayan kadınların bir gece sessizliğinde orada, bu yastık sohbetlerindeki kahkahalarını, kadınlıklarını hissetmiştir. Bir pazar alışverişinin erotizminin ne kadar içten
Dünya Tiyatrolar Günü konu edildi. Müjdat Gezen, Nilgün Belgün, Selçuk Yöntem ve Altan Erkekli bir araya geldi. Ama asıl gecenin bombasını Abbas Güçlü patlattı. Konu Hadise’nin klibinden açıldı. Şortlu halinin kabul edilmemesi eleştirildi. Hadise’nin fiziğini kullandığı, dans ettiğinden söz edildi. Güçlü de buna katıldı; “Şortsuz bir Hadise, hadise olmaz” dedi, ortalık yıkıldı...
Yeri gelmişken, bu işin gerçekten cılkı çıktı. Ne kadar süredir bu şarkıyı çalıyorlar? Peki bizim ilk izlediğimiz klip “az mı erotik”? Bir öyle yapıyorlar, altyapı değişiyor, bir başka klip çekiliyor falan. Vallahi içim bayıldı. Gerçekten ne olacaksa olsun, bu hadise bitsin. Kendisine de naçizane tavsiyem, müziğini git Avrupa’da yap...
Seçmen ve oy
Seçmenin nasıl oy atacağına dair bir tanıtıcı film gösteriliyor. Yani nasıl doğru oy kullanılır, hangi yere atılır, şıklar neler vs... Enteresan bir seçim yapılmış. Levent Ülgen bunları anlatıyor. Yani bir parodi şeklinde yapılmış ki
Abbas Güçlü’nün “Genç Bakış”ı bu hafta hayli hareketliydi... Dünya Tiyatrolar Günü konu edildi. Müjdat Gezen, Nilgün Belgün, Selçuk Yöntem ve Altan Erkekli bir araya geldi. Ama asıl gecenin bombasını Abbas Güçlü patlattı. Konu Hadise’nin klibinden açıldı. Şortlu halinin kabul edilmemesi eleştirildi. Hadise’nin fiziğini kullandığı, dans ettiğinden söz edildi. Güçlü de buna katıldı; “Şortsuz bir Hadise, hadise olmaz” dedi, ortalık yıkıldı...
Yeri gelmişken, bu işin gerçekten cılkı çıktı. Ne kadar süredir bu şarkıyı çalıyorlar? Peki bizim ilk izlediğimiz klip “az mı erotik”? Bir öyle yapıyorlar, altyapı değişiyor, bir başka klip çekiliyor falan. Vallahi içim bayıldı. Gerçekten ne olacaksa olsun, bu hadise bitsin. Kendisine de naçizane tavsiyem, müziğini git Avrupa’da yap...
Seçmen ve oy
Seçmenin nasıl oy atacağına dair bir tanıtıcı film gösteriliyor. Yani nasıl doğru oy kullanılır, hangi yere atılır, şıklar neler vs...
Dünyanın ilk İslami müzik kanalı “4 Shebab” Kahire’de. Le Monde gazetesinin haberinde kanal bu şekilde tarif edilmiş. “Müslüman dünyasına yayın yapan 70’e yakın kanal var. Bu kanallar Arap müziği çalıyor. Oldukça açık, hatta çıplak denebilecek şarkıcıların yer aldığı kanallar”... Kanalın genel yayın müdürü Ahmet Abas Haiba bu şekilde yorumlamış durumu. Yani Arapça yayın yapan müzik kanallarını...
Gençlerin “sabahtan akşama müziksiz yayın yapan dini” kanalları izlemediğini fark etmişler. Ve bir şekilde MTV mantığıyla gençleri, sözünü ettiği kendi kanallarına çekmeyi düşünmüşler.
24 saat yayın yapan bu müzik kanallarında Haifa Wanby, Mısırlı seksi şarkıcı Ruby ve Nancy Ajram gibi Arap dünyasının (eh bizde de meşhurlar yani hele Ruby!) “olay yaratan kliplerine sahip” isimler büyük bir ilgiyle izleniyor! Haiba bakmış bu iş böyle olmayacak. Ama gençleri de sabah akşam müziksiz yayın yapan “dini kanallar” da pek sarmıyor, olaya