Üç bin bölüm kaçırmışız!

10 Nisan 2009

Ve orada bir Komiser Enright vardı. “R”leri söyleyemezdi ve hatta bu özel seslendirmeyle dizinin öne çıkan ismi oldu. Seslendirmesini yapan Osman Gidişoğlu da bu karakterle ünlendi ve sokakta “Komiser Enright” halinde dolaşmaya başladı. Evlendiği zaman gazeteler “Komiser Enright evlendi” diye yazmışlar. Gidişioğlu, Okan Büyülgen’in konuğuydu, NTV’de “Sade Vatandaş” programında. Ve önemli bir olayı ilk defa açıklamış oldu bu programda; meğer bizler o meşhur “Yalan Rüzgârı”nı tam 3300’üncü bölümden sonra izlemeye başlamışız.
Yani TRT bu bölümden itibaren satın almış. Biz de birinci bölüm diye izledik. Ama bu da gösterdi ki aslında, 3 bin bölüm de olsa, birinci bölüm de olsa, değişen bir şey yok. Gayet mutlu ve mesuttuk, herhangi bir soru işareti yoktu kafamızda. İlk defa izliyormuşcasına olayları, karakterleri, çözdük, dedikodusunu da yaptık. 
Orada yıllar, bizde hemen!
Okan’ın programına katılan öğretim görevlisi Dr. Melis Behlil diziler

Yazının Devamı

RTÜK İstanbul’da!

9 Nisan 2009

Gazeteport’un haberine göre RTÜK Başkanı Zahid Akman ve AKP kontejanından seçilen beş üye, CHP’li üç üyeye haber vermeden İstanbul’daki Medeniyetler İttifakı toplantılarına katılmış. Konu CHP kontenjanından üye Hülya Alp’in bu toplantıya katılıp katılmayacağını sorması ile başlıyor anlaşılan. Akman bu konuda bir kesin düşünce olmadığını söylemiş. Sonra aradan zaman geçmiş bir de bakmışlar, Akman ve beş üye İstanbul’a gitmiş. Bunun için harcırah çıkarmışlar ve günlüğü 130 euro’luk beş yıldızlı otelde kalmışlar. Hatta haberde, dört daire başkanının da bu geziye katıldığı söyleniyor.
Tabii mutlaka bir gerekçe vardır. Bu gerekçenin de “Burası Türkiye” dedirtecek cinsten olacağı kesindir. Mesela Fransa’da CSA (Fransa’nın RTÜK’ü oluyor) üyelerinin bir bölümü diğerlerine haber vermeden, Cannes’da bir toplantıya katılıyor, denize nazır odalar tutuyor, güzel de harcırah çıkartıyor. Anında dağıtırlar o kurulu...
Bu yapı mutlaka değişmeli
Bura

Yazının Devamı

RTÜK İstanbul’da!

9 Nisan 2009

Konu CHP kontenjanından üye Hülya Alp’in bu toplantıya katılıp katılmayacağını sorması ile başlıyor anlaşılan. Akman bu konuda bir kesin düşünce olmadığını söylemiş. Sonra aradan zaman geçmiş bir de bakmışlar, Akman ve beş üye İstanbul’a gitmiş. Bunun için harcırah çıkarmışlar ve günlüğü 130 euro’luk beş yıldızlı otelde kalmışlar. Hatta haberde, dört daire başkanının da bu geziye katıldığı söyleniyor.
Tabii mutlaka bir gerekçe vardır. Bu gerekçenin de “Burası Türkiye” dedirtecek cinsten olacağı kesindir. Mesela Fransa’da CSA (Fransa’nın RTÜK’ü oluyor) üyelerinin bir bölümü diğerlerine haber vermeden, Cannes’da bir toplantıya katılıyor, denize nazır odalar tutuyor, güzel de harcırah çıkartıyor. Anında dağıtırlar o kurulu...
Bu yapı mutlaka değişmeli
Burada bütün hikâye, kurumların siyasallaşmasından kaynaklanıyor. RTÜK üyelerinin bu siyasallaşmanın dışında olmaları için partilerin bu işten el çektirilmesi gerekiyor. Ama bu galiba hiçbir

Yazının Devamı

Dizinin keyfi kaçıyor

8 Nisan 2009

Star’daki “Yol Arkadaşım” bende “keşke böyle bir yerde yaşasam” duygusu uyandırmıştı. Ayla ile Suat’ın çocukluktan gelen ve dizi içinde çok güzel işlenen bir sevdaları vardı. Bir şekilde, yasak olmuş ama o içtenliğini hiç kaybetmemiş, hani çok uzun yıllar sonra da karşılaşsan unutmamış olduğun bir aşk.
Böyle cümleleri yazdıran bir dizi sonradan kanal değiştirdi. Yeni kanalında yayınlanan son bölümde baktım, Suat ile Ayla ayrıldılar. Bu ayrılık nasıl diyeyim, bu dizinin konseptine yakışmıyor. Başka bir şey bulunmalıydı eğer, heyecan yaratılmak isteniyorsa. Bu küçük kasabada, her bireyin birbirini tanıdığı bir ortamda, bir de karakterler, bu ayrılığın, seyirci üstünde inandırıcı olmasını sağlamıyor. Nasıl diyeyim, çocuk ruhlu iki oyuncu...
Hani bu işin raconu mesela, “Binbir Gece”de var. Ayrılıyorlar, barışıyorlar, ama bu anlar gerçekten inandırıcı. Şimdi izlerken iki yaramaz çocuk birbirlerine kızmışlar, “Bana ne ben de gidiyorum” demişler gibi. Ayla’nın eşi ve onun sevgilisiyle yaşadıkları

Yazının Devamı

Dizinin keyfi kaçıyor

8 Nisan 2009

Star’daki “Yol Arkadaşım” bende “keşke böyle bir yerde yaşasam” duygusu uyandırmıştı. Ayla ile Suat’ın çocukluktan gelen ve dizi içinde çok güzel işlenen bir sevdaları vardı. Bir şekilde, yasak olmuş ama o içtenliğini hiç kaybetmemiş, hani çok uzun yıllar sonra da karşılaşsan unutmamış olduğun bir aşk.
Böyle cümleleri yazdıran bir dizi sonradan kanal değiştirdi. Yeni kanalında yayınlanan son bölümde baktım, Suat ile Ayla ayrıldılar. Bu ayrılık nasıl diyeyim, bu dizinin konseptine yakışmıyor. Başka bir şey bulunmalıydı eğer, heyecan yaratılmak isteniyorsa. Bu küçük kasabada, her bireyin birbirini tanıdığı bir ortamda, bir de karakterler, bu ayrılığın, seyirci üstünde inandırıcı olmasını sağlamıyor. Nasıl diyeyim, çocuk ruhlu iki oyuncu...
Hani bu işin raconu mesela, “Binbir Gece”de var. Ayrılıyorlar, barışıyorlar, ama bu anlar gerçekten inandırıcı. Şimdi izlerken iki yaramaz çocuk birbirlerine kızmışlar, “Bana ne ben de gidiyorum” demişler gibi. Ayla’nın eşi ve onun sevgilisiyle yaşadıkları

Yazının Devamı

Buzdolabı reklamı

7 Nisan 2009

Efendim şu sıralar beyaz eşya ve otomobil reklamları gırla. Hele bir reklam var yanlış hatırlamıyorsam, çamaşır makinesi... Bir ses, yeknesak, karşımda “Bu kadar ucuz olur mu?” der gibi.
Evet fiyatlar güzel... Bir otomobil reklamına denk geldim borcu morcu siliyor, “Çekinme gel al, sorun değil” diyor. Gazetemizin yazarlarından bilgi birikimine saygı duyduğum ağabeyimiz Güngör Uras’ın yazısını okudum, tam da bu reklamların üzerine; “Örneğin otomobildeki, 150 metrekarenin üzeri konuttaki KDV ve ÖTV indiriminden otomobili veya konutu satın alan yararlanacak, ama indirimin faturasını halkımız ekmek, soğan, peynir, zeytin fiyatına eklenecek vergilerle ödeyecek” diye yazmış. Yok öyle öyle güllük gülistanlık... Bir yerden ümüğü sıkıyorlar. 

Müzikte kalite
“Biri Bana Gelsin” Ferhat Göçer’in müzik programı. Çekimler, orkestra gerçekten etkileyici. Çok fazla laf yok, şov ve müzik var. Sabaha karşı bir Volkan Konak programına denk geldim. “Aynalar” şarkısında bir Levent

Yazının Devamı

Buzdolabı reklamı

7 Nisan 2009

Efendim şu sıralar beyaz eşya ve otomobil reklamları gırla. Hele bir reklam var yanlış hatırlamıyorsam, çamaşır makinesi... Bir ses, yeknesak, karşımda “Bu kadar ucuz olur mu?” der gibi.
Evet fiyatlar güzel... Bir otomobil reklamına denk geldim borcu morcu siliyor, “Çekinme gel al, sorun değil” diyor. Gazetemizin yazarlarından bilgi birikimine saygı duyduğum ağabeyimiz Güngör Uras’ın yazısını okudum, tam da bu reklamların üzerine; “Örneğin otomobildeki, 150 metrekarenin üzeri konuttaki KDV ve ÖTV indiriminden otomobili veya konutu satın alan yararlanacak, ama indirimin faturasını halkımız ekmek, soğan, peynir, zeytin fiyatına eklenecek vergilerle ödeyecek” diye yazmış. Yok öyle öyle güllük gülistanlık... Bir yerden ümüğü sıkıyorlar. 

Müzikte kalite
“Biri Bana Gelsin” Ferhat Göçer’in müzik programı. Çekimler, orkestra gerçekten etkileyici. Çok fazla laf yok, şov ve müzik var. Sabaha karşı bir Volkan Konak programına denk geldim. “Aynalar” şarkısında bir Levent

Yazının Devamı

Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı “Şark Bülbülü” filmi 1995 yılından beri kaç defa ekrana gelmiştir?

6 Nisan 2009

Özel televizyon tarihinin bir karesidir. Bugüne kadar iddia ediyorum, böylesini hiç seyretmedim. Bir yerde sansür de nereden nereye geldiğimizin resmi gibi. 

40 bippp!
Yanlış saymış olabilirim, ama benim hesabıma göre tam 40 defa film “bip”lendi. Ben bu filmi defalarca izlemiş biriyim. Ve baktım bir “bip”lemedir gidiyor. Oturdum sadece filmi, bu sefer bunu saymak için izledim. Böyle bir rakam çıktı. Peki böyle film izlenir mi? Bu kadar kafa koparılacaksa bu film neden yayınlanır ki?
“Muhafazakârlaşıyoruz” diye bir muhabbet var ya hani, galiba filmin bu hale gelmesi bunun çarpıcı bir örneği. Bu filmi artık ezberledik. Her karesini, her diyaloğunu bildiğimiz bir Kemal Sunal filmi. Nasıl bu hale geldi? Belki de yayınlanması iyi oldu, bu haliyle. Nereden nereye geldiğimizi görmüş olduk. “Bip”ten geçilmeyen sesi kesilmiş bir film...

Buzlama cabası!

Yazının Devamı