Dün yazmıştım, haber kanallarında ortalık karıştı diye. Tam bize göre bir iş aslında. Yaz - boz olayı. Yeni baştan bir kanal kuruluyor ve ekip toplanıyor, bir yere oturuyor. Yok, illa altı oyulacak. Bu bize has bir olay. Göçebe toplumların oturduğu yerde rahat durmaması gibi. Duramıyoruz, aklımız fikrimiz “yenilik”, “değişim”... Bu lafları seviyoruz çünkü, bizim lisanımıza uyuyor. Olanın üzerine bir şey katmak değil, ya da hani, yeni bir düzeni, şirketi, gazeteyi televizyonu kurmak da değil. Sadece bozmak ve yeniden yapmak. Alın işte, son örnek Habertürk. Bütün ekip gitti. Orada olanlar “yenilik ve devrim yapacağız ve kanal değişimin rüzgârlarında yeni denizlere yol alacak” gibi bir hayal aleminde yüzecek. Yeni yönetimin başındaki isimle mutlaka bir söyleşi yapılacak, buna benzer laflar duyarız.
Şimdi aynı grubun bir de Kanal 1 kamburu var. Tam onun üstüne gidecekken, böyle bir durum çıktı ortaya. Diyorum, bu, o grup bu grup meselesi değil. Bize özgü bir kapitalizm ve şirket idare etme durumudur.
Neler olur?
ATV’nin ana haber bülteni sorunu nasıl çözülür? Haber metinlerine yeni Erdoğan Aktaş yönetiminde de karışılacak mı? “Yukarıdan” habere ilgi ne kadar olacak? Aktaş bunun altından kalkıp haber bülteninin yeniden eski inanırlılığını getirebilecek mi?
Bazı gerçekleri görelim; “aynı ekip Çalık’ın grubunda haber kanalı kurdu” sözleri ile Habertürk inandırıcılığını yakalayabilir mi? Örneğin Zafer Arapkirli... Benim çevremdeki birçok arkadaşım kendisinin hastası olur. Ama onu “Çalık’ın haber kanalında” psikolojisinde nasıl izlerlerler?
Aktaş’ın işi zor. Kabul etmek lazım, Ciner Grubu’ndayken, bu sorular sorulmuyordu izleyici tarafından. Sonuçta kanalların hepsi bir grubun şemsiyesi altında. İzleyici zaten bunu kabullenmiş.
Sonuçta benim gördüğüm, kanalın genel müdürü Fatih Ediboğlu haber işine karışmıyor. Üst katın egemenliğinde haberler. Komplo teorisi; bir süre sonra, Aktaş sadece haber kanalı ile uğraşır. Ana haber, eski tas eski hamam devam eder...
Terbiyesiz
Aslında biz kendi dünyamızı da konuşuyoruz, milletin de hiç umrunda değil. Ama olsun, kendimize göre dünya kurduk, orada yazıyoruz. Bir “terbiyesiz” olayı gidiyor. Terbiyesizlikler had safhada. Terbiyeli olan yok. Kim daha “terbiyesiz” ise o reyting yapıyor. Anladığım bu. Ne diyeyim artık, yola devam.
Özay Şendir
Gerçek savaş mı yoksa danışıklı savaş mı?
23 Haziran 2025
Tunca Bengin
Nobel Barış Ödülü adayı ‘savaş’ dedi
23 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yabancı parayla ücret olur mu?
23 Haziran 2025
Didem Özel Tümer
İran’da zorla rejim değişikliği mümkün mü?
23 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bundan sonra neler olacak?
23 Haziran 2025