Yalova prova mı?

29 Mayıs 2014

Yalova’daki başkanlık düğümü hafta sonu çözülecek. O nedenle iktidar ve ana muhalefetin ağır topları son kozlarını oynuyor. Bunda “koltuğun” üçbeş oyla gidip gelmesi kadar, bu yarışın ağustos ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tur oylaması gibi algılanmasının da etkisi var. Şöyle ki;
YSK tarafından iptal edilen sonuçlara göre Yalova’da iktidar partisi AKP’nin aldığı oy oranı yüzde 43.1 Muhalefet partilerinin oy oranları ise sırasıyla CHP yüzde 43.1, MHP yüzde 5.3, HDP yüzde 3.5, SP yüzde 2.1 ve BBP yüzde 1.4
Bu tablo karşısında beklenti, düşük oy alan parti seçmenlerinin iki güçlü aday arasında tercih yapacağı yolunda. Zaten Başbakan da bu konudaki endişesini “Yalova’nın bu ittifaklara itibar etmeyeceğini biliyoruz” sözleriyle dile getirdi. Açıkçası Yalova’daki seçimin kaderini diğer partilere oy verenler belirleyecek. Bu konuda iktidar ve ana muhalefetin görüşü ise şöyle:
Gürsel Tekin (CHP Genel Sekreteri, İstanbul Milletvekili): Yalova’da mücadelemiz AKP’yle değil, devletle. Bugüne kadar ortalıkta görünmeyen devletin bütün kurumları orada, kamunun bütün olanakları kullanılıyor. Hatta vatandaş ‘bugüne kadar nerdeydiniz’ diye tepki gösteriyor. Devletin bu

Yazının Devamı

Maden mühendisliğinin ‘fıtrat’ında var...

26 Mayıs 2014

Soma’da ölen 301 kişinin beşi maden mühendisi... Bir de tutuklu maden mühendisleri var. Yani alarmı algılayacak, değerlendirip tedbir alabilecek yetki ve bilgiye sahip kişilerden bazıları yaşamını yitirdi, bazıları da cezaevinde... Bugüne kadar maden kazalarında ölen mühendis sayısı ise 40... Bu vahim tablonun nedenleri ise çok bildik konular. Şöyle ki; ülkemizdeki maden mühendislerinin çoğu işsiz, yüzde 40’ı ise sektör dışında çalışıyor. Ve her yıl mezun olan bin civarında yeni mühendis işsizler ordusuna katılıyor. Bu yüzden mühendislerin her koşulu kabullenmek zorunda kaldığını belirten Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Nedret Durukan şöyle diyor:
“Odamızın yayınladığı asgari ücret tarifesi veya protokol pratikte işverenlerin dolaylı çözümler üretmesine neden olmaktadır. Örneğin düşük ücretlerle çalışan arkadaşlarımız bordroda tarifeye uygun görünmekte ancak maaşlarını bankadan aldıklarında bir kısmını işverene iade etmektedirler. Ya da işveren, teknik nezaretçi, iş güvenliği uzmanı gibi birçok görevi aynı mühendisten beklemekte ama her görev ve sorumluluğun karşılığını ödemek yerine standart, bir ücret vermektedir. İş yükü son derece ağırlaşan, uzun mesai

Yazının Devamı

Maden ocağı denetimine 17 Ağustos kriterleri

22 Mayıs 2014

Soma’daki facianın ardından yine bildik tartışma:
Maden denetimleri yetersiz mi?.. Bunu konuşmak bile saçma. Yeterli olsa 301 kişi ölür müydü? Tıpkı daha önce yitirilen canlar gibi:
1983 Zonguldak - Armutçuk (103 ölü), 1990 Amasya - Yeniçeltek (68 ölü), 1992 Zonguldak - Kozlu (263 ölü), 1995 Yozgat - Sorgun (38 ölü), 2004 Kastamonu - Küre (19 ölü), 2009 Bursa - Mustafa Kemalpaşa (19 ölü), 2010 Zonguldak - Karadon (30 ölü), 2013 Zonguldak - Kozlu (8 ölü)
Dahası İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü ne dedi?
“Müfettiş gelir, ocağın çalışan yerlerini tek tek ziyaret eder. Kendisine açılan kapıdan girer, gördüğünü sorar ama gizleneni göremez. Çalışılmıyor denilen, bakınca da öyle görünen bir galeride belki de çalışılıyor...”
Bu müfettiş zafiyeti. Bir de işletmelerdeki faaliyetleri teknik ve emniyet yönünden denetleyen teknik nezaretçiler var... Görevleri ocaktaki eksikleri, riskleri tespit edip, işvereni uyarmak. Ama o da fiyasko, çünkü maaşlarını, denetledikleri patrondan alıyorlar!.. Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Nedret Durukan anlattı, “Teknik nezaretçileri ortada dolaşırken görmek istemiyorum” diyen işverenler bile varmış...
Açıkçası “mış”

Yazının Devamı

Kömür kıymetli ya insanlarımız...

19 Mayıs 2014

229 Nisan 2014: TBMM’de Soma’daki maden ocaklarında “geliyorum” diyen facianın tartışması var. Ana muhalefet “Maden ocaklarında sürekli patlamalar oluyor, işçilerimiz ölüyor” diyor ve bu konuda Araştırma Komisyonu kurulması için önerge veriyor. Ancak istem, iktidarın karşı oylarıyla reddediliyor. 14 gün sonra facia yaşanıp madenciler öldüğünde Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri Soma’ya koşuyor, kömür ocağının kapısında görünüyor. Günler sonra ortaya çıkan maden sahibi “Ben bu işletmeye 3 seneden beri gelmedim. Ocağa hiç inmedim” diyor.
26 Ağustos 1931: Zonguldak kömür madenlerinin en verimli ve ileri düzeyde işletilmesinin tartışıldığı günlerde, Başbakan İsmet İnönü, Meclis’te, “Kömür meselesini bütün memleket için büyük bir dava telakki ediyorum” demektedir. İstanbul’da bulunan Atatürk, Ertuğrul Yatı ile boğaz turundayken ani bir karar ile Kaptan’a; Karadeniz’e, Zonguldak’a doğru yol almasını söyler ve kamarasına çekilir. Yanında, o zamanki İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar, Afyon Milletvekili Ruşen Eşref, Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali, Aydın Milletvekili Reşit Galip, Sinop Milletvekili Recep Zühdü, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik Bıyıklıoğlu,

Yazının Devamı

Babası masal kahramanı oldu

18 Mayıs 2014

Bir varmış bir yokmuş, her gün kadınların öldürüldüğü, şiddet gördüğü, yöneticilerinin halkını itip kaktığı, yolsuzlukların diz boyu olduğu bir ülkede mutlu mesut insanların yaşadığı bir köy varmış. Oradakilerin evlerinde para dolu ayakkabı kutuları yokmuş ama, çorbaları her gün kaynarmış... Selda ile Ahmet bu yerde dünyaya gelmişler, beraber oynamışlar, yemyeşil vadide keçi otlatmışlar. Birbirini kovalayan yılların ardından büyüyüp serpilince de evlenmişler. Fırıncılık yapan Ahmet, köyün tepesindeki en güzel manzaralı evi kiralamış. Senesinde de Rukiye adını verdikleri bir kızları olmuş. Mutluluktan uçuyorlarmış ancak, bir yandan da Rukiye’nin geleceği için Ahmet’in sigortalı ve geleceği olan(!) bir işte çalışması gerektiğini konuşuyorlarmış? Sonra bir gün Ahmet koşarak eve gelmiş. Kızını kucağına alarak sevinçle “Madende iş buldum” demiş...
Bu işin masal kısmı... Bundan sonrası ise gerçek...
Masal diyarındaki köyün en tepesinde bulunan o evdeyiz. İçerden kadın ve çocuk sesleri geliyor. Ama bunlar mutluluk değil, hüzün veren ve yürek parçalayan cinsten. Ayakkabı dolu eşiği aşarak 2 oda bir holden oluşan eve giriyoruz. 7-8 metrekarelik hol başlarını öne eğmiş, boş

Yazının Devamı

Yalan dünya fotoğrafları

16 Mayıs 2014

Soma’daki faciada 14 şehit veren Köseler köyünde suskun erkekleri ve gizli gizli ağlayan kadınları görünce yüreğim yandı. ‘Köy Kardeşleri’nin aynı karede bulundukları ‘Yalan Dünya’ fotoğrafları köy kahvesinin duvarında asılı duruyor...


Fotoğraflar: Ercan Arslan

Omuzlarda taşınan 14 şehit yan yana açılan mezarlara gömüldü. Ayak ve başuçlarına da isimleri yazılı tahtalar çakıldı.

Tek geçim kaynağı madencilik olan köydeki kadınlar, kaybettikleri kocaları, eşleri ve kardeşleri için gözyaşları döküyor.

Soma’daki kara depremde 14 şehit veren Köseler köyü bağlı olduğu Kınık’a 19 kilometre uzaklıkta, vadiyi tepeden gören bir konumda. Döne döne zirveye ulaşan yol sağlı sollu çam ağaçlarıyla dolu. Çiçeklerle renklenen yemyeşil zeminde keçiler, oğlaklar özgürce dolaşıyor. Zirveye yaklaştıkça artan oksijen oranı insanın başını döndürüyor...

Yazının Devamı

Ölüm madencinin kaderi midir?

15 Mayıs 2014

Ülkeyi yasa boğan madencilik tarihimizin en büyük faciasının yaşandığı Soma’da 16 bin maden emekçisi var. Bunların 12 bini yerin altında çalışıyor. Daha doğrusu nüfusun onda biri “mutlak karanlık”ta yaşıyor... Her gün ailesi, çocuklarıyla vedalaşıp yerin altına iniyor. Nasıl vedalaşmasınlar?.. Maden kenti diye tanımlanan Soma’da sadece 2013’de meydana gelen iş kazası sayısı 5 bin... Bunların da neredeyse tamamı maden ocaklarında olmuş, çoğunluğu da ileri derecede yanıklarla sonuçlanmış. Ama duvarında, “Bir avuç kömür için, bir ömür verenlere” yazısı bulunan Soma Devlet Hastanesi’nde yanık ünitesi yok. O nedenle özellikle maden yaralıları başka illere sevk edilmek üzere saatlerce bekletiliyor. Bu da ölümlerin artışına yol açıyor. Bunun son örneğini de yaşadık, yaşıyoruz...

Almış gibi yapılan güvenlik
Dün “kara deprem”in yıktığı ocaktan yanık madencileri görünce ilk aklıma gelen şu oldu:
Bir saatlik oksijen maskesindeki son nefesini soluyan şehitler “ne ya da kimi” düşünmüşlerdi acaba?..
Yavuklusunu, çocuğunu, anasını, babasını mı yoksa kirasını, borçlarını, işten kovulmayı mı?
Sonra Başbakan’ın olayla ilgili değerlendirmesi aklıma geldi:

Yazının Devamı

Çocuk tacizine cezaya soruşturma engeli

12 Mayıs 2014

Çocuklara cinsel istismarda bulunanlara en ağır cezaların verilmesinde herkes hemfikir. Bu konuda yeni yasa tasarısı da var. Tasarıda öngörülen en önemli maddelerden biri ise mağdurun ruh sağlığını yitirip yitirmediğinin tespiti için istenen rapor işkencesine son verilmesi. Bu gerçekten çok önemli, çünkü sistemin elinde oyuncak olan çocuklar, koca koca adamların önünde olayı anlatarak, aynı taciz ve tecavüzü yaşıyorlardı. Hem de defalarca...Umarız lafta kalmaz...
Bu temennimizin nedeni, çözümün kâğıt üstündeki değişikliklerden çok, uygulamadaki kararlılıkla bağlantılı olmasından. Zira, mevcut uygulama sonucu verilen raporların bile dikkate alınmadığı bir adalet söz konusu. Dahası, öğretmen, memur olup da “soruşturma izni verilmeme” zırhı nedeniyle üstü örtülen iğrençlik örnekleri o kadar çok ki...30 yıldır çocuk davalarıyla ilgilenen, Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği kurucularından avukat Türkay Asma, yaşanan olaylara karşın açılan dava sayısının yüzde 5’i bulmadığını söylüyor. “Türkiye’de sadece milletvekillerinin değil memur olan herkesin dokunulmazlığı var”diyen Asma’nın tespitleri çok vahim:
“Delil getir deniliyor. Cinsel istismar suçunda herkesin içinde

Yazının Devamı