Ekonomik sıkıntılardan, ayrımcılıktan yakınan astsubaylar sosyal medya aracılığıyla boykot çağrısı yaptı. “Bu kadarına da pes diyen astsubaylar” grubunun çağrısında “2 haftalık boykottayız. Lojman kantinleri, birlik kantinleri, büfeler, orduevleri, kuaför, pastaneler, sosyal tesislerden alışveriş yapmıyoruz” denildi. Twitter ve Facebook gibi sosyal ağda 30’a yakın grubun destek verdiği boykot 28 Şubat’a kadar sürecek.
Ekonomik sıkıntı
TSK’da 34 bin subay, 97 bin astsubay bulunuyor. Uzunca süredir ekononomik sıkıntılardan yakınan astsubaylar (muvazzaf - emekli), mobing ve keyfi uygulamalar, eşitsizlik nedeniyle bunaldıklarını iddia ediyorlardı. TBMM gündemindeki disiplin yasa tasarısına da baskıları artıracağı gerkçesiyle itiraz ediyorlardı. TEMAD (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) de geçtiğimiz ay hükümet yetkilileriyle görüşerek astsubayların sıkıntılarını iletmişti.
2012 yılına kadar tepki ve taleplerini dar alanda ve idari görüşmelerde paylaşan astsubaylar 2012 yılının Nisan ayından itibaren “Bu Kadarına Pes” adı altında Ttwitter ve Facebook gibi sosyal ağları kullanarak seslerini duyurma yolunu seçmişti. O zamanda TSK bünyesinde ayrımcılığa maruz
Sanayi bölgelerindeki her yangınla yüreğimiz ağzımıza geliyor. Yalova AKSA’nın ardından İstanbul Tuzla’da aynı korkuyu yaşadık. Her iki yangında da objektiflere takılan benzer kareler vardı. Göğe yükselen kara dumanlar, yanıbaşındaki konutlarda çoluk - çocuk - yaşlı - genç zehirli havayı soluyan insanlar.
Bugüne kadar gelen her yetkili sanayi tesislerinin kent dışına çıkarılacağından söz etti. Sihirli formül olarak da organize sanayi bölgeleri gösterildi. Bir plan dahilinde yapılananlar da oldu. Örnek; İkitelli, Beylikdüzü, Dudullu..
Sonra aradan yıllar geçti, geldik bugünlere. Görüntü eskiyi aratmaz halde. Konutlar yine sanayi tesislerinin dibinde. Şikayetçi olan da pek yok. Sanayi manzaralı lüks konutlar kapış kapış gidiyor. Kafalar mı değişti yoksa planlar mı bozuldu?
Bu durumu Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman, “Maalesef sanayi bölgeleri legal, çevresindeki yerleşim yerleri kaçak hale geldi” diye açıklıyor. Kahraman’a göre; 2009’da yapılan ve halen yürürlükte olan plan uyarınca sanayi bölgelerinin yerleri belli. Ancak uyan yok. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden her ay 100 plan değişikliği geçtiğini belirten Kahraman şöyle diyor:
“
Sitede oturup da aidatlardan yakınmayan yok. Ortak giderlerin lüksü de el yakıyor halk tipi de. Öyle paralar toplanıyor ki; insanlar kendi evlerinde kiracı oldu. Gerçek kiracı gibi bırakıp gitme şansı da yok. Ödedin ödedin, yoksa anında icra takibi ya da satış sözleşmesi feshi.
Eskiden yöneticilik angarya gelir, yapacak adam bulamazdın. Şimdi tam bir rant kapısı oldu. Sitelerin çoğunda yönetim şirketlerin elinde. İşi konut üretmek olan TOKİ ve KİPTAŞ bile, yöneticilik sevdasından vazgeçmiyor. Örnek; Başakşehir ve Kayaşehir Konutları.
En acı tarafı da bunu vatandaşa diretmeleri. CHP Başakşehir ilçesi Hukuk İşlerinden sorumlu başkan yardımcısı avukat H.Özgür Parmaksız’a göre, bunun nedeni hizmet değil tamamen duygusal! İlçede birçok sitenin yönetim danışmanlığını da yapan Parmaksız, sadece Başakşehir 4. etap site bütçesinin yıllık 7 milyon (trilyon) olduğunu belirtiyor.
Yönetimi istemezsek
Maalesef öyle bir seçenek yok. Çünkü; TOKİ ve KİPTAŞ’tan ev aldığında “gayrimenkul satış vaadi” sözleşmesi yapıyorsun. Borcun bitene kadar da tapunu alamıyorsun. Doğal olarak da tapuları elinde bulunduran TOKİ (bazı müteahhitler de yapıyor) kat maliki sıfatına sahip en büyük
Kadıköy’deki binaların riskli çıktığı bilgisi bayat haber. Bunu bilmek için dayanıklılık testine bile gerek yok. Daha önce de yazdık Kadıköy’deki toplam 30 bin 500 bin binadan sadece 2 bin 800’ü yeni. Gerisi İstanbul 1.derece deprem kuşağına alınmadan önce yapılmış. Demiri, çimentosu, statik hesapları farklı. Sen yıkmazsan, deprem yıkacak. Bunu vatandaş da biliyor belediyede. O nedenle Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın sözleri malumun ilanı. Aslolan vatandaşı yıkmaya ikna etmek, onun sihirli formülü de imar artışı. Bu konuda Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün önerisi vardı ama; Büyükşehir Belediyesi’ne takıldı. Bakanın, “Çok fazla imar artışı beklenmesin” sözlerinden sonra dün başkan Öztürk ile bir kez daha görüştük. Bakanlığa sunulan öneriyi anlattı. Daha önce yazdıklarımızdan pek farkı yoktu. Şöyle ki:
“İmar artışı Ankara asfaltı ile Kurbağalıdere ve deniz arasında kalan bölümü kapsayacak. Bu bölgede geçerli olan imar katsayısı 2.07. Anlamı; bin metrekarelik arsaya 2070 metrekare inşaat . Bu da 100 metrekarelik 20 daire demek. Beklenen katsayı ise 2.50
Bu, Bağdat Caddesi ve sahil için geçerli değil. Sahil 3 kat, cadde ise dükkan artı dört kat.
Hayvan sevgisi 35 yıllık devlet memuru Zafer Akşahin’i önce lojmandan etti. Ardından da karakışın ortasında Bingöl’e sürgün geldi.
Olayın geçtiği yer Çorum Kargı Orman İşletme Müdürlüğü. Mağdurlar; işletmenin 16 yıllık saymanı, eşi ve iki süs köpeği. Olayın kahramanı (!) bir yıl önce göreve başlayan İşletme Müdürü Osman Koru. Devama geçmeden belirtmekte yarar var. Bilgiler Çorum İdare Mahkemesi’nde açılan (21.01.2013) davadan. Bunu özellikle vurguluyorum ki, Müdür Bey, “Devlet memuru konuşur mu?” deyip durumdan vazife çıkarmasın. Dönelim dava dilekçesine;
“Köpeklerim süs köpeği ve de belediyeye kayıtlıdır. İki yıl hayvanlar hakkında hiçbir şikayet olmadan lojman arkadaşlarımın da manevi yardımlarıyla köpeklerimi besledim. Hatta pikniğe giderken yanlarında götürdüklerinden bana gezdirmek için sıra bile gelmiyordu.
Fakat bir yıldır işletme müdürümüz Osman Koru’nun göreve gelmesiyle köpeklerim hakkında lojman bahçesi içerisinde gezdikleri için şikayet aldım. Bunun üzerine Amasya Orman Bölge Müdürü’müz Ahmet Ceylan’ın önerisiyle İşletme Müdürü Osman Koru’nun gösterdiği yere köpekler için bir barınak yapıp orada beslemeye devam ettim. Günde ancak 1-2 saat çıkarıp
Yalova çok ciddi bir tehlike atlattı. AKSA (Akrilik Kimya Sanayi A.Ş. Fabrikası) elyaf deposundaki yangın yürekleri hoplattı. Allah’tan rüzgâr denizden karaya doğru esti de alevler sahildeki hammadde akrilonitril) tanklarına sıçramadı.Yoksa bugün bir faciayı konuşuyor olacaktık.
Olayın vahametini görmek için akrilonitrilden başlayalım. Renksiz, yanıcı, parlayıcı bir sıvı olarak biliniyor.Yanması sonucu da “hidrojen siyanür” ortaya çıkıyor. Bunun ne anlama geldiğini, Çevre Koruma ve Yaşatma Derneği eski başkanı Arif Ekim (eski bakanlardan Yaşar Okuyan’ın kardeşi), şöyle özetliyor: “Hitler’in malum gaz odalarında kullandığı madde. Üç beş kere solumanız yeterli. Yangın tanklara sıçrasaydı bugün Halepçe gibi görüntüler olacaktı”
Hayvanlar ölmüştü
Bu Aksa’nın yarattığı ilk tehlike değil. Aksa 17 Ağustos 1999 depreminde de korkutmuştu. O zaman da hasar gören tanklardan çevreye 6 bin 500 ton akrolinitril gazı sızmıştı. Kuşlar, balıklar, evcil hayvanlar ölmüştü. Bitkiler kararmıştı. Ve bir çok Yalovalı zorunlu göç yaşamıştı.”
Gelelim yangına müadahaleye, Arif Ekim bu konuda yöneticilerin sınıfta kaldığını savunarak şöyle diyor:
“Bu bir samanlık yangını değildir.
142 yaşındaki Tevfik Efendi Sahil Sarayı (Galatasaray Üniversitesi binası) da yok oldu. Yine bir tarih üç dört saat içinde yanıp gitti.
Gazete başlıklarını okuduktan sonra arşivi gözden geçirdim. Yanan tarih öyküsü ve benzer başlıklar o kadar çok ki, işte birkaç örnek;
* Kandilli Kız Lisesi’nin tarihi yatakhane bölümü yandı. 70 yıllık bina 3 saatte kül oldu (8 Mart 1986)
* Bir tarihi eser daha kül oldu. Ortaköy’deki ünlü Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu, kuşkulu bir yangın sonucu kullanılamaz hale geldi. (14 Temmuz 2002)
* İhmal yaktı. Çatısında tadilat yapılırken yeterli önlem alınmayan 102 yıllık Haydarpaşa Garı yok oluyordu. (29 Kasım 2010)
* Eğitimin hafızası kül oldu. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Çağaloğlu’ndaki merkez binası kullanılamaz hale geldi. (25 Aralık 2012)
Malum şüpheli hep aynı: “Henüz bilinmeyen bir neden, elektrik kontağı, ihmal.”
Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararıyla ordudan ilişiği kesilenler devlete dönüyor. .Bu konudaki tebliğ resmi gazetenin 15 Ocak Cuma günkü sayısında yayımlandı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da Ak Parti Siyasi ve Hukuk İşleri Başkanları toplantısında (13 Ocak) bu konudaki mağduriyetlerle ilgili şöyle dedi:
“Geçmişte, özel hayatları sebebiyle TSK’dan atılan binlerce insan vardı. Eşinin başı örtülü mü, namaz kılıyor mu, evinde hangi televizyonu izliyor, çocuğu hangi koleje veya dershaneye gidiyor, evine günlük hangi gazeteler giriyor diye fişlenen binlerce insan sorgusuz, sualsiz atılmıştı. Hiçbir hakları yoktu, hastaneye bile gidemiyorlardı. Bunların hepsi haklarına kavuştular. Bu, insanların gözyaşlarını dindirmektir. İçlerinde intihar edenler, ailesini kaybedenler, çocuklarına yıllarca ordudan atıldığını söyleyemeyen babalar olmuştur.”
Arınç’ın bu sözlerine Resen Emekliler Derneği’nden itiraz var. Adı geçen derneğin üyeleri de özel hayatları ve disiplinsizlik gerekçeleriyle TSK’dan ilişiği kesilen binlerce subay astsubay. Son iki ayda sadece Hava Kuvvetleri’nden aynı nedenlerle atılanların sayısı 200’e yakın.
Onların hakkında da verilmiş hiçbir yargı kararı yok.